Tekçi eğitime karşı alternatif: Halkların demokratik okulu

09:02

Özlem Çiçek/JINHA

İSTANBUL - Devletlerin bünyesi altında kurumsallaştırdığı eğitim sisteminin; bireyin kendi gelişiminden ziyade devletlerin istediği tek tip insan modelini oluşturma, öğrenmeyi değil ezberciliği dayatan ve ulusalcı olması bakımından devletin çıkarlarını korumaya, devletin kurmuş olduğu düzeni devam ettirmeye yönelik bir eğitim anlayışını kapsadığını söyleyen Prof. Dr. Fatma Gök "Halkların demokratik okulları eğitim modeli şu anki eğitim sorununa bir çözümdür" dedi.

Özellikle Kürt halkının bazı bölgelerde ilan ettiği öz yönetimin ardından sıkça konuşulan ve DTK'nın öz yönetim modelini anlattığı 14 maddelik bildirgesinde yer alan konulardan biri de öz yönetimde eğitim modeli olmuştu. Çocukların geleceğiyle birlikle demokratik bir toplumun teminatı olması bakımından öz yönetimlerde eğitim modeli konusunu, Paulo Freire’nin kaleme aldığı Ezilenlerin Pedogojisi isimli kitapta da bahsedilen ‘bankacı eğitim modeli’ kavramından yola çıkarak Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapan Prof. Dr. Fatma Gök ile değerlendirdik.

'HDO'yu yerel dinamikler şekillendirecek'

Fatma, eğitimin iki ayağının olduğunu söylüyor bize. Biri eğitimin örgütlenmesi yani eğitimin nerede gerçekleştirileceği, okulun ne olduğu, kime hizmet ettiği, çalışanların ve eğitim görenlerin nasıl örgütlendiği, eğitim malzemeleri, laboratuvar ortamları iken diğeri ise müfredat dediğimiz eğitimin içeriği, evrensel bilgi birikimi açısından verilen eğitimin yeterliliği, öğrenilebilirliği, bilginin deneylerle edilebilirliği, bireysel yetenekleri ortaya çıkarabilme kapasitesi konularıdır. Yerinden yönetim modelinin, uygulamada demokrasiyi daha çok hayata geçirmesinden kaynaklı demokrasinin iç örgütlenmelerde de kendini daha çok hissettireceği bir model olacağını söyleyen Fatma, yerel yönetimlerde eğitim konusu için Halkların Demokratik Kongresi Eğitim Meclisinde öz yönetimde eğitim konulu çalışmalarının sonucu olarak Halkların Demokratik Okulu (HDO), adında bir kavram geliştirdiklerini söyledi. Fatma, "Buda gerçekten yerelde kim var, çocuklara ne getiriyorlar. Kendi özel birikimleri, ilişkileri, ailelerin yapısı o yerelin ihtiyaçları, çocukların kendi anadilleri, kendi kültürleri, onlarla ilişkisi, anne babaların yapısı gibi bütün soruları dikkate alan, bunlarla da karşı karşıya gelen ve bunları katılımcı, demokratik ve yerelin ihtiyaçlarına göre özgürleştirici bir anlayışla ele alıp hayata geçiren bir eğitim ve öğretim sistemini kastediyoruz" dedi.

'Yeni eğitim modeline toplum mühendisleri katkı sağlayacak'

"Halkların Demokratik Okulu'nda hiyerarşiden çok yatay ilişkiler var" diyen Fatma, hiyerarşinin özgürlükçü anlayışa ters bir kavram olduğunu belirterek, belki de hiç olmaması gerektiğinin altını çizdi. Verilecek eğitimde bireyin var olan yeteneklerini daha çok ortaya çıkarma, keşfetme buna bağlı olarak verilmesi gereken eğitim modelinin bireye göre şekillenmesinin üzerinde duran Fatma, bunun için dünyada eğitim filozoflarının, teorisyenlerinin, eğitime eleştirel yönden yaklaşan bilim insanlarının çalışmalarından faydalanacağını söyledi. Eğitim modelinin demokratik hayatı oluşturacak unsurlardan biri oluşuna dikkat çeken Fatma, hali hazırda var olan eğitim şeklinin sanki varılabilecek en iyi eğitim şekli olarak topluma lanse edildiğini söyleyerek, tek tipçi, tek kültürlü, tek dilci bir şekilden ibaret olması bakımından da Türkiye'nin çok dilli, çok kültürlü, çok renkli yapısına ters düştüğünü vurguladı.

'Var olan eğitim sistemi biatçı’

Fatma Şimdiye kadar süregelen eğitim şeklini bir yandan buyurgan olması açısından biatçı yönüyle çocukların itaatkar, sorgulamayan, eleştirmeyen, olanı alan, ezberleyen bir model olduğuna dikkat çekerek, eğitimin bireyin devletin çıkarlarının lehine değil de çok renkli, kimlikli ve kültürlü bireyin lehine nasıl dönüştürüleceği üzerinde çalıştıklarını bildirdi. Fatma, "Biz bugün kapitalist-neo liberal düzenin içinde değil de demokratik yerelden yönetime açık pek çok ülkede, kapitalist bazı ülkelerde bile, artık demokrasi için yerelin söz söylemesi, yerelin karar vermesi gerektiğine inanan insanlarız" diyerek, federatif sistemlerde demokrasi bilincinin ve siyasal katılım bilincinin daha geliştiğinin altını çizdi. Fatma, bunun dünyada da örneklerinin olduğuna değinerek, federatif sistemlerde İsviçre ve Amerika'da olduğu gibi eğitim sorumlularının halk tarafından seçildiğini iletirken "Bizi ileriye götürecek olan, ihtiyaçlarımız nelerdir, özelliklerimiz nelerdir bunları biliyoruz ve bunu kimsenin baskısı altında kalmadan ve belli şekillenmiş kalıplardan kurtularak yapabilmemiz gerçekliğidir" dedi.

'Ebeveynler de söz sahibi olmalı'

Eğitim konusunda anne ve babaların neredeyse hiçbir şekilde fikirlerinin alınmadığına değinen Fatma, daha özgürlükçü bir eğitim modeli için söz konusu çocukların ebeveynlerinin fikirlerini de eğitime taşımayı hedeflediklerini söyledi. Eğitimin sadece dört duvarla yetinilmesini kısıtlayıcı bulan Fatma, ‘Halkların Eğitim Bahçesi ’sinden bahsederek, bu eğitim bahçelerini, "Bütün insanlara, yerelin bütün insanlarının ihtiyaçlarına yönelik bilgi, eğitim ihtiyaçlarını karşılama, seminerler düzenleyerek onları yetkinleştirme, atölyelerle becerilerini geliştirmeye dayalı, bilgilendirme ve beraberce düşünmeye açık alanlar" şeklinde tarif etti.

'Anadilde eğitim herkesin en doğal hakkıdır'

"Hakların Demokratik Okulu diye kavramsallaştırdığımız yepyeni dönüştürücü, özgürlükçü eğitim sisteminde anadilinde eğitim meselesinin herkesin en doğal hakkı olarak, kendi dilinde eğitim görmesi, kendi dilinde eğitimini devam ettirebilmesi anlayışı vardır" diyen Fatma kültürel zenginliklerin temelinde dil zenginliğinin olduğunu ve bu zenginliği yok etmek yerine korunmasına yönelik uygulamaların geliştirileceğini vurguladı. Çok dilli eğitimlerde bireylerin kendi kültürlerinden kendi gerçekliğinden kopmadan, kendi bilinciyle birlikte kültürünün de geliştirilmesinin önemini belirten Fatma, "Kürtçenin, Lazcanın, Arapçanın konuşulması, bu dillerde eğitim yapılması hepimizin insan olarak daha üst seviyede olabilmemiz için en temel hümanist bir yaklaşımla bu meseleyi çözmek mümkün" dedi. Çok dilli eğitimin ütopik bir yanının olmadığını söyleyen, tam tersine çok dilli eğitimi son derece rahatlıkla gerçekleştirilecek demokratik bir toplumsal yapısı için bir formül olarak değerlendiren Fatma, "Biz oturup mahalle çapında, belediyelerde bütün bunları konuşur hale gelebilirsek, alt üst ilişkileri olmadan, alttan gelen ilişkiler çerçevesinde, çok daha eşit ilişkiler içinde eğitim meselesini çözebiliriz" diye konuştu.

'Savaş bitsin, halklar fikirlerini hayata geçirsin'

Aynı zamanda Fatma, içerisinde bulunduğumuz savaşı ortamına ilişkin olarak "Umuyoruz ve bekliyoruz ki Türkiye'nin batısında ve Kürdistan coğrafyasında, var olan bu savaş şartları, ölüm, baskı ve zulüm şartları bir an önce biter ve halklar hem kendi toplumsal yaşamlarını örgütlemek için, demokratik bir okul ve eğitim fikrini geliştirebilmek için düşünüp, bunu hayata geçirmek için fırsat bulsun" ifadelerini kullandı. Fatma, son olarak "Dünya tarihine baktığımız zaman bütün başarılar, bütün gelişmeler böylesine karanlık dönemlerden geçerek aydınlığa çıkıyor" diyerek bu gelişmelerin bir yandan umut vaat ettiğini vurgulayarak konuşmasını sonlandırdı.

(öç-ce/ck/fk)