Önce tanklara sonra dozerlere direnen şehirde 11. gün... - İZLENİM

10:03
İZLENİM" class="social-twitter">

JINHA

ŞIRNEX - Toz bulut içinde mahallede ilerliyoruz. Dışarıdan gelen herkes hayretle bakıyor yapılanlara. Etrafı dağlarla çevirili bir kent o kadar tozlu ki bazen yanındakini göremez oluyor insanlar. 'Kim bilir bu mahalleler nelere şahit oldu' diyemeden geçilmiyor. Bir bellek silinmeye çalışılıyor aslında. Her şey unutturulmak isteniyor. O sokaklarda atılan kahkahalar, hüzünler, gözyaşları... Bir de aylarca direnenler.

Şırnak'ta 8 ay sonra "sokağa çıkma yasağı" kaldırılınca halkla birlikte kentin ne durumda olduğunu görmek isteyen gazeteciler de şehre girdi. 11. günde kentte yaşananlara hala şehitlik ediyoruz. Mahallede eli silahlı yüzü kapalı kişiler eksik olmuyor, bir de patlama sesleri. Kocaman altı mahallede dozer insafsızca çalışmaya devam ediyor. Yıkıntılar arasında en çok dokunan ise çocuklar. Bir çocuk yaklaşıp, "Çantan ne güzel benim de vardı ama evimizde kaldı. Ama evimiz kalmadı" diyor. "Artık geçmişi hatırlayacak bir fotoğrafımız bile yok" diyor o çocuğun elini tutan kadın. Dozer sanki çantasını kaybetmiş çocuk ve annesinin yüreğine vuruyor gözümün önünde. Bir de demirler var, galiba onlar da ganimet oluyor. O demirler karşılığında bu yıkıntıyı yapıyor işçiler.

'1992'de bir kez daha aynı manzara'

Hemen hemen tüm yıkıntıyı gezdik, bir de kentin yıkılmadan kalabilmiş çok az bir yerini. Her şeye lanet ederken karşımıza sağ kalmış bir mahallede yıkılmış küçük bir ev çıkıyor. Evin başında çok güzel bir kadın beliriyor Gündoğdu Mahallesi'nde. Botan'ın güzelliği var üstünde, Botan'ın direngen dili var kelimelerinde. Bilindik bir hikayesi var. 90'lı yılların başında köyleri yakıldığı için Şırnak'a yerleşiyorlar. 1992 yılında Şırnak bir kez daha yıkılıyor. Bu sıralarda karşımızda yıkık duran ev de nasibini alıyor. Evi yeni yaptıklarını ve kullanamadan yıkıldığını söylüyor kadın. O gün bu gündür o ev karşılarında. Hemen yanında yeni bir ev yapıp yaşama devam ediyorlar. "Eve bakıp yaşadıklarımızı unutmamak için aynı yerde kaldık. Bu yasakta Şırnak'ı terk etmedik. Oturduğumuz ev zarar gördü. Şırnak'ı bu hale getirenler iflah olmasın. Ne olursa olsun burayı terk etmeceğiz" diyerek bitiriyor konuşmasını.

'Eşyalarımız çalındı'

Yine çatışmaların yaşanmadığı Gündoğdu Mahallesi'nde ilerliyoruz. Kadınlar sohbet edecek insan arıyor. Bir kadın evine çağırarak, yasakta kenti terk etmediğini anlatıyor. Yasak günlerinde aynı mahallede bir evde 4-5 aile toplandıklarını anlatıyor. Evlerine ara ara gelebildiğini söylüyor ve ekliyor: "Evimde yıkıntı yok. Ama eşyalarım çalınmış. Bunu korucular yaptı. Bu katliamda kendilerine iş buldular. Evlere girip eşyalarımızı çaldılar. İşlerine yarayanları kullanıyorlar. Fazla olanları da ikinci el mağazalara satmışlar" söylüyor.

'Bir odada kalan eşyalar'

Yeni Mahalle'nin de hemen tamamı yıkılmış durumda. Yıkıntıları gezerken bir evin sağlam kaldığı gözümüze ilişiyor. Hemen eve giriyoruz. Genç bir kadın evin sahibi. 3 yıl önce evlenmiş ve bu evi almışlar. Henüz evin borçlarının olduğu söylüyor duvarları izden kapkara hale gelen evine bakarak. Bir odaya kalan eşyaları bırakmış. Onlara bakıp avutuyor kendini genç kadın.

Değerinden fazla kiralar

Tüm bu yaşananları fırsata çevirmeye kalkışanlar da var. Kiralar çok yüksek. Değerinin çok üstünde evler. Şehirde en çok konuşulanlardan biri de bu durum. Büyük bir kısmının yıkıldığı şehirde aileler birlikte yaşamayı tercih ediyor. Bir evde kalanların sayısı 30'u buluyor. Hepsinin ortak derdi de fırsatçılar. "Bu durumdan bile bir beklenti içine giriyor insanlar" diyorlar.

11 gündür yaralarını sarmaya çalışan Şırnak'ın güzel halkı, Şırnak'ı ilk kez görenlere, "Bizim memleketimiz çok güzeldi. Keşke onu böyle tanımasaydınız" diyerek cümlesini bitiremeden susuyor. Son sözümüz parçalanmış Şırnak halkının güler yüzünü hatırlamak olsun....