Cizre’de çocuk olmak: Artık hiç konuşmuyorlar!
09:01
JINHA
ŞIRNEX - Cizre’de uygulanan sokağa çıkma yasağı sırasındaki hak ihlallerini aktaran ortak raporda, çocukların yaşadıklarına ilişkin gözlemlerde ebeveynler çocuklardan pek çoğunun ‘konuşamadığını’ belirtiyor. Yaşanılanların etkisiyle çocukların “derin bir korku yaşadıklarını” belirtilerek, bazı çocukların uykudan sıçrayarak uyandıkları ve en ufak bir sesten irkildikleri ifade ediliyor.
14 Aralık 2015 ile 2 Mart 2016 tarihleri arasında 79 gün boyunca aralıksız bir biçimde Şırnak'ın Cizre ilçesinde uygulanan sokağa çıkma yasağı sırasında meydana gelen hak ihlallerinin incelenmesi amacıyla, 6-8 Mart 2016 tarihlerinde Yafes, Sur, Cudi ve Nuh Mahalleleri’nde yapılan görüşme ve gözlemleri kapsayan ortak rapor hazırlandı. Diyarbakır Barosu, Gündem Çocuk Derneği, İnsan Hakları Derneği, Sağlık Emekçileri Sendikası ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından hazırlanan raporda çocukların tanıklıkları, yaşadıkları ve heyetin izlenimleri de yer alıyor. Sokağa çıkma yasakları boyunca çocukların yaşadıklarına ilişkin gözlemler şu şekilde:
Çocuk ölümleri ve yaralanmaları
TİHV'in sokağa çıkmaya yasaklarında yaşam hakkı ihlalleriyle ilgili raporundaki verilere göre, 16 Ağustos 2015 ile 18 mart 2016 tarihleri arasından Cizre'de en az 38 çocuk yaşamını kaybetti. Yaşamını kaybeden çocukların yaş aralığı 35 günlük bebek ile 18 yaş arasında değişiyor. Ayrıca hala cenazeleri teşhis edilemeyenler arasında çocukların olabileceği pek çok kişi tarafından belirtiliyor. Genel olarak yapılan görüşmelerde belirlenen en somut problem, yaralanmış çocukların çatışma ortamından acilen ve tedavi görmek üzere çıkartılamaması. Buna ilişkin olarak tanık bir baba, “Komşumuz yaralı çocuğunu beyaz bayrakla hastaneye götürmeye çalıştı ancak ona da ateş açtılar” şeklinde beyanda bulunarak, bunun sadece yaralanma durumunda değil herhangi bir hastalık durumunda da yaşandığını, çocukların hastaneye götürülemediğini söyledi.
Çocuklar hastaneye götürülemedi
Çocuklar, sokağa çıkma yasakları sırasında yaşanan ölümlere ve yaralanmalara bizzat tanık oldukları belirtti. Bu süreçte çocukların düzenli sağlık kontrollerinin, aşılamalarının yapılmadığı görüşme yapılan tüm ebeveynler tarafından dile getirildi. Ayrıca yapılan görüşmeler sırasında ebeveynler, yasaklar boyunca çocuklarını hastaneye götüremediklerini belirtti. Cudi Mahallesi'nde bir anne çocuğunun bademciklerinin şiştiğini, doktora gidemedikleri gibi ilaç da alamadıklarını belirterek,“Sirkeli su ile idare ettik. Hastalandı, çünkü buz gibi suda yıkanmak zorunda kaldı çocuklarımız” dedi.
‘Çocuklarımız artık hiç konuşmuyor’
Tüm yetişkinler; çocukların psikolojik olarak bu süreçten çok ciddi bir şekilde olumsuz olarak etkilendiğini belirtti. Cizre'de görev yapan öğretmenlerden S.U.; konuyla ilgili olarak, “En yaramaz çocuğum artık yaramaz değil” derken, Cizre'de gazetecilik yapan M. A. ise; kendi yakın çevresindeki pek çok çocuğun artık hiç konuşmadığını belirtti. Bir baba, çocuklarının durumunu, “Çocuklarımız artık hiç konuşmuyor” diye anlattı. Bütün bu süreçte yaşanılanların etkisiyle, çocukların “derin bir korku yaşadıklarını” belirten ebeveynlerden bazıları çocuklarının uykudan sıçrayarak uyandıklarını, uykuya dalmakta zorluk çektiklerini, en ufak bir sesten irkildiklerini ifade etti. Bir anne 10 yaşındaki çocuğuyla ilgili, “Kızım 10 yaşında ve ilk kez yasaklarda altına kaçırmaya başladı” dedi. Bir başka ebeveyn ise, “Kızım her gece 'hani evimiz, hani evimiz' diye ağlıyor” dedi. 8 yaşında oğlu olan bir anne şöyle konuştu: “Benim oğlum uykusunda ‘anne anne sesler geliyor öldürecekler bizi’ diye ağlıyor."
‘Oynamak, okuluma gitmek istedim’
Yasaklar sırasında çocuklar hiçbir şekilde sokağa çıkamamışlar ve dolayısıyla çocukların günlük yaşam pratikleri kesintiye uğradı.. 4. sınıf öğrencisi bir çocuk, şu şekilde konuştu: “Sokağa çıkma yasağı var dediler. Tamam, sokağa çıkma yasağı var da niye silahlar, bombalar atılıyor onu anlamadım hiç. Annem hep kızdı bana. Dışarı çıkma diye. Bahçeye bile çıkınca kızdı. Çok sıkıldım. Oynamak istedim. Okuluma gitmek istedim. Öğretmenimi aradı annem, cevap vermedi. Sonra da köye gittik.”
‘Batıdaki kardeşlerimizden farkımız nedir?’
Raporu hazırlayan heyetin, sokağa çıkma yasakları ve ardından yaşanılanları nasıl algıladıkları üzerine çocuklarla yapılmış görüşmeler, öğretmen ve ebeveynlerin aktardıkları bilgilere göre gözlemleri şu şekilde:
* “Bazı çocuklar polisten özel olarak korkarken bazı çocuklar özel harekat polislerine karşı son derece korkusuzca ve aslında risk taşır şekilde meydan okur bir tutum içindedir.
* Öğretmenlerden verilen bilgiler, çocukların örgüte katılım isteklerinin arttığı yönündedir. Bu bilgi, polislerin yeniden saldırma olasılığına karşı çocukların evlerini korumak için daha iyi savaşma isteği taşıdıkları yönündeki beyanlarına dayanmaktadır.
* 10 yaşındaki çocuk “askerleri daha iyi, polisleri daha kötü kişiler” olarak tanımlamaktadır.
* Göç etmek zorunda kalmış bir çocuk; rapor sırasında yazılı olarak verdiği beyanda bir daha Cizre’ye dönmek istemediğini belirtmiş, ‘O kadar çok inanılmaz şey oldu, o kadar acılar çektik ki her şeyden soğumuşuz’ şeklinde konuşmuştur.
* Çocukların olan bitene anlama veremedikleri gözlenmiştir. 14 yaşındaki M. okulunu yarıda kesip eğitimine Batman’da devam ettiğini, ama bunu hiç istemediğini ve bunu neden yaşadıklarını anlayamadığını aktarmıştır.
* 13 yaşındaki bir kız çocuğu da yine yazılı olarak, ‘Biz niye sürekli eve hapsedildik, niye evlerimiz tarandı, baskınlar yapıldı, canımıza kast edildi? Bizim batıdaki kardeşlerimizden farkımız nedir?’ şeklinde görüşünü bildirmiştir.
* Çatışmaların yoğun yaşandığı mahallelerde ve kentin her yerinde çatışma atıklarının olduğu düşünülmekte. Okulun sınır bölgesinde yer alması ve sınırda kara mayınlarının bulunma olasılığı çocukları, mayınlardan zarar görmeleri ve yaşamlarını kaybetme riskleriyle karşı karşıya getirmekte."
(sy)