Nazi zulmünün tanığı Anne Frank'tan Saray darbesi tanığı çocuklara
09:00
JINHA
ANKARA - Kürdistan'da devlet zulmünün tanığı olarak tarihe geçen çocuklar, direnişin başka bir adı olarak kendi tarihlerine yazılacak. Çünkü onları ülkesinde yaşatmayan devlet ölümlerini de tanımıyor. Nazi diktasının tanığı Anne Frank yaşadığı zulmü tüm dünyaya duyururken Kürdistan'da büyüyemeyen çocuklar da, yaşadıkları vahşeti hala duyurmaya çalışıyor.
Tarihte onca savaşın, yıkımın ve direnişin içerisinde bazı çocuklar hayata farklı pencerelerden baktı. Sistemin içinde yıkılamayan tabuları onlar yıkmış ve isimlerini bugüne kadar duyurmayı başarabilmişlerdi. Kendi topraklarında direnişin tohumlarını eken çocuklar, karşısında duran yıkıcı güçlere rağmen kendi dillerindeki şarkıları söylemeye devam ediyor. Kürdistan'da ise evini, toprağını terk etmediği için katledilen yüzlerce çocuk, katliamlar tarihinde ölümsüzleşiyor.
Nazi zulmünün tanığı:Anne Frank (1929-45)
Yahudi soykırımın simge isimlerinden olan Anne Frank ve ailesi, Hitler Almanya’sında olan ailelerden biriydi. Anne'nin babası Otto Frank, Almanya'da diktatörlük baş gösterince ailesiyle Hollanda'ya kaçmış ancak burada da huzur bulamamışlardı. 1924 Temmuzunda Nazi subayları tarafından Yahudi olarak işaretlenmelerinin ardından ölüm kamplarına gönderilmek üzere tutuklanacaklarını anlamışlardı. 14 yaşındaki Anne Frank ve beraberindeki üç kişi baba Otto Frank'ın ofisindeki gizli bir bölmede, 2 yıl ihtiyaçlarını karşılayan Otto Frank'ın sekreteri Miep Gies dışında dış dünyayla temas kurmadan burada saklandı.
Ancak Naziler onları burada da buldu ve Auschwitz'e gönderildiler. Miep Gies, Anne Frank'ın sığınakta kaldığı 2 yıl boyunca yaşadıklarını yazdığı günlüğü Auschwitz'den kurtulan babasına teslim etti. Kitap olarak yayınlanan günlük dünyada büyük yankı uyandırdı ve Anne Frank, Nazi diktatöryasının en yakın tanığı olarak tarihe geçti.
Çocuk işçiliğinin mücadelesi: Om Prakash
Om Prakash Gurjar, çocukların yeni doğan belgesi alabilmesi için mücadele etti. Çocuk işçiliğin en yoğun yaşandığı ülkelerden biri olan Hindistan'ın Rajtsan şehrinde dünyaya gelen Om Parakash, henüz 3 yaşındayken ailesinden zorla koparılıp tarlalarda çalıştırılarak emeği sömürüldü. Bir sivil toplum kuruluşunun aktivistleri tarafından kurtarıldıktan sonra köyünden başlayarak çocuk sömürüsüyle mücadeleye koyulan Om, her şeyden önce yeni doğanların doğum belgesi alabilmesi için büyük çaba sarf etti. Çünkü resmi olarak yaşı belli olan çocukların sömürülmesinin daha zor olduğunu biliyordu. Om, 2006 yılında
çocuk işçiliğine karşı verdiği mücadele sonucunda, 'Uluslararası Çocuk ve Barış Ödülü’ne layık görüldü.
Polis kurşunuyla katledilen Hector Pieterson (1963-1976)
Hector Pieterson, 1976 yılında Güney Afrika'daki siyah ayrımcılığına karşı ayaklanan öğrencilerden biriydi. Sweto ayaklanması olarak tarihe geçen olaylarda polis kurşunuyla katledildiğinde 12 yaşındaydı. Ölümünün ardından direnişin sembolü olan Hector'un anısını yaşatmak için 16 Haziran Ulusal Gençlik Günü olarak ilan edildi. Hector ülkesinde anılmaya devam ediyor.
3 bin çocuk ve Iqbal Masih (1982-1994)
1983 yılında Pakistan'ın fakir bölgelerinden biri olan Mudrike'de dünyaya gelen Iqbal, 4 yaşına geldiğinde diğer tüm akranları gibi 600 rupi yaklaşık 16 dolar karşılığında bir halı dokuma fabrikasına işçi olarak satıldı. Haftanın 7 günü günde 14 saat çalıştırılan Iqbal, 10 yaşında 27 kilo ağırlığındaydı. Çocuk işçiliğinin yasak olduğunu tesadüfen öğrendiğinde fabrikadan kaçtı ancak kısa sürede polis tarafından yakalanarak fabrikaya getirildi. Fakat o tekrar kaçtı, ancak bu sefer yanında 3 bin çocuğu da götürdü. Çocuk işçiliğine karşı verdiği mücadele dünya çapında ses getirince 1994 yılında bir suikastla öldürüldü. İsmi, adına kurulan vakıflar aracılığıyla bugün de yaşatılıyor.
İyi niyet elçisi Samantha Smith (1972- 1985)
Tarihçilerin daha sonra 'soğuk savaş' dönemi diye adlandıracağı, ABD ve Rusya arasındaki savaşın yaşandığı dönemde, 10 yaşındaki Samantha yazdığı bir mektupla tarihe geçti. Samantha, 1982 yılında Sovyetlerin o dönemki lideri Yuri Andropov'a Amerika ile neden anlaşamadıklarını soran bir mektup yazdı. Smith ilk mektubu cevapsız kalmasına rağmen yılmadı ve ikinci bir mektup daha yazdı. Nihayet istediği cevabı alan Samantha, Andropov'un davetlisi olarak Rusya'ya gitti. İki ülke arasındaki ilşkiler yumuşarken Samantha, 'İyi niyet elçisi' ilan edildi. 1985 yılında bir uçak kazasında yaşamını yitiren Smantha, ABD'nin en geç elçisi olarak tarihe geçti.
‘Turna Kuşu’ Sadako Sasaki (1943- 1955)
Hiroşimalı binlerce küçük kızdan biri olan Sadako, 1945'te ABD'nin Hiroşimaya attığı bomba evlerinin bir mil uzağında patladığında iki yaşındaydı. Sadako o süreçte yaralanmamıştı ve okuluna gidiyordu. Ancak 12 yaşına geldiğinde hastalığı ortaya çıkmıştı. Doktorlar Sadako'ya 'atom bombası hastalığı' adı verilen kan kanseri teşhisi koyduğunda uzun yaşamı, umudu, mutluluğu ve yaşamı simgeleyen turnaların efsanesi canlanmıştı yeniden. Ancak Sadako'nun yaşamı bin turnayı katlamaya yetmedi. 25 Ekim 1955 günü 644 kağıttan turnayı katlayıp onunla birlikte gömdüler. O günden bu yana turna kuşu barışın ve nükleer silahsızlanmanın simgesi oldu.
Devletin katlettiği çocuklar ‘terörist’ oldu
Türkiye'de ise yıllardır özellikle Kürdistan'da başlayan savaşla birlikte katledilen çocukların isimlerini bile hatırlamakta güçlük çekiliyor. "Gazze'nin çocukları için, Kudüs'ün çocukları için susmayacağız. O çocuklara bebek maması götürürken oyuncak götürürken Akdeniz'de devlet terörü ile katledilen Furkan Doğan için susmayacağız. Dünyanın hiçbir yerinde onaylamadığımız gibi devlet terörünü, korsanlığı orantısız güç kullanımını tasvip etmeyecek tepkisiz kalmayacağız" diyen dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, devlet dersinde katledilen çocukları hiç anmadı. Yaşamını yitiren ya da katledilen çocukları bir kez dahi anmayan Tayyip Erdoğan, doğrudan çocukları 'terörist' ilan ederek hedef gösterdi. 2015 Temmuzun'da Suruç'da DAİŞ tarafından gerçekleştirilen bombalı saldırıdan sonra başlayan savaş süreci ile beraber yüzlerce çocuk yaşamını yitirdi.
Ceylan'ın keskin bakışları katilini arıyor
Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Şenlik köyünde 28 Eylül 2009 günü öğle saatlerinde koyunlarını otlatırken üzerine düşen havan mermisiyle yaşamını yitiren 12 yaşında Ceylan Önkol'un parçalarını annesi eteğinde taşıdı. Ceylan’ın ölümü üzerinden yedi yıl geçmesine rağmen katilleri ne bulundu ne de yargılandı. Ceylan'ın o keskin bakışları ise vicdanları yargılıyor.
Berkin Elvan
16 Haziran 2013'te Okmeydanı'ndaki evinden ekmek almak için dışarı çıktığı sırada, polisin attığı gaz bombası fişeğinin başına isabet etmesiyle ağır yaralanan Berkin, 269 gündür yoğun bakımda tedavi gördü. 45 kilodan 16 kiloya kadar düşen Berkin,11 Mart 2014 yılında yaşam mücadelesini kaybetti.
Bedeninden 13 kurşun çıkan Uğur Kaymaz
12 yaşındaki Uğur Kaymaz, 21 Kasım 2004'te Mardin'de, babası Ahmet Kaymaz'la birlikte evlerinin önünde polisler tarafından açılan yaylım ateşiyle katledildi. Bedeninden 13 kurşun çıkan Uğur Kaymaz 'terörist' ilan edildi.
Elinde beyaz bayrakla katledilen Bışeng
Cizre'nin Cudi Mahallesi'nde sokağa çıkma yasaklarında yoğun tank atışları nedeniyle evlerinden çıkmak zorunda kalan bir aile özel harekat polisleri tarafından tarandı. Elinde beyaz bayrak bulunan 12 yaşındaki Bişeng Goran ise başına aldığı kurşunla katledildi.
10 yılda 181 çocuk katledildi
İHD Diyarbakır Şubesi'nin verilerin göre 1988 yılından bu yana bölgede süren çatışmalı süreç nedeniyle 561 çocuk yaşamını yitirdi. Büyük bölümü "güvenlik güçleri" tarafından öldürülen çocuklara ilişkin raporda AKP döneminde öldürülen çocukların sayısı da dikkat çekiyor. AKP dönemi sayılan son 10 yılda 181 çocuk katledildi.
Kürdistan’daki çocukların ‘sesi’
Kürdistan'da devlet zulmünün tanığı olarak tarihe geçen bu çocuklar ise direnişin başka bir adı olarak kendi tarihlerine yazılacak. Çünkü onları ülkesinde yaşatmayan devlet ölümlerini de tanımıyor. Nazi diktasının tanığı Anne Frank yaşadığı zulmü tüm dünyaya duyururken Kürdistan'da büyüyemeyen çocuklar, yaşadıkları vahşeti hala duyurmaya çalışıyor.
(he/sy)