Kapitalizme karşı kolektif ruh: Lahana ve havuç

09:04

Güler Can/JINHA

BERLİN - Modernitenin dayattığı bireyci ve tüketime endeksli yaşama karşı kolektif bir yaşamı esas alan kadınlar, 'Kraut und Rüben' ismini verdikleri kooperatifte, 38 yıldır organik ürünler satıyor. Annette Reiss, "Bu aynı zamanda politik bir duruş" diyor.

Almanya'nın Berlin kentinde 1970'li yıllarda Berlin Duvarı'nın batısında kalan bölümünde sisteme karşı ayaklanan binlerce genç kendilerine alternatif bir yaşam kurmak için sokaklara çıktı. Sol hareketin güçlü olduğu yıllarda Batı Berlin'de şu anda kentin en merkezi yeri olan Kreuzberg'de atoma, nükleer santrallere, doğanın yok edilişine karşı eylemler düzenlendi. Alternatif bir yaşam kurmak ve çalışma alanı yaratmak isteyen bir grup genç, tamamen organik ürünlerden oluşan, üreticiden tüketiciye doğrudan ürünü ulaştırmayı hedefleyen bir kooperatif kuruyor. 1978'de kurulan kooperatifle 'Kraut und Ruben' (Lahana ve Havuç) isimli dükkan açılıyor. Burada organik ürünlerin satışı başlıyor.

Kadınların kurduğu kolektif üretim ve yaşam

1980'de Wendland bölgesinde nükleer santral yapılması gündeme geliyor. Tarımın yoğun yapıldığı alanda büyük bir antinükleer karşıtı hareket başlıyor. Çiftçiler organik üretim yapmaya başlıyor ve organik ürünlere karşı büyük bir ilgi ortaya çıkıyor. Buradaki çiftçilerle iş yapılarak, onların ürettiklerini almaya başlayan kooperatifte 1989'a kadar kadın ve erkekler birlikte çalışıyor. 1989'dan sonra erkekler kooperatiften ayrılmak istediğini söylüyor ve ayrılıyor. O zaman çalışacak yeni gençler aranıyor ve çoğunlukla kadınlar başvuruyor. Sadece bir erkek kalıyor ve bir süre sonra o da ayrılıyor. Kadınlar birlikte çalışmanın daha üretken ve yapıcı olduğunu görerek, kadın kolektifi olarak devam etme kararı alıyor. Şu anda 10 kadınla çalışmalar devam ediyor.

'Kendimi ispat etmek zorunda değilim'

Kooperatifte başından bu yana yer alanlardan biri de Annette Reiss. Anette her gün Kreuzberg'deki küçük dükkanına gelip, sebze ve meyveleriyle ilgileniyor. Kooperatifteki bütün kadınlar her işi birlikte üstlenerek, kolektif bir yaşam kuruyor. 38 yıldır açık olan dükkanda sebzeler, içecekler, çikolatalar, hayvansal ürünler her şey organik.

Annette kadınlarla daha iyi bir ruh yakaladıklarını, daha iyi bir çalışma sistemi oluşturduklarını söylüyor. "Bazı işleri yaparken erkekler 'acaba yapabilir mi' diye bakıp bunu hissettiriyorlardı. Bir erkeğe kendimi ispat etmek zorunda değilim" diyor.

'Büyük marketler işimizi zorlaştırdı'

Sadece kadınların çalışmasıyla birlikte konseptlerinin de tam oturduğunu belirten Annette, yıllarca kendi yaptıkları işin şimdi kapitalizm tarafından kullanıldığını, organik ürünler satan birçok büyük marketin açıldığını ifade ediyor. Büyük marketlerde fiyatların daha düşük olduğunu bu nedenle ifade eden Annette, 1990'larda açılmaya başlayan marketlerin 2000'lerden sonra giderek arttığını söylüyor. Bu yüzden bir süre zorlandıklarını, fiyatları düşürmeleri halinde kazanamayacaklarını anlatan Annette, kendilerinden alışveriş yapanların kolay kolay büyük marketlere gitmediğini aktarıyor. Ancak kendisini döndürecek kadar bir kazanç sağladıklarını belirten Annette şöyle devam ediyor: "Biz tam anlamıyla organik ürünler üstüne çalışıyoruz ve bizim ürünlerimiz ve çiftliklerimiz bu konuda çok daha titiz. Daha fazla büyümek, daha fazla kazanmak gibi bir amacımız olmadı hiç."

'Daha fazla kazanmak kolektifliği ortadan kaldırır'

Yaptıkları işin para kazanma değil kendilerine dayatılan yaşama karşı alternatif bir yaşam oluşturmak ve ideolojik bir tercih olduğuna dikkat çeken Annette, "Büyümek istediğinizde sizi kolektif yapan şey ortadan kaybolmaya başlar. Şimdi gençler de kolektif üretime yöneliyor. Bizimki gibi yerler açılıyor. Kitapçılar, matbaacılar, fırınlar, cafeler birçok yer kolektif çalışmaya yöneliyor" diyor. Bu düşünceden hareketle tüm işleri paylaşan kadınlar, haftada bir toplantı yapıp, sorunları tartışıp planlama çıkarıyor. Toplantıda ortak bir karar alınarak buna göre hareket ediyor, yılda iki kez de uzun toplantılar yaparak, tartışmalar yürütülüyor.

'Toplumsal olaylara karşı da sorumluyuz'

Toplantılarında sadece işle ilgili şeyleri konuşmadıklarını, toplumsal meseleler hakkında da tartıştıklarını aktaran Annette, "Bir çalışma kolektifiyiz ama toplumsal olaylara karşı da duyarsız değiliz. İçinde yaşadığımız toplumun sorunlarını görüyor ve bu konuda da neler yapabileceğimizi oturup konuşuyoruz" diye ekliyor.

(dk)