DOSYA HABER Yazdır Kaydet

Zorla Müslümanlaştırılan Ermeni kadınların hikâyesi (3)

Dosya Haber
Ağustos 17 / 2015


 
Hawe, Zeynê ve Fatma ve Muhtar Fatma'nın yaşam hikayesi 
 
Zehra Doğan/JINHA
 
MÊRDİN - Zorla Müslümanlaştırılan Ermeni kadınların hikâyesi dosyamızın üçüncü bölümünde Der Zor ölüm kafilesinin satılık kızı Zeynê'nin her şeyi oğluna anlattıktan sonra yaşamına son verdiği acı hikayesi ile nedendir bilinmez çoğunlukla seçilen yeni adıyla Fatma ve kızı Alis'in komşuları tarafından gasp edilen yaşamını işleyeceğiz. 7 köye muhtarlık yapan Der Zor kafilesinin Maraş Ermeni'si Fatma ve kendi topraklarının din esiri Êgo'nun kızı Hawê'nin hikayesiyle saklı kalan o günlere geri gideceğiz. 
 
Soykırımın yüzüncü yılında Êrmeni izlerini sürmeye devam ediyoruz. Mardin bölgesinde sözlü tarih olarak yaşatılan Ermeni kadınların hikayesi dosyamızın 3'üncü bölümünde ise Maraşlı Der Zor kafilesinden Zeynê ve yine aynı kafileden yeni adı Fatma'yla küçük kızı Alis'in hikayesi yer alıyor. Kendi topraklarında esir düşenlerden Fatma ve Alis aynı ailenin baba oğluna satılırken, Der Zor kafilesinden Maraşlı Zeynê ise yok olan yaşamının ardından yeni bir hayatın içinde yer alır. Türkiye'nin hiç Türkçe bilmeyen Kürdistan'ında 7 köye muhtarlık yapan Türkiye'nin ilk kadın muhtarı Fatma ve kendisiyle çocuklarına zorla din dersi verilen Hawê'nin (Hawa Êgo) portresini konu alacağız. Der Zor kafilesinden Maraşlı Fatma üzerine yük edilen yeni adı gibi, dilini bilmediği coğrafyanın insanlarıyla satılık bir kadın olarak, kadın olmanın en büyük mücadelesini verirken, kendi topraklarında esir düşen Hawê ise kuran okuma ve tespih çekme zorunluluğuyla, zorla evlendirildiği din adamı Şêx Ömer'den doğurduğu 3 oğlunu da din alimi olarak büyütmek zorunda kalan hikayesi soykırımın Ermeni izlerinden geriye kalan küllerinden. 
 
Soykırımın köleleri
 
Fatma ve kızı Alis, ailelerinin gözlerinin önüne "kesilecek" kafilesine katılırken, bulundukları evde yıllardır eşinin arkadaşı olan Mustafa tarafından satın alınır ve yine evleri aynı kişi tarafından yağmalanır. Alis'i de oğlu Resul'e alan Mustafa'nın çocukları Fatma ve Alis'in acıları yetmezmiş gibi onları çekemez ve her gün fiziksel şiddet uygular. Zorlu kış günlerine dağda bayırda çalıştırılan anne kız, yaz aylarında saatlerce tarlada çalıştıktan sonra gece ise satın alındıkları erkekler tarafından tecavüz saldırısına uğrayarak geçirmek zorunda kalırlar. 
 
İntikam kadın bedeni üzerinden alınır 
 
Gel zaman git zaman tüm zulme dayanan Fatma'ya kinini büyüten çocuklar yine tarlada çalışmakta olan Fatma'nın kafasını taşlarla ezerek taş kümesi altına saklarlar. Mustafa'nın tüm arayışları sonuçsuz kalırken, çocuklar olayı babalarına hiç anlatmazlar. Aylar sonra cesedin taş kümesinin altında bulunmasıyla çocuklar suçunu itiraf ederken, baba ise intikamını yine küçük kız üzerinden alır. Mustafa Resul'ün satın aldığı ganimet gördüğü Alis'e el koyar ve dini nikah kıyar. Kadın bedeni üzerinden intikamın alındığı bu olayın ardından ise Alis'in korkunç hikayesi kişilerin değişimiyle kaldığı yerden devam eder. 
 
Zeynê'nin satılık hayatı
 
Maraşlı Der Zor kafilesinden Zeynê'nin hikayesi de tüm Ermeni kadınlarınkine benzer. Kadın simsarı Heciyê Merdini tarafından Mardin'in Mazıdağı ilçesine bağlı Piran köyünden Eminê Mısto'ya satılan Zeynê Kürtçeyi bir tülü bilmediği için alay konusu haline gelirken,  bir gün hızlı konuşan oğluna "otomatik" dediği için adı "Otomatik Zeynê" olarak kalır. Bir türlü zorunlu alışamayan Zeynê, öylülerin Türkçeyi bilmemesini fırsat bilip oğlu Ali'ye önce Türkçe öğretir ve hemen ardından ise tüm yaşadıklarını. Ermeni kızı Zeynê günler süren aç susuz kafilenin ölüm yürüyüşünün ardından ailesinin gözlerinin önünde katledilmesini,  çocuklara tecavüz edilmesini, kanlı kıyafetlerin dahi yağmalanmasını oğluna anlatır ve zorlu yaşamına son verir. 
 
Türkiye'nin ilk kadın muhtarı Fatma
 
Maraş'tan toplatılan Der Zor kafilesi içinde yer alan önceki meçhul Fatma, Mardin yakınlarında tek sıra haline getirilerek "Ya İslam ya ölüm" şartına "ölüm" diyen grubun içinde yer alıyordu. Kurşunlanarak yere yığılan grubun arasında kendisi de kurşunlardan nasibini alan Fatma, sonradan başına geleceklerine bakılırsa şans eseri mi bilinmez hayata kalmayı başarır. Ölülerin arasında gün boyu baygın kalan Fatma, akşam akbaba misali yağmacıların gürültüsüyle uyansa da yardım istemeye korkar. Bir kadının kanlı kıyafetlerini çıkarmaya çalışmasıyla elini ağzına götürerek bakışlarıyla kimseye söylememesi için yalvaran Fatma'yı kadın yüz üstü çevirerek böylece yüzünün gözükmemesini sağlar. 
 
Kanlı kıyafetleriyle satılan kadınlar
 
Akşamın tam çökmesini fırsat bilen Fatma, ölüleri üzerinden atarak yürümeye başlasa da saatler geçmesine rağmen işine devam eden yağmacılardan kadın simsarı Heciyê Merdini'nin ağına takılır. Soykırımın yeni mesleklerinden kadın simsarlarından Heciyê Merdini'nin kadın grubuyla yakınlarda bulunan bir evde balık istifi gibi sıralanıp burada 20 gün kalır. Her gün müşterisinin eksilmediği bu evde kadınlar üzerinde kuruyan kanlı elbiseleriyle bir bir satılırken,  Fatma'ya da kadınların satıldığını duyar duymaz ordan buradan borç ettiği paralarla satın alan Tezne köyünün en işe yaramaz Ebo ile evlendirilir. Oldukça zeki olan Fatma'ya da böylesi bir hayat düşer.
 
Tek Türkçe bilen oydu
 
Ebo'nun zincirine takılıp köyün yolunu tutan Fatma, Ermeni ve Kürtlerin yaşadığı bu köyde Ermenilerin bir anda yok olmasıyla hiç Ermenice konuşulmamasıyla kendini bir anda bilmediği dilin konuşulduğu bir yerde bulur.  Yılların ardından yeni Türkiye'nin ilanıyla birlikte Fatma geçen yıllar içinde ayrıca Kürtçeyi de öğrenmiş olurken, köylere muhtarlık zorunlu hala getirtildiğinden askerler kapı kapı dolaşıp muhtar adayı arar. Ama ne yazık ki Mardin Mazıdağı bölgesinde henüz kimse Türkçeyi bilmez.  Tek Türkçe bilen Fatma, böylece çevre köylerle beraber 7 köyün muhtarlığını yaparken, aynı zamanda da Türkiye tarihinin ilk kadın muhtarı olur. Tüm baskılara rağmen tanınmaması amacıyla isminden başka dini ve kültüründen hiçbir ödün vermeyen Fatma,  aynı zamanda Kürtlere sürekli söylediği "Biz kahvaltıydık, siz öğle yemeği olacaksınız" sözler yıllar sonra yerine gelir. Gün olur devran dönse de bu sözlerin sahibi Fatma,  köy yakmalarının önünü durduran belirleyici isim olmaktan, Kürt hareketi mensuplarını evinde saklamaktan da hiçbir zaman geri adım atmaz. 
 
Kendini bir andan Müslümanlıkta bulan Hawê…
 
Hawê'nin hikayesi de kendi topraklarında yabancılaştırılanlardan. Mazıdağı'nın Piran köyünde babası, annesi ve akrabaları gözlerinin önünde katledildikten sonra, kırımdan önce babasına "ben ona sahip çıkarım" sözü veren Şêx Ömer'in üçüncü eşi olmak zorunda kalan Êgo'nun küçük kızı Hawê kendini bir anda dini vazifelerini yerine getiren tesettürlü bir kadın olarak görür. Çocuk yaşta zorla evlendirilmesi yetmezmiş gibi nazma kılmak ve oruç tutmak zorunda kalan Hawê 15 yaşında kucağına aldığı ilk oğluna da dini öğretiler vermek zorunda kalır. Ardından doğan üç oğluna da ayını dini öğretileri aktarmak zorunda kalan Hawê'nin tüm köyde Ermeni olması sanki "kara bir leke"ymiş gibi mazide kalan bir sır olarak kalırken, Hawê 3 oğlunu da kuranı ezbere okuyan, camide vaiz veren din alimleri olarak yetiştirmek zorunda kalır. Hayatı boyunca salavat getirdiği tespihi elinden hiç düşmeyen Hawê'nin 95 yaşında kelimeişahadetini getirerek son nefesini verdiği anlattılır.
 
BİTTİ 
 
(fk)