DOSYA HABER Yazdır Kaydet

8 Mart'a doğru kıta kıta direnişin kadın hali - DOSYA (2)

Dosya Haber
Şubat 24 / 2015


 
Devrimden feminizme Simon ve Olympe'nin ülkesi: Fransa  
 
Deniz Fırat / JINHA 
 
HABER MERKEZİ - "Eşitli özgürlük ve adalet" sloganlarıyla başlayan 1789 devrimi ve öncesinde feminist hareketin ilk doğuş mekanlarından olan Fransa'da, kadınların ölmek içinde yaşamak içinde eşitlenme mücadelesi uzun soluklu oldu. "Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirisi"ni hazırladığı için idam edilen Olympe de Gouges'in son sözleri, "Titreyin, çağdaş tiranlar! Cesaretim, sizin daha barbar davranmanıza neden oluyor" oldu. "Kadın doğulmaz olunur" belirlemesiyle toplumsal cinsiyet kalıplarını sorgulayan Simonê de Beauvair'in açtığı yoldan feminist kuram gelişti. Eril sisteme karşı mücadelenin sürdüğü Fransa'da kadınların gündemi cinsel şiddet ve ayrımcılık. Günde ortalama 27 kadın tecavüze uğruyor ve bu kadınların yarısında fazlası göçmen. 
 
Avrupa'da eşitlik mücadelesinin fitilinin ateşlendiği yer olarak bilinen Fransa'da devrimin temelinde hep kadınlar vardı. Eril tarih yazımının görmezlikten geldiği öncü kadınlar, giyotine giderken 'insan' yerine konuldu ancak, tarih sayfalarında hak ettiği yeri alamadı. Büyük Fransız Devrimi'yle birlikte değişik sınıflardan kadınlar, evin dört duvarının dışına çıkarak devrimin militan savunucuları olarak savaştı. Burjuva aydın kadınların öncülüğünde gelişen feminist hareket, kendini bununla sınırlamadı. Aydınlanma döneminin birikiminden yararlanarak bunu "kadının eşitliği" mücadelesine uyarlamaya çalışan feministler, devrim sürecinin yarattığı enerji ve ışıkla tarihi bir sıçrama gerçekleştirdi. O dönem kadın aydınlanması, devrime kitlesel katılımlarla filizlendi, kulüp ve derneklerin kurulmasıyla yükselişe geçti. Eşitlik mücadelesinde belirli bir mesafe kaydeden Fransa'da gerek 1789 devriminde gerekse sonrasında binlerce kadın öncü var. Bu kadınlardan Olympe de Gouges ve Simonê de Beauvair sadece iki örnek. 
 
Fransız Devrimi ve binlerce kadının sesi 
 
Fransa Devriminde idama gönderilen Olype "Titreyin, çağdaş tiranlar! Mezarımın derinliklerinden duyulacak sesim. Cesaretim, sizin daha barbar davranmanıza neden oluyor" diyordu. O dönem feministlerin simgesi haline gelen Olympe "İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi"nden 2 yıl sonra kaleme aldığı "Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirisi"ne bu sözlerle başlıyordu. Çağının çok ilerisindeki bu saptama ve "Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirisi" ile de Olympe açıkça kadın devrimini tartışıyordu, "insan ve Yurttaş Hakları Bildirisi"nin kadınları dışladığını ve bildirideki "insan" ile yalnızca erkeklerin kastedildiğini kavradığından, erkek egemenliğine, iktidarın kadın cinsini bütünüyle yok saymasına karşı cepheden tutum alıyordu.
 
Devrimin aktif eylemcisi: Olype de Gouges kimdir?
 
Olympe de Gouges, Fransız Devrimi sırasında çok aktifti feminizm odaklı yazılarıyla büyük ün topladı. 1791 yılında Fransız kadınlarının Fransız erkekleriyle eşit konuma getirilmesi ve eşit haklara sahip olmasını istedi. Meclisin çıkardığı Erkek ve Yurttuş ve Hakları Bildirgesi'ne cevaben Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi'ni yayımladı. 1748 yılında Fransa'nın güneyindeki Montauban'da doğmuş, babası kasaplık, annesi ise giyim işiyle uğraşmaktaydı. Küçük burjuva bir ailenin kızı olan Olympe'nin ailesi ona "Marie Gouze" ismini vermişti. 1765 yılında Louis Aubry ile evlendi, fakat kısa bir süre sonra 18 yaşındayken kocasını terk ederek Paris'e yerleşip "Olympe de Gouges" ismini aldı. Jironden feminist, politik eylemci, oyun yazarı Olympe de Gouges, Devrim Mahkemesi'nde 3 Kasım 1793'te giyotinle idam edildi. 
 
Feminist felsefe ve Simone de Beauvoir 
 
Olympe'nin eylemci mirasını düşünsel alanda devralan ise Simone de Beauvoir oldu. İkinci dalga feminizmin temellerini atan kadınlardan olan ve toplumsal cinsiyet rollerine atfen "Kadın doğulmaz olunur" söylemiyle tanınan Simone, yazar ve felsefecidir. Simone Lucie Ernestine Marie Bertrand de Beauvoir (Simone de Beavoir) Paris'te Georges Bertrand ve Françoise (Brasseur) de Beauvoir çiftinin kızı olarak 9 Ocak 1908'de dünyaya geldi. Ataerkil bir ailede büyüdüğünü söyleyen Simone, kişiliğinin koyu katolik annesinin ve bilinmezci babasının karşıtı olarak şekillendi. Katolik Enstitüsü'nde matematik öğrenimi ve Sainte Marie Enstitüsünde yabancı dillerde yazın eğitimi gördü. Daha sonra Sorbonne'da felsefe eğitimi aldı. 1929'da seçkin Ecole Normale Superieure'ye kayıt olan ve Sorbonne'da kurs almakta olan Jean-Paul Sartre ile tanıştı. 1929'da felsefede Agregation başaran en genç öğrenci oldu ve okulu ikincilikle bitirdi. Ancak herkes bilir ki de Simone felsefede en iyisidir ve Jean-Paul Sartre'a birincilik erkek olduğu için verildi. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Modern Zamanlar isimli politik gazetede çalışır ve ölene dek bu gazetede editör olarak hayatına devam etti. 14 Nisan 1986'da yaşamını yitirdi. 
 
2. dalganın öncülerinden oldu 
 
Birinci Dalga Feminizmin ardından feminist hareket farklı bir mücadele ekseni geliştirdi. Simone'de tam bu dönemde düşünsel aktarımlarıyla 1. ve 2. Dünya savaşları sonrası ortaya çıkan ekonomik, sosyal ve kültürel problemler, feministlerin, farklılıklar temelinde bir mücadeleye girişmesine öncülük eden kadınlardan oldu. Farklılıklar, bu kez kadın bakış açısıyla ve hiç gündeme gelmediği biçimde sorgulandı; ayrımcılığın adı koyuldu ve 2. Dalga Feminizm tartışmaları başladı. Liberalizmin soyut ve genel eşitlik kavramının tartışıldığı bu yeni dönemde, erkeklerle aynı hakları talep etmek yerine, cinsel farklılık tartışmalarına odaklanıldığı ve bu farklılığın, erkeklerin merkeze alınarak belirlenmediği adil bir düzen için mücadele edildi. Kadınların toplum içerisindeki adaletsiz konumlarını değiştirme çabası, geleneksel cinsiyetçi rollerin sorgulanmasıyla yeni bir boyut kazandı. Edebiyatta, sanatta, bilimde, politikada, eğitimde kısacası hayatın her alanında cinsiyet ayrımcılığı irdelendi. İlk dönem feministlerin eşitlik tartışmasından ayrılan 2. Dalga feministler, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinde farklılık politikasını tartışmaya açtı.
 
Sömürgeciliğe karşı tavır aldı 
 
Feminist teoriye önemli katkılar sunan Simone döneminde Cezayir bağımsızlık savaşı sırasında ülkesinin sömürgeci uygulamalarına karşı çıktı. Simone de Beauvoir, Fransa'nın Cezayir'deki uygulamalarının, "Nazilerin iktidarı sırasında başka milletlere yaptıklarından hiç bir farkı olmadığını" vurguladı. Simone "Manifest 121" adı altında sömürgeci savaşa karşı aktif bir şekilde mücadeleyi örgütleyenlerden oldu. 
 
Simone de Beauvoir'ün eserleri 
 
İlk romanından başlayarak Linvitée (Konuk Kız) 1943, varoluşçu felsefenin ilke, sav ve tezlerini eserlerinde uygun konu ve yorumlarla destekledi.  Düşünsel alanda bir çok eserler veren Simone'nin önemli eserleri arasında 'Kadın Nedir?' , 'Genç Kızlık Çağı, Evlilik Çağı, Bağımsızlığa Doğru', 'İkinci Cins',  'Yaşın Gücü', 'Nesnelerin Zorlayışı' bulunuyor. 
1970'ler ve feminist kuramın tartışmaları 
 
Fransız'da Simone'nin açtığı yolda 1970'li yıllarda feminist felsefe önemli bir mesafe kaydetti. Fransız feminist kuramları olarak adlandırılan bölüm hem postmodern düşüncelerden etkilendi hem de bu düşüncelerin gelişimini etkiledi. Daha özel olaraksa feminizmin kendi içinde teorik aşama kaydetmesini ve belirli bir anlamda feminist sorunsalda değişiklikler meydana gelmesini sağladı. Fransız feminist teorisyenler Julia Kristeva, Luce Irigaray ve Hélène Cixous, feminizmi dil, simgeselleştirme ve söylemsellik bağlamında yeniden değerlendirdi ve eril dünyayı yeniden sorgulamaya aldılar alırlar. Temel ele alınan konular ise "dil, öznelliğin kuruluşu, cinsellik ve arzu mekanizmaları" oldu. 
 
Her yıl 220 bin kadın eşleri tarafından şiddeti görüyor
 
Feminizmin akademik ve felsefik tartışmalarının yoğun olduğu Fransa'da eril zihniyetin büyüttüğü kadın sorunları ise devasa boyutta. Fransa'da kadın hareketinin gündeminde ise şiddet ve eril yasalara karşı mücadele var. Fransa'da feministlerin yoğun çabaları sonucu cinsiyetçi birçok tanım yasalardan çıkarıldı. Fransız İstatistik Kurumu INSE'nin son rakamlarına göre, Fransa'da 2010 ve 2014 yıllarında toplam 1 milyon 200 bin kadın fiziksel ve cinsel şiddete maruz kaldı. Her yıl 220 bin kadın aile içi şiddet görüyor ancak bunların yalnızca 3'te 1'i polise başvuruyor. İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan bir çalışmada 2012 yılında 148 kadının aile içi şiddet nedeniyle yaşamını yitirdiğini gösteriyor. Bu da her 3 günde 1 kadının koca şiddeti nedeniyle öldüğü anlamına geliyor. 
Her yıl 10 bin kadının tecavüz iddiasıyla suç duyusunda bulunuyor.
 
Göçmen kadınlar daha büyük risk altında 
 
Avrupa'nın en büyük sermayesine sahip olan Fransa'da kadına dönük şiddet giderek büyüyor. Fransa hükümetine göre, kadınların tecavüz ve şiddet durumunda hala sessiz kaldıklarını, her yıl 10 bin kadının (her gün 27 tecavüz) tecavüz iddiasıyla suç duyurusunda bulunduğu ancak bunun gerçek rakamların çok gerisinde olduğu biliniyor. Yapılan araştırmalara göre bu kadınların yarısına fazlası ise göçmen kadınlar. Fransa'da yaşayan göçmen kadınlar özellikle ırkçılık ve dışlanmayla cinsiyetçi politikalardan en çok etkilenen kesim. Verilere göre; Fransa'da Afrika kökenli ve Müslüman kadınların yerli kadınlardan iki kat fazla şiddet ve tecavüze uğrama riski var. Fransa'da Ocak ayında Charlie Hebdo dergisine yönelik saldırıda 12 kişinin yaşamını yitirmesinin ardından yaygınlaşan İslamafobi ile Müslüman kadınların daha fazla ayrımcılık riski altına girdiği belirtiliyor. 
 
(fk)