DOSYA HABER Yazdır Kaydet

Sürgün politikasının bir parçası olarak ‘yangınlar’: Yak, el koy, temizle!

Dosya Haber
Ekim 26 / 2015


 
Sibel Yükler/JINHA
 
ANKARA - Yakmak, yanmasına, yakılmasına göz yummak, Türkiye’de birçok kez ve birbirinden çok farklı mecralarda tekrarlanan bir pratik. Göz dağı verme, terk etmeye zorlama, el koyma, rant yaratma, sosyal-kültürel belleği yok etme, hınç alma yöntemi olarak devlet dahil tüm aktörler tarafından, 1915’ten HDP binalarının yakımına kadar sıklıkla başvurulan bir “yöntem”.
 
Toplumsal bellek, geçmişle hesaplaşma, tarihle yüzleşme, toplumsal diyalog, uzlaşma, iyileşme ve barış konusunda adım atmak için çalışmalar yapan Hafıza Kaydı, bu kez Türkiye’de çıkan ya da ‘çıkarılan’ yangınları ele aldı. 1916 tarihindeki Büyük Ankara Yangını‘nı takvim yaprağına taşıyan Hafıza Kaydı, bu yangınla birlikte bağlantılı olan diğer yangınlar, sürgün politikaları ve bellek temizliği ile ilgili inceleme yaptı.
 
1914 nüfus sayımına göre Ankara merkezinde 69 bin 66 Müslüman ve 14 bin 500 Hristiyan kayıtlıydı. 13 Eylül 1916’da çıkan yangında, yanan mahallelerin 7’sinde yalnızca Hristiyan veya Yahudi nüfus yaşıyordu ve mülklerinden olan Hristiyan sayısı  8 bin ile 12 bin arasında gösteriliyordu. 1914 yılında başlayarak yangına kadar devam eden tehcir ve katliam süreci, 10 bin civarında Ermeni’nin sürgünü ve/veya ölümüne ve Ankara’nın Türkleştirilmesine/Müslümanlaştırılmasına önayak oldu.
 
Yangınların ortak noktası: Sür, el koy, temizle!
 
1915’in öncesi ve sonrasında, özellikle 3 yıllık sürede Anadolu’da birbirini takip eden 20 yangın çıktı. Yangınların yaşandığı birçok bölgede, çoğunluğu Rum ve Ermeni olmak üzere Hristiyan ve Yahudi cemaâtine mensup çeşitli milletlerden insanlar yaşıyordu. Ankara’da olduğu gibi diğer illerde de çıkan ya da çıkartılan yangınlarda halk, bilinçli müdahale etmediği nedeniyle polis teşkilatı ya da itfaiyeleri şikâyet etmişti. Bilinçli müdahale etmeme durumu ise, İttihât ve Terakki Partisi’nin sürgün politikalarıyla ilişkilendiriliyordu.
 
Hafızayı ‘kül’ ile silmek
 
Orman yakıp kârlı inşaat alanları açmak; köyleri, tarlaları yakıp nüfusu göçe zorlamak; kitapları, arşivleri yakıp hafızayı silmek; insan yakmak, ev yakmak, dükkan yakmak, yağmalamak, yananı söndürmemek ve bazen de söndürememek bütün bunlar aslında aynı zihniyetin farklı tahayyülleri. 1915’ten HDP binalarının yakımına kadar küller üzerine kurulu bir tarih var.
 
Tehcirin ardından da zorla çalıştırma, tehdit, taciz etme, ayrımcılık gösterme ve mülklere el koyma pratiği devam etti.  Hafıza Kaydı’nın hazırladığı, yangınlarla birlikte gelişen diğer ‘sürgün’ olaylarından bazıları:
 
27 Ağustos 1915’te İzmit Yangını: Ermeni Mahallesi’nde çıkan yangın, tehcir edilen Ermenilerin geride bıraktıkları evlerde başlamış ve 300-400 ev yandıktan sonra söndürülmüştü.
 
13-18 Eylül 1922 İzmir Yangını: 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir’de Yunan ordusunun yenilgiye uğratılmasının hemen ardından savaşın yıkıcılığına tüm şehri saran büyük yangının yıkıcılığı eklenir.
 
30 Ocak 1923 Mübadele Sözleşmesi: Lozan’daki toplantıların sona ermesinden yaklaşık bir yıl sonra, Yunanistan ve Türkiye arasında Mübadele Anlaşması imzalanmış ve Türkiye’de yaşayan Rumlar ile Yunanistan’da yaşayan Türklerin yer değiştirmesine karar verilmişti.
 
1925 Bakanlar Kurulu Kararı: 1922’deki İzmir Yangını’na eşzamanlı olarak Meclis’te “terk edilmiş mallara hazine adına el koyma önerisi” görüşülüyordu. 1925 tarihli Bakanlar Kurulu Kararıyla da ‘gayrimüslim’ mallarının hayır kurumlarına ve özel idarelere devri yasalaşmıştı.
 
21 Ocak 1929 Tatavla Yangını: Tatavla’da, 21 Ocak 1929 gecesi büyük bir yangın çıktı. Yangından yaklaşık iki ay sonra belediyenin aldığı kararla, Nisan 1929’da semtin adı “Kurtuluş” olarak değiştirilerek, bir nevi ‘kimlik değişimi’ yapıldı.
 
3 Aralık 1933 Sultanahmet Adliyesi Yangını: İstanbul Adliye Sarayı olarak kullanılan bina 3-4 Aralık 1933’te çıkan yangında kül oldu. Nevzat Onaran’ın “Cumhuriyette Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi” kitabında, ‘evrak temiziği’nden söz ediliyor. Dönemin gazetelerine göre de, yangın ilk olarak eski evrak ve dosyaların olduğu evkaf dairesinin altındaki merdiven altından çıkmış ve bütün evrak ile dosyalar küle dönmüştü.
 
6-7 Eylül 1955 Olayları: Cumhuriyet döneminde yaşanan en büyük yağma ve yıkıma dönüşmüş, yaşananlar sonrasında birçok Rum, Ermeni ve Yahudi Türkiye’den göç etmişti.
 
16 Mart 1964, İstanbul Rumlarının Sürgün Edilmesi: Kıbrıs konusunda Yunanistan’la gerginleşen siyasi hava nedeniyle Yunanistan pasaportu da olan 13 bin Türkiye vatandaşı Rum hakkında gizli bir kararname ile sürgün kararı çıkartıldı. Bu kararla 45 bin Rum ülkeyi terk etti.
 
1990’lar ve Köy Yakmalar/Boşaltmalar: Kürt meselesine dair çatışmaların gitgide derinleştiği 90’lı yıllarda, devlet güçlerinin kırsal kesimde yaşayan köylülere yönelik kötü muamele ve işkenceleri belgelenmiş ve Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından defalarca yüklü tazminat cezalarına çarptırılmıştı. 1984-2009 yılları arasında Kürt illerinde 3500 köyün zorla boşaltıldığı ve/veya yakıldığı tespit edilmişti. Köylüleri; evleri, tarlaları, hayvanlarını, gündelik yaşamlarını ve kültürel kökenlerini geride bırakmaya zorlamak için köy yakmak sıklıkla başvurulan bir yöntem olmuştu. Yangınlar günümüzde de devam ediyor.
 
2 Temmuz 1993 Sivas Madımak Katliamı: Sivas’taki Madımak Oteli’nde düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenliği sırasında otelin önünde toplanan yüzlerce insan tarafından otel ateşe verildi. İçinde otel görevlilerinin ve sanatçıların da olduğu 35 kişi hayatını kaybetti. Güvenlik güçleri olaya saatler sonra müdahale etti.
 
2015 HDP Binalarına Yönelik Yakma Girişimleri: Halkların Demokratik Partisi ve yangınlar. 7 Haziran 2015 seçimlerinden birkaç ay önce oluşturulan haritada, çoğunluğu yakma girişimi ile ve çıkan yangınlarla sonuçlanan saldırıların çetelesi  tutuluyor.
 
8 Eylül 2015 Gül Kitabevi: Aynı tarihlerde Kırşehir’de meydana gelen olaylar sırasında, HDP binası, Gül Kitabevi ile Diyarbakır Tatlıcısı gibi 32 iş yerine yakıldı. Mağdurlar, ''Göstericiler, farklı cadde ve sokaktaki işyerlerimize ellerindeki listeye göre saldırdı. 7 saat süren saldırılar neden önlenemedi? Biri bize bunun cevabını versin'' dedi.
 
(fk)