25 Kasım: PAJK 'Örgütlenen kadın öz savunmasını geliştiren kadındır' (18)
Dosya Haber
Ruhal Nuri / JINHA
BEHDİNAN - PAJK üyesi Nalin Muş, kadına yönelik şiddete karşı, öz savunmanın önemine dikkat çekerek, "Öz savunma sadece savaşan güçler için değildir. Saldırılar yaşamın her alanında kadınların karşısına çıkmakta, evde okulda iş yerinde kısacası bir çok kadın saldırılara maruz kalmakta. Bunun için kadının kendi öz savunmasını geliştirmesi gereken yaşamsal bir çalışmadır" dedi.
Kürdistan Özgür Kadın Partisi (PAJK) Üyesi Nalin Muş, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü vesilesiyle ajansımıza değerlendirmelerde bulunarak öz savunmanın önemine dikkat çekerek nasıl olması gerektiğini anlattı. Kadınlar olarak öz savunmanın çok yönlü olarak ele alınması ve geliştirilmesi gerektiğini ifade eden Nalin, "Kadın özgürlük hareketi militanları olarak öz savunmanın sadece savaşan güçler olmadığını biliyoruz. Çünkü saldırılar yaşamın her alanında kadınların karşısına çıkmakta, evde okulda iş yerinde kısacası birçok kadın saldırılara maruz kalmaktadır. Bunun için kadının kendi öz savunması geliştirmesi gereken yaşamsal bir çalışmadır" dedi. İnsanlığın kendi yaşamını korumak ve sürdürmek için geçmişten günümüze kadar zorlu süreçlerden geçerek varlığını koruyabildiğini söyleyen Nalin, "Varoluş tarihinin büyük bir bölümü savaş, ölüm ve talanlarla geçti, özellikle Ortadoğu'nun maddi varlığına pay biçilmedi, bunlardan en ucuzlaştırılan aslında insan hayatı ve buda bir politikadır. Bu politika karşısında en çok bedel ödeyen kadınlardır" diye belirtti.
'Varoluş tarihinin büyük bölümü savaş ölüm ve talanla geçti'
Nalin, tarihe atıfta bulunarak şunları hatırlattı; "Tüm canlılar için üreme, beslenme ve korunma temel bir yaşam hakkıdır. Bu haklar toplumsallığın gelişmesi için de önemli bir dayanak olmuştur. Ahlaki politik değerlerle buluşarak toplumsallığın gelişimi, sürdürülmesi açısından çok büyük mücadeleler yürütülmüştür. İnsanlık kendi yaşamını korumak ve sürdürmek için zorlu süreçlerden geçmiş ve günümüze kadar varlığını koruyabilmiştir. Fakat bu var oluş tarihinin büyük bir bölümü savaş, ölüm ve talanla geçmiştir. Özelikle Ortadoğu'nun tüm maddi varlığına pay biçilemezken, en ucuz olan da insan hayatı olmuştur. Bu politika karşısında en fazla bedel ödeyen de kuşkusuz kadınlardır."
Nalin, Ortadoğu coğrafyasında kadim halk kültürünün gelişiminde kadınların belirgin bir öncülük rolüne sahip olduğunu dile getirerek, "İnsanı insan yapan tüm değerlerin ilk oluştuğu bu topraklarda öncülük de kadına aitken en çok saldırı altında olan da kadınlardır. Kadın yaşadığı tüm alanlarda sistematik olarak saldırı altında tutulmaktadır. Bu saldırılara karşı çıkan ve mücadele etmek isteyen kadınlar iki kat saldırıya maruz kalmaktadır. Toplumda ilk vurulması, ötelenmesi, öldürülmesi gereken kadınlar olarak belirlenmiştir. Bir toplumu, bir bireyi, bir düşünceyi küçümsemenin ilk öznesi kadınlık olarak zihinlere yerleştirilmiştir. Küçüklük, düşkünlük, düşüncesizlik, fikirsizlik, beceriksizlik kadınlıkla özdeş kılınmıştır. Güç, beceri, düşüncelilik, akıllılık erkekle yeksan görülmüştür" diye konuştu.
Kadınların her türlü irade gelişimine karşı bir erkek seti oluşturulduğunu belirten Nalin, 'koca, baba, sevgili, devlet' vb. tanımlamalarla toplumsal yapıda kadınların sınırlandırıldığının altını çizdi. Nalin, "Devlet ve erkek terörü toplumsal cinsiyetçiliği geliştirdikçe kendisini daha fazla kurumlaşmıştır. Günümüzde kadınların karşı karşıya olduğu günlük uygulamalara bakıldığında, İnsanlığın bu denli yozlaştırıldığı, düşürüldüğü dönem olmamıştır" dedi.
'Şirketler geçici kalıcı olan erkek egemen sistemin kendisidir'
Kapitalist modernitenin dini küçümsemek için her türlü aracı geliştirdiğini, özelikle bunun medya yoluyla yapıldığına vurgu yapan Nalin, "Kapitalist moderniteyi küçümsemek için her türlü aracı geliştirmiştir. Özellikle medya bunun için en önemli araçlardan biridir. Aile içi şiddet, işyerinde taciz, tecavüz, evlendirme programları erkek için açık pazar kadın için ise can pazarı konumundadır. Diziler yoluyla geliştirmeye çalışan, gerçeklikten uzak son derece sanal aile modelleri, bir erkek için hep üç dört kadın kavga eden konumdadır. Kadın kötü, erkek iyi rollerdedir. Bu tür özel savaş yöntemlerinin arkasında olan büyük şirketler olsa da kazanan ve devam eden kapitalist modernitedir. Şirketler geçici, kalıcı olan ise egemen erkek sisteminin kendisidir. Bu yöntemle kadınlık onurunu ayaklar altına alınarak egemen erkek şahlandırılmaktadır. Öz olarak, egemen erkeğin ve kapitalist sistemin verili ve geleneksel toplulukları uzlaştırarak bir arada yaşatmaya çalışmaktadır. Kadını toplumsallıktan koparıp, bireyciliğe, benciliğe mahkûm etmek kadar kadın için felaket bir durum yoktur. Kadın için toplumsallık ne kadar özgürlükse, bireycilikte o denli köleliktir. Kadına reva görülen kuşkusuz özgürlük değil tam tersi köleliktir" şeklinde ifade etti.
'Kadın ve toplumun sorunları demokratik uygarlık perspektifiyle çözülür'
Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketinin var oluş gerekçesi olarak kadına dönük geliştirilen saldırılara karşı kadınları ve toplumu savunma olduğuna dikkat çeken Nalin, "Kadının kendisi toplumsal bir olgudur, hatta toplumun kendisidir. Jin, jiyanlaşarak özgürlüğe yürümüştür. Ortadoğu kadını yaşamı tanrıça inceliğinde ilmik ilmik örmesi Kürdistan kadın özgürlük mücadelesine bir ilham kaynağı olmuştur" diye konuştu.
Nalin, hiçbir zaman kadınların arkasında kendilerini savunmak için ordular olmadığını söyleyerek, "Ama kadının arkasında her zaman toplumun ahlaki politik değerleri, kadının öz güveni, öz bilinci, en önemlisi de kadınlardaki yaşanan duygu yoğunluğu kadının öz savunması olmuştur. İşte Kürdistan özgür kadın hareketi bu tarihsel mirasa dayanarak 21. yüzyılın özgür yaşamın perspektiflerini oluşturmaktadır. Kadın ve toplumun yaşadığı sorunlar ancak demokratik uygarlık perspektifiyle çözüm bulunabileceği açıktır" dedi.
'DAİŞ erkek tanrılar için savaşıyor'
DAİŞ'in, kadınlar ve halklarda korku imparatorluğunu yaratmak istediğini, girdiği her yeri kasıp kavurarak, toplumun tarihsel emekle yarattığı tüm değerlerini yok etmeye kilitlendiğini, ve erkek tanrılar için savaştığını belirten Nalin, sözlerinin devamında şunlara dikkat çekti: "Bu zihniyet kadınların tanrı tarafından erkeğin cinsel arzularını karşılama, erkeğe hizmet etme temelinde yaratıldığının cehaleti içerisinde olan bir örgüttür. İslamiyetle hiçbir alakası olmayan, islamiyeti yıkma ve onun değerlerini ayaklar altına alan insanlık dışı bir örgüttür. Demokratik islamın özü ve kültürü kadının doğasında mevcuttur. Tüm kadınlarda hepimiz biliyoruz ki hem inanç hem de bilinç çok güçlüdür. Önder APO'nun dediği gibi; 'Kadınlar kendi duygularını politikleştirmeli ve toplumsallaştırmalıdır.' Bu bizim için bir yoğunlaşma alanıdır. Mücadelemizde, birçok kadın yoldaşımız kendi duygularını politikleştirerek toplumsallaşmaya ulaşmışlardır; Zilanlar, Beritanlar, Saralar, Gulanlar, Ekinler ve Önder APO'nun yüzlerce militanı dağlarda, zindanlarda mücadelenin çeşitli alanlarda büyük bir halklaşmayı yaratmışlardır. Bizlerde onların izinde yürüyen bir hareketiz ve toplumsallaşan bir hareketiz. Erkek tanrılara karşı duran Ortadoğu tanrıçalarının yarattığı değerlerin mirasına sahip çıkan ve erkek egemen zihniyetine karşı mücadele eden bir hareketiz."
'Örgütlenen kadın en fazla öz savunma geliştiren kadındır'
Nalin, yaşam önceliklerinin belirlenerek yürütülebilindiğine değinerek, "Bu nedenle çalışmaların önceliğini belirlemek, bütünlüklü yaklaşmak önem kazanmaktadır. Bilinçlenen, örgütlenen kadın en fazla öz savunma geliştiren kadınlardır. Kadında ciddi bir gelişim düzeyi açığa çıkartmışsa, demek oluyor ki örgütlenmesini ve öz savunmasını güçlü yapıyor demektir. Bundan dolayı kadına karşı her türlü saldırıya ortak mücadeleyle daha büyük sonuçlar alabiliriz" dedi. 25 Kasım Kadına Yönelik şiddete karşı mücadele gününün bir inşa süreci olarak ele alınması gerektiğine işaret eden Nalin, "Çünkü kadına karşı şiddet sadece bir günle sınırlı olmadığı için kuşkusuz verilen mücadelede bir günle sınırlı kalmaz, her gün saldırı varsa ki vardır ve devam ediyor. O zaman mücadelede her gün olmak durumundadır. Biz kadınlar olarak saldırılar olmasa da kendimize ait olmamız için sürekli mücadele halinde olmayı gerektirir. Örneğin Rojava devriminde, Bakure Kürdistan'da kadınlar mücadelenin en ön saflarında yer alarak büyük bir direniş sergilediler. Bir yerde inşa varsa öz savunma da var demektir. Olmayan bir varlığın savunma gereği de kalmaz, öz savunmayı gerekli kılan inşa süreçlerinin kedisidir" diye kaydetti.
'Kadınlar kendi savunma mekanizmasını hiç kimseye bırakmamalıdırlar'
'Kadında olsa, çocukta olsa gerekeni yaparız' talimatı verenlere karşı kadınların vereceği en büyük cevabın, kendi öz savunmasını geliştirmek olduğunun altını çizen Nalin, "Bugün Ortadoğu coğrafyasında üçüncü dünya savaşı yaşanmaktadır. Mevcut savaş süreci devam edeceği de açıktır. Bunun taktik bir süreç olmadığı da bilmeliyiz, inşa ve savunma süreçleri sadece biz kadınlar ve halklar için olan bir süreç olmayıp tüm güçler için geçerli olan bir inşa ve mücadele sürecidir. Mevcut durumda yaşanan kriz ancak büyük bir inşa gücüyle aşılabilinir. Türkiye ve bakure Kürdistan'da anti demokratik uygulamalar, büyük baskılar ve tutuklamalar gölgesinde yapılan 1 Kasım seçimlerde AKP ve Erdoğan açıktan hile yaparak oyunu arttırmış, savaş hükümeti kurmaya dönük kirli planların içindedir" şeklinde konuştu.
"Nasıl ki Rojava da Demokratik halk devrimi geliştiyse bu gün de Bakure Kürdistan da halk devrimi gelişecek" diyen Nalin, demokratik ulus inşasının temel boyutlarından birinin, halkın kendi öz savunmasını geliştirmesi olduğunu ifade etti. Her köy, kent, kasaba başta olmak üzere her alanda öz savunma çalışmalarının kurumlaştırılması gerektiğine vurgu yapan Nalin, "Kadınlar kendi savunma mekanizmasını hiç kimseye bırakmamalıdırlar, çünkü bırakılmayacak kadar önemli bir çalışmadır. Kobanê de, Şengal de, Bakurê Kürdistan da hem savunma hem de inşa çalışmaları iç içe yürütürken mücadelemizin birçok alanında aynı düzeyde çalışma performansı görmek mümkündür. Eğer Rojava da Şengal de bu düzeyde mücadele verilmeseydi açığa çıkan sonuçlar daha büyük felaketler olabilirdi. Yüzlerce kadın ve çocuğun DAİŞ çeteleri tarafından esir alınması tam bir insanlık dramını ortaya çıkarmıştır" diye belirtti.
'Yağmurdan kaçan doluya tutulur'
Kürt kadın Mücadelesine dikkat çeken Nalin, öz savunmada bilinç ve örgütlülüğün önemini şu sözlerle ifadelendirdi: "Tarihten günümüze kadar Kürt kadınlarında öz savunma refleksi her zaman güçlü olmuştur. Tarihe bakıldığında özelikle Kürt isyanlarında ve aşiret geleneğinden gelen kadınlarda örgüt düzeyi ve bilinci zayıf olsa da ama kendini ve halkını savunmak için oğlan üstü cesaret göstermiştir. Fedakârlık noktasından da kaygısızca en ön cephede düşmana karşı savaşarak bedel ödemiştir. Evet, Kobanê'de, Şengal'de, Kürdistan dağlarında bu gün mücadele veren kadınlar Beselerin, Zarifelerin, Leyla Qasımların ve isimlerini sayamayacağımız binlerce Kürdistanlı kadının çağdaş direniş ruhudur. Öz savunma bir sistem bütünselliği içinde ele almak gerekir. Sadece öz savunma kendi başına bir anlam ifade etmemekle birlikte esas olan öz savunma kadar, öz savunma bilinci, örgütlüğü de önemli olmaktadır" şeklinde kaydetti.
"Öz savunma ne kadar güçlü olursa olsun eğer buna denk düşen örgütlük düzeyi olmasa en ufak bir yönelimde büyük ve beklenmeyen kayıplara yol açabilir" diyen Nalin, örgütlülük olsa da aynı düzeyde öz savunma bilinçlenmesinin olmamasıyla yine sonucunun değişmeyeceğini ifade etti. Nalin, "Örneğin Ortadoğu'da yaşanan savaşlar nedeniyle binlerce kadın, çocuk, genç, yaşlı, canını kurtarmak adına kendi anavatanın bırakarak hiç bilmedikleri ülkelere geçmek için en ağır kayıpları göze alarak büyük bir göç dalgası ortaya çıkmıştır. Bu kendi başına bir soykırım politikasıdır. Bir deyim var yağmurdan kaçan doluya yakalanır sözü bu göç dalgasını en iyi ifade eden bir deyimdir. İnsanın en güçlü olduğu yer kendi kültürüyle diliyle yaşadığı topraklarında ve geliştirdiği toplumsallığıdır. Bu en büyük öz savunma zeminidir" dedi.
'Öz savunma kurumlaştırılmalı'
Nalin, son olarak şunları söyledi: "İçinden geçtiğimiz bu tarihi süreçte, özgür yaşamı inşa edelim ve halkların özgürlüğe kardeşliğe dayalı demokratik ulusun tüm boyutlarıyla geliştirelim. Tüm kadınlar için en büyük savunma sistemini kendi öz savunma gücünü kurmaktır. Hepimiz güçlü çalışmalara katılmalıyız, unutmayalım ki yeni bir yaşamı, özgür bir geleceği kurmakla mükellefiz. Kadınlar olarak tarihi fırsatları elde etmişiz, bu fırsatları daha büyük kazanımlara dönüştürmek bizim mücadelemize bağlıdır. Büyük şehitlerimize borcumuzdur bu. Öz savunma sistemimizi geliştirmek ve kurumlaştırmak esaslarımızdandır. Bunu başarmamak için hiçbir nedenimiz yoktur. Tüm mücadeleci kadınları selamlıyorum."
(dk)