DOSYA HABER Yazdır Kaydet

25 Kasım için son söz: Kelebekleri romanlaştıran Julia Alvarez: Hikayelerle direnebiliriz (25)

Dosya Haber
Kasım 23 / 2015


 
Caroline Mckusick/JINHA
 
HABER MERKEZİ - Mirabal kardeşleri anlatan "Kelebekler Zamanında" romanın yazarı Julia Alvarez, 25 Kasım vesilesiyle kadının şiddete karşı direniş ve hakikat arayışında edebiyatın rolü üzerine ajansımıza değerlendirmelerde bulundu. Kadınların hikayelerle kendilerini savunabildiklerini söyleyen Julia, "Şehrazat, bütün kadınları katleden kadın düşmanı bir sultan karlısında sadece kendi hikayelerini anlatarak kendisi ve ülkesindeki bütün kadınları kurtarabildi. Çünkü hikayelerin büyük bir gücü var" dedi. 
 
Roman ve şiiri yazan Julia Alvarez, 1950 yılında ABD'de dünyaya geldi. Aslen Dominik Cumhuriyetinden olan ailesiyle birlikte ülkelerine geri dönen Julia, Rafeal Trujhillo'nun diktatörlüğü altında büyüdü. Ailesinin aktif siyasette yer almasından dolayı Rafael'in baskılarıyla karşı karşıya kalan ailesiyle birlikte ülkeden kaçmak zorunda kalan Julia ve ailesi tekrar ABD'ye yerleşti. 1971 yılında Middlebury Üniversitesi'nden lisans derecesi alan Julia, 1975 yılında Syracuse Üniversitesi'nde Güzel Sanatlar alanında yüksek lisans eğitimini tamamladı. Şiir, roman, makale ve çocuk edebiyatı yazan Julia, özellikle Mirabal kardeşleri anlatan "Kelebekler Zamanında" Dominik Cumhuriyeti'nde bir kadın şairin hayat hikayesi olan "Salome Urena" gibi tarihten kadınları konu alan romanlarıyla ilgi gördü.
 
'Mücadele kadının özünde var'
 
Julia'nın ikinci romanı "Kelebekler Zamanında" özgürlük hareketi kuracak ve bir gün halk tarafından "Mariposa" (Kelebek) olarak adlandırılacak. Kelebekler Zamanında'nın yazarı Julia Alvarez JINHA'ya değerlendirmelerde bulunarak, edebiyat ve hikayelerle kadınların erkek egemen sisteme karşı kendilerini savunmayı öğrenebileceklerini söyledi. Julia, Mirabal Kardeşlerle ilgili olarak şunları söyledi: "Minerva Mirabal, kardeşlerin en radikali ve en ideolojik olanıydı. Hem okumalarından hem kendi tecrübesinden rahatlıkla soyut düşüncelere varabiliyordu. Ama çoğumuz kendi kişisel şiddet tecrübemiz ya da kişisel ilişkimiz üzerine aktif rol oynuyoruz. Dolayısıyla hem kendi bedenleri, hem aileleri, hem toplumlarına karşı her gün baskı ve engelleri yaşayan dünyanın her yerinde kadınların artık bu kısıtlamalarına karşı direnmeye başlaması son derece mantıklı. Kaybedecek neleri var ki? Bunun yanı sıra, biyolojik olarak kadınlar yaşamın yaratıcıları ama kızlar ve oğulları savaşın kurbanları, şiddetin mağdurları oluyor. Yani kadınlar olarak hücresel seviyede bile mücadeleye bağlıyız."
 
'Şehrazat edebiyatla kendisi ve bütün kadınları sultanın katliamından kurtardı'
 
Edebiyatla beraber kadının direnişini anlamaya başladığını ifade eden Julia, "İlk hayal gücümü çeken hikaye kitabı, kitap okuyan tek akrabam olan teyzem tarafından bana hediye edildi. Binbir Gece Masalları'nın hikaye kitabıydı. Kitapta anlatılan kadın karakteri klasik sarışın mavi gözlü ve prenses değildi. Esmer, Dominikli olabilen, etrafımdaki kızlara benzeyen bir kızdı, bütün kadınları katleden kadın düşmanı bir sultan karşısında, sadece kendi hikayelerini anlatarak kendisi ve ülkesindeki bütün kadınların kurtarabilmesi, beni hayrete düşüren bir fikirdi. Ve kafama küçük aydın bir bilgi kırıntısı yerleştirildi: hikayelerin bir gücü var, insanları değiştirebilir ve kurtarabilirler. Düşünün, baskıcı bir diktatörlüğün ortasında böyle bir şeyi okumak. Bence o hikaye, hikayeci olmak istememe neden oldu" diye konuştu.
 
'Ataerkil anlatılarla kadınlar sessizce öldürülüyor'
 
Julia, edebiyat ve hikayelerle kadınların sisteme karşı kendileri nasıl savunacaklarını öğrendiklerini anlatarak, "Hikayeci Şehrazat, babasının kütüphanesindeki bütün kitapları okuyarak o hikayeleri öğreniyor. Eğitim ve ataerkil sisteminin sakladıklarına ulaşmak önemli çünkü böylece bizi tuzağa düşüren kalıpları anlayıp yeniden çerçevelendirebiliriz. Doğduğumuz andan beri kadın olmak hakkında, rolümüz ve hayatımızın hikayesi hakkında bazı toplumsal, ailesel anlatıları içimize çektiğimizin farkında olmamız gerekiyor. Bu eski anlatıların çoğu, Şehrazat'ın ülkesindeki kadınları sessizce kansızca öldürme yöntemleri, kadınları alt sınıf yapan baskıcı paradigmalarıdır. Ama şimdi biz yeni hikayeler anlatabiliriz, acayip olasılıkları açabiliriz" dedi. Julia, araştırmalara göre yoksul kız çocuklarının başarması için en önemli faktörün eğitim almaları olduğuna dikkat çekti.
 
'Hikayeler kadınların çıkış yolu'
 
Edebiyat ve hikayelerin yeni dünyalara yol gösterdiğini söyleyen Julia, "Hikayeler kesinlikle beni kurtardı. Hikayeler baskıcı bir diktatörlükte, geleneksel bir ailede, Katolik kültüründe bir kadın olarak aldığım eğitimden çıkış yolum oldu, ki bütün bu şeyler kamuoyunda sesi olan, kendi seçtiğim hayatı yaşayan bir yazar olmamın önünde büyük engeller. Ama diyorum ki, Şehrezat o tohumu hayal gücüme yerleştirdi. Sonra okumaya devam ettikçe başka hikayelerin o tohumu suladığını gördüm. Bu dünya çapında olan bir şey. Bakın Tunus'a, yaşadığı acılarına karşı kendini yakan bir seyyar satıcının hikayesi yayıldı ve onu hiç tanımayan, bu hikaye tarafından etkilenen kişilere ilham oldu. Hikayeler böyle güçlü bir şey" diye belirtti. 
 
'Katliam tarihine karşı sessiz kaldıkça şiddete ortak oluyoruz'
 
Son günlerde memleketi Dominik Cumhuriyeti'nde diktatörlük, ırkçılık ve savaş tarihini aydınlatmak için hakikat eylemleri düzenleyen Julia, "Her yıl Haitili ve Dominikli insanlar, sınırda bir araya gelerek 1937 Haitili Katliamı için "Işıklar Sınırı" isimli hakikat eylemi yapıyor. Ancak yetişkin olduktan sonra bir tarih kitabı okurken 20 bin Haitilinin Trujillo diktatörlük tarafından katledildiğini ve 1937 Haitili Katliamı'ndan haberdar oluyor. Böylece okulda bana öğretilen 'bize saldırıp öldürmek isteyen Haitili düşmanlarımızdan korkun' gibi şeylerin gerçek olmadığını, düşmanlık yaratmak için öğretildiğini öğrendim. Sussam bu şiddete ortak olacağımı hissettim. Böylelikle katliamın 75. yıldönümü olan 2012 yılından beri sınırın her iki tarafından mum ışığı nöbeti tutmaya başladık. Bunun yanı sıra her iki ülkede forumlar, sözlü tanıklıklar, panelleri yapıyoruz" şeklinde konuşarak hakikat eylemini anlattı.
 
'Hakikati anlatarak özgürlüğe kavuşabiliriz'
 
Son iki yıl içinde yüz binlerce Haitilinin Dominik Cumhuriyeti'nden sınır dışı edilmesine dikkat çeken Julia, "Bazıları hakikat eylemimizi 'negatifler üzerine durmak' olarak eleştirdi. Ama sorun şu ki gaddarlıkla yüzleşmezsen, bunun yerine tarihi susturup ve sansürlersen, tarih tekerrür eder, Haiti Katliamı'yla olduğu gibi. Şu anda Dominik Cumhuriyeti'nde Haitililere karşı ayrımcılık uygulayan ve Haitili köklerden gelen Dominiklilere vatandaşlığı kaldıran zalim yasalar var, bu katliam zihniyetinin yeniden yüzeye çıkmasıdır. Ama biz olup bitenleri aydınlatabiliriz, o edindiğimiz bilgi ve öz farkındalıkla bu şiddetin tekrarlanmamasını sağlayabiliriz. Yazar Toni Morrison dediği gibi, 'özgürlüğün işlevi başka birini özgürleştirmektir.' Benim için, bir hikayeci olarak, hikayeleri anlatmaya devam etmek, kafaları ve hayal güçleri başka imkanlara açmak demek" dedi. 
 
BİTTİ
 
(dk/fk)