DOSYA HABER Yazdır Kaydet

Mülteci kadınların araf hikayeleri (1)

Dosya Haber
Ocak 01 / 2016


 
Türkiye, Suriye, Lübnan üçgeninde bir yaşam: Sultan Hüseyin 
 
Özgü Özütok / JINHA
 
İZMİR - Suriye'den İzmir'e göç eden Sultan Hüseyin'in hayatı adeta bir roman konusu. 13 yaşında evlenmek zorunda kalan Sultan, yaşamının bir bölümünü Lübna'da bir bölümünü de Suriye'de geçirdi. Başlayan savaşla birlikte İzmir'e gelen Sultan'ın çocuklarının her biri bir yerde. 
 
Dünya üzerinde birçok savaş yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. 2011 yılında Suriye'de başlayan savaş nedeniyle milyonlarca insan kendi topraklarını terk etmek zorunda kaldı. Milyonlarca insanı göç yollarına iten savaş nedeniyle, İzmir'e de yüz binlerce insan geldi. İzmir'in hemen hemen her sokağında rastlanabilecek olan bu insanlık dramında, en çok kadınlar zorluklar yaşıyor. Bilmedikleri bir dil, bilmedikleri bir kültür ile yaşamak zorunda kalan kadınların hayatları paramparça olmuşken, sadece anıları bir bütün halinde onları ayakta tutuyor. 
 
Suriye'den İzmir'e göç eden 5 kadının hikayesi de bu anlattıklarımıza örnek. Bu haberimizde anlatacağımız Sultan Hüseyin yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen inatla ayakta kalmaya devam ediyor. Onun hikayesi Nusaybin'de başlıyor. 13 yaşında babasını kaybeden Sultan, annesinin başka bir erkekle evlenmesinin ardından, 4 kardeşi ile yol ayrımına girer. Her bir kardeşin bir yere savrulması ile birlikte, Sultan'ında payına çocuk gelin olmak düşer. Rojava'nın Qamişlo şehrinde siyasetle uğraşan kuzeni Reşit ile 13 yaşında evlenen Sultan, yasak yollarla önce Qamişlo gider. Bambaşka bir yaşamın içine giren Sultan yıllar geçtikçe, önce Lübnan'a daha sonra tekrar Suriye'ye de yaşar. Her bir çocuğu bir yerde olan Sultan, İzmir'de yaşıyor. Sultan yaşadıklarını anlattı. 
 
'Bebeğim benim için oyun arkadaşıydı'
 
Babasını küçük yaşta kaybettiğini anlatan Sultan, "Köydekiler annemi zorla evlendirdi. Her bir kardeşim bir yere gitti. Bir ay sonra da teyzemin oğlu Reşit'le evlendim. Reşit siyasi işlerle uğraşıyordu. Ben ve o Qamişlo'ya kaçak yollarla gittik. Beni bir bisikletin üzerine Qamişlo'ya götürdüler. Orada yaşamaya başladık. Reşit sürekli aranıyordu. Biz de bu açıdan Lübnan'a kaçtık. Lübnan'da büyük oğlum Süleyman'a hamile olduğumu anladım. Reşit yanımda olmadığı için çevremdekiler çocuğun Reşit'ten olmadığını iddia ettiler. Ancak gerçek sonradan ortaya çıktı. Süleyman doğdu, ama benim için oyun arkadaşı gibiydi. Çünkü bende daha çocuktum. Hayat çok zordu" diye belirtti. 
 
'12 yaşındaki oğlum çatışmada öldü'
 
Eşi Reşit'in Lübnan'dan da sürgün edildiğini anlatan Sultan, "Yıl 1982 idi. Çocuklarımdan 2 tanesini Beyrut'ta bırakmak zorunda kaldım. Suriye'ye geçtik. Biz geçtikten hemen sonra da İsrail ve Filistin savaşı Lübnan'da başladı.  Lübnan'da savaşın başlamasının hemen ardından çocuklarımı Suriye'ye getirmek istedim. Bunun içinde yola koyuldum. Büyük çabalarımın ardından Beyrut'a ulaştım. Mahalleye ulaştım oğlum 12 yaşındaki oğlum Mustafa'nın öldüğünü öğrendim. Orada dünyama başıma yıkıldı. Mustafa bir sokak çatışması sırasında patlayan bomba nedeniyle ölüyor. Ben onun cenazesini bile göremedim" şeklinde ifade etti. 
 
'Ben savaşı önceden yaşadığım için geleceğinden emindim'
 
Mustafa'nın ölüm haberini altıktan sonra kızı Tavga'i aramaya başlayan Sultan, "Kızım amcasının evinde hizmetçi olduğunu öğrendim. Hemen yanında gitmek için yola düştüm. Onlar Beyrut'a uzak bir yerdeydiler. Yoğun çatışmalar vardı ve oraya gitmem oldukça tehlikeliydi. Ancak gittim ve kızımı oradan aldım ve büyük zorluklar içinde Suriye'ye geldik. Reşit'i de buldum. Sonra da bütün çocuklarım ile birlikte Şam'a yerleştik. Zaman içinde çocuklarım büyüdü. Yaşamım normalleşmeye başladı. Ancak 2011 yılından sonra Suriye'ye de de savaşın sesleri gelmeye başladı. Ben savaşı önceden yaşadığım için geleceğinden emindim" dedi. 
 
'Bir zamanlar ben ve kardeşlerimin yaşadıklarını şimdi çocuklarım yaşıyor'
 
Ailesini tekrar kaybetme korkusuna kapıldığını anlatan Sultan şöyle devam etti: "Akçakale'den 2012 Ağustos'undan eşim ve küçük oğlum Ziad ile İzmir' geldik. Burada akrabalarım olduğu için geldim. Burası yabancı şehri, yabancı bir kültür. Kardeşlerim bile yabancı olmuştu. Orada bambaşka bir yaşamımız vardı. Şam'da güzel bir hayatımız vardı. Burada iş yok, hiç bir şey yoktu. Oğlum avukattı, burada ise midyeci yardımcılığı yapmaya başladı. 10 ay kardeşimde kaldık.  Diğer kardeşime gittik. Orada da bir süre kaldık. Ama halen biz Suriye'de yaşamın normalleşeceği düşüncesi içindeydik. Oğlumun çalışmasından sonra kendimize ait bir ev tuttuk. Mustafa Lübnan'da ölmüştü. Diğer çocuklarım da evlendi. Şimdi büyük oğlum SÜleyman Almanya'da, kızım Nergis Avusturya'da, Lina Qamişlo'da, Ayda Batı Kürdistan Duhok'ta, Tavga Suudi Arabistan'da. Her biri bir parçada. Bir tek Ziad bekar ve yanımda. Bir zamanlar ben ve kardeşlerimin yaşadıklarını şimdi çocuklarım yaşıyor. Savaşın bitmesini istiyorum ve geri dönmek istiyorum."
 
Yarın: Göç yollarına düşerken geride kalanlar… 
 
(ht/fk)