DOSYA HABER Yazdır Kaydet

Mülteci kadınların araf hikayeleri (3)

Dosya Haber
Ocak 03 / 2016


 

 
Çocuk yaşta evlendirilen iki kadın Amar ve Menal                                             
 
Özgü Özütok / JINHA
 
İZMİR - Amar Hantomoni Halep'te doğup büyüyor. 12 yaşında amcaoğluyla evlendiriliyor. Amar, 15 yaşında hamile kalıyor. Oğlu İbrahim doğuştan böbreğiyle ilgili bir hastalıkla dünyaya geliyor. İbrahim'in böbrek hastalığıyla ilgili pahalı ilaçlar kullanması gerekiyor. Savaşın İzmir'e sürüklediği bir başka isim ise Menal Hantomoni. Amar'ın teyzesi olan Menal, hikayesini anlatmaya başladığı ilk andan itibarense, ellerinin titremesi bir kenara, bizimle göz göze gelirken dahi, kaçınılmaz bir utancın perdesi altında eziliyor. Sanki savaşın ve yaşanan acıların, sorumlusu bizzat kendisiymiş gibi, yüzünü yerden kaldıramıyor.  
 
Çocuk yaşta çocuk sahibi olmanın ağırlığının yanı sıra bebeğinin hasta olması da Amar'ın üzerinde derin yaralar açmış durumda. Doktor ve ilaç aramakla uğraşan çocuk anne, gözleri yaşlı ve titreyen bir sesle hikâyesini bize şu sözlerle anlatmaya başlıyor: "12 yaşına kadar normal bir hayat yaşıyordum.  Hiç okula gitmedim. Çok küçük yaşta anne oldum. İbrahim hasta doğunca ona sürekli doktor ve ilaç aradım. İlacın yan etkileri fazla olduğu için hastalığı tedavi olurken başka sorunlar ortaya çıkıyordu. Savaş zamanı ilaç bulmak çok daha zordu. Hayatta çok pahalı olduğundan çok zorluk yaşadık. İbrahim'in hastalığı için uzman doktor bulamıyorduk. Savaş dönemi ilaç gelmediği için İbrahim'in kalbi durdu. İnsanlardan yardım istiyordum, dileniyordum. Oğlum için böbreğimi satıp onu iyileştirmek istedim ama doktorlar tedavisinin olmadığını söylediler."
 
'Kızımı mum ışığı altında doğurdum'
 
Oğlu İbrahim için maddi imkânsızlıklar içinde kapı kapı gezen Amar'a doktorlar oğlunun çok yaşamayacağını söyleyince dünyası başına yıkılıyor. O, yinede oğlunu iyileştirmek için çözüm aramaya devam ediyor. Bir yandan savaştan kaçıyorlar, bir yandan oğlunun hastalığıyla uğraşıyor bir yandan da kızına hamile olduğunu örendiği günleri şöyle anlatıyor: "Halep'ten Lübnan'a gittik. Beyrut'a zar zor geçebildik. Oradaki hastaneler Suriyelileri kabul etmek istemiyordu. İbrahim iyi değildi.  Hastane Bizden çok fazla para istedi. Orada Filistinlilerin olduğu (Kuzey Varoş denilen yerde) bir hastane gittik. Bazı doktorlar çocuğu sevmeyin, yaşamaz dediler. O sırada kızıma hamile olduğumu öğrendim. Oğlum biraz iyileşince hastaneden çıkardık çünkü hastaneye borcumuz birikiyordu. Eşim Beyrut'ta kaldı, ben Suriye geri hamile olarak geri döndüm. Kızımı mum ışığı altında doğurdum. Elektrik, su hiçbir şey yoktu. Kızım doğduktan sonra Halep'e geri döndük. Savaş yüzünden şehirde de köy hayatını yaşadık. "
 
'En azından şarapnel parçalarından kaçmıyoruz'
 
Suriye'de çeşitli şehirlerde yaşadıklarını söylüyor. Sonra kızı, oğlu ve eşiyle birlikte Kilis üzerinden Türkiye'ye geliyorlar. Şu anda tek düşündüğü şeyin çocuklarının geleceği olduğunu söylüyor. Türkiyede nasıl bir hayat yaşadığını ve ne beklediğini de şöyle anlatıyor: " Kızım 3 yaşında, oğlum 6 yaşında. Eşim boya dükkânında çırak olarak çalışıyor. Ben de Suriyeliler için kurulan derneklerde geçici olarak ara sıra çalışıyorum.  Türkiye'den yardım alamadık ama burada en azından şarapnel parçalarından kaçmıyoruz. Burada çocuklar okula giderse, imkan sağlanırsa kalmak isteriz. Tek düşündüğüm şey çocuklarımın sağlığı ve onların geleceği. "
 
Menal'ın hayalleri vardı
 
Hayatındaki ilk yıkımın, erken yaşta evlenmesiyle gerçekleştiğini söylese de, tam olarak kaç yaşında evlendiğini söylemek istemiyor. Amar 12 yaşında evlendiğine göre Menal'in evlilik yaşını söylememesi bizi iyiden iyiye ürkütüyor. Menal'in babası ve annesi seneler önce vefat ediyor. Eşi, 2 sene önce kalp krizi sonucu ölüyor ve o sırada kızına hamile olduğunu öğreniyor. Şu anda 30 yaşında. Eşi öldükten sonra Halep'ten Lazkiye'ye göç ediyor. Halep'in yaşanamayacak düzeyde berbat bir yer olduğunu, bu yüzden de Lazkiye'ye göç etmeye mecbur kaldığını ifade ediyor. "Doğumumu Lazkiye'de yaptım. Halep berbat bir yerdi. Buradan göç etmek için para toplayıp Kilis üzerinden Türkiye'ye geldik."
 
'Kız kardeşimin eşi bizi evine kabul etmedi'
 
Menal, Türkiye'deki günlerini ise şöyle anlatıyor: " Buraya geldiğimde hemen iş buldum. Bir pırlanta fabrikasında ambalaj işi yapmaya başladım. Ben çalışırken bir akrabamız az bir paraya kızıma baktı. Kız kardeşimin eşi bizi evine kabul etmedi. Çocuğum hasta olduğunda patronum izin vermediği için işten ayrıldım. 15 gündür işsizim." Menal, İzmir'deki İş arama sürecini ise şöyle özetliyor. "Bazı yerlere iş sorduğumda kadın olduğum için bir beklentiye giriyorlar. Bakışlardan, vücut dillerinden bu çok geçmeden anlaşılıyor. Bu yüzden işin koşullarından çok, iş sahiplerinin bir kadın olarak bize bakışlarını önemsemek durumunda kalıyoruz."
 
'Çalışmazsam burada da yaşam yok'
 
Kızıyla birlikte İzmir Buca'da yaşayan Menal  "Bir yıldır buradayım. Çalışmazsam burada da yaşam yok. Burada hayat şartları iyi olursa kalırım. Olmazsa mecburen başka yerlere gitmek zorunda kalırım. Hayatımızın önemli bir bölümü yollarda, bir diyardan başka bir diyara sürüklenmekle geçti. Artık hayatla ilgili bir hayalim yok. Sadece kızım için yaşıyorum. Bunun bedeli, en az savaşın kendisi kadar ağır. Avrupa şu anda buraya göre daha rahat bir yer olabilir; ama çok pahalı, bu yüzden oralara gitmeyi düşünmüyorum. "
 
Yarın: Avukatlık Mesleğine Aşık Bir Kadın: Hanan Mouselli 
 
(fk)