DOSYA HABER Yazdır Kaydet

Mülteci kadınların araf hikayeleri (4)

Dosya Haber
Ocak 04 / 2016


 
Mesleğine aşık bir kadın: Hanan Mouselli      
 
Özgü Özütok/JINHA
 
İZMİR - Suriye'deki savaşın göç yollarına düşürdüğü kadınlardan biri de Hanan Mousseli. Şam'da doğup büyüyen Hanan'ın 3 erkek kardeşi var. Erkek kardeşlerinin birinden henüz haber alınamıyor. Şam'da çok kültürlü yaşamın içinde, insanların başka kültürlere saygılı bir şekilde davrandığını vurgulayan Hanan, gelecekten mutlu. 
 
Babasının doktor, annesinin ise ev hanımı olduğunu belirten genç kadın, savaştan önce Şam'da güzel bir hayatı olduğunu söylerken duygulanıyor. Okumayı yazmayı her şeyden çok sevdiğini söyleyen Hanan, okula birinci sınıfa gitmeden, doğrudan ikinci sınıftan başlıyor. Bu durumu, "Diğerlerinden biraz farklı bir çocuktum ve okulun en çalışkanlarından biriydim" diye açıklıyor.
 
Şam Üniversitesi'nde hukuk eğitimi aldıktan sonra, 2007'de mezun olmayı başarıyor. Bir an önce hayata atılmak istiyor ve avukatlığa başlıyor. 2010 yılında, kanser hastalığına yakalanan babasını yitiriyor. Hemen birkaç ay sonra da annesi, babasıyla aynı hastalığı yakalanıyor. Annesinin oldukça genç ve güzel bir kadın olduğunu söylerken, yüzüne buruk bir tebessüm konuveriyor. Hastanede, aylarca annesinin yanında kalıp ona bütün varlığıyla destek oluyor; ama ne yazık ki 2011 yılında, babasından sonra annesi de kansere yenik düşüyor. 
 
'Savaş biter diye düşünüyorduk'
 
Savaşın başladığı yıllarda Şam'ın savaştan etkilenmediğini söyleyen Hanan, savaşın ilk zamanlar gündelik yaşamlarını çok etkilemediğine vurgu yapıyor." Savaşın Şam'a geleceği hiç aklıma gelmedi. Savaş süresince de normal bir yaşamımız vardı. Bugün yarın biter diye düşünüyorduk." Avukatlık mesleğiyle arasında kurduğu tutkulu bağ ise onu yaşama bağlayan en güçlü etken oluyor. Belki de hukuksuzluğun, adaletsizliğin odak noktasında kalmış bir ülkenin parçası olmak, bu düşüne daha da sıkı sarılmasına sebep oluyor. "Yüksek lisans yapmak istemedim, hemen hayata atılmak istedim, 2010'da küçük bir avukatlık ofisi açtım. Hala avukat arkadaşlarımla beraber, büyük bir hukuk bürosu açmak gibi bir hayalim var. Şam'daki arkadaşlarımla internet üzerinden her gün görüşmeye devam ediyorum" diyor.
 
'Türkçe dil okulunu, en yüksek seviyede bitirdim'
 
Hanan, Şam'dan Beyrut'a oradan İstanbul'a oradan da İzmir'e uzun bir yolculukla geliyor. 3 sene önce İzmir'e gelen Hanan hemen kursa gidip hızla Türkçe öğrenmeye başlıyor. Hanan, "Sonuçta burada bir yabancıydım. Memleketimi çok özlüyordum. Hala özlüyorum ama böyle ağlayıp üzülmenin faydasız olduğunu gördüm. Çalışmakta her zaman fayda var. Her gün 4 saat Türkçe çalıştım ve en yüksek seviyede dil okulunu bitirdim. Tesadüfen Suriyelilere dil dersi vermeye başladım. Sonra çevrem çok daha genişledi.Bir şirkette de tercümanlık yapıyorum. Hukuk tercümesi yapmayı çok seviyorum. En azından mesleğimden uzak kalmıyorum" diye belirtilyor. 
 
'İnsanlara bir şeyler öğretmek büyük bir kazançtır'
 
İzmir'i sevdiğini söyleyen Hanan, buradaki insanların kendisine büyük oranda yardımcı olmaya çalıştığını ve iyi davrandıklarını söylüyor; fakat her ne olursa olsun memleketine yine de bir an önce dönmek istiyor. Mesleğini çok sevdiği için Türkiye'de ancak avukatlık yapabilirse kalabileceğini; ama savaş biterse de Suriye'ye geri dönmek istediğini belirtiyor. 
 
Hanan, haber alamadığı erkek kardeşi için oldukça üzülüyor. Yaşadıklarına rağmen, eşiyle birlikte hayata güçlü bir şekilde tutunuyor. Hanan azimli, güçlü ve bulunduğu yere adapte olmakta zorlanmayan bir kadın. Savaşın onda bıraktığı acıları, babasını ve annesini  ard arda kaybetmesinin acısını yaşasa da, hayatın ona getirdiği tüm zorluklara rağmen yüzündeki gülümsemeyi asla kaybetmiyor. 
 
BİTTİ...