DOSYA HABER Yazdır Kaydet

Doğa katliamına karşı mor direniş (1)

Dosya Haber
Şubat 24 / 2016


 

 
Yırca'dan Gezi'ye ekoloji mücadelesi devam ediyor
 
Ceren Karlıdağ/JINHA
 
İSTANBUL-  Siyasi iktidarların çevre politikaları her geçen gün doğa tahribatı olarak karşımıza çıkarken 2011 EPDK verilerine göre, Türkiye'de halen 600 HES inşa edilirken, bunun 250'si sadece Karadeniz'de. Bunun yanı sıra RES, termik santral, kentsel dönüşüm ve tehlikeli atıklara karşı batı illerinde yapılan eylemler Yırca, Gezi ve Yeşil Yol gibi direnişlere dönüşerek toplumsal bir muhalefet kazanıyor.
 
Batı'daki yeşil hareketin yükselişini en az on yıllık bir gecikmeyle takip eden Türkiye yeşil hareketi, kendine özgü siyasal koşullar içinde doğdu. Kentlerde ve Ege-Akdeniz kıyılarında yoğunlaşan turizm yatırımları, termik santral projeleri ve hızlı kentsel dönüşüm planları, korumacı niteliğe sahip bir direnişin önünü açtı. Güvenpark, Akçimento, Aliağa, Dalyan, Gökova, Taşkışla derken, Türkiye alışık olmadığı bir toplumsal muhalefetle tanıştı. Türkiye'de çevre ve ekoloji hareketinin 30 küsur yıllık geçmişinde belirleyici öneme sahip mücadeleler görüyoruz. Bunlar; Gökova ve Aliağa Termik Santraline karşı, Yatağan Termik Santralini kapattırmak için, Dalyan İztuzu Plajındaki otel inşaatını engellemek için, Bergama Ovacık Altın Madenini açtırmamak için ve Ilısu Barajı'na karşı Hasankeyf'i korumak içindir.
 
Batı'nın ilk büyük ekoloji serhildanı: Gezi Direnişi 
 
Türkiye'de AKP'nin iktidara gelmesi ile çevre ve ekoloji yönetiminde düşmanca bir politika izlenmiştir.  Ekoloji mücadelesinin halklaşması ve sokak ayağının güçlenmesinde ise en önemli dinamiklerden biri Gezi Direnişi olmuştur. İktidara göre 'Üç beş ağaç' meselesi ile başlayan ve ekolojik bir direniş olan Gezi, farklı hak talepleri olan yurttaşların sokağa inmesi ile batı illerinin ilk büyük 'serhildanı' olarak tarihe geçmiştir. Gezi Direnişi'nin ardından hükümetin rant ve talan politikaları devam etmiş; daha çok inşaat, daha fazla yol, HES'ler, termik ve nükleer santraller ve doymak bilmez enerji hırsıyla ormanlar, tarım alanları, sulak alanlar, dağlar, dere ve nehirler, SİT alanları, meralar, yaylalar, köyler ve kentleri çeşitli ÇED muafiyeti ile bölge halkına sormaksızın yok edilmeye çalışılmıştır. 
 
Derinişin sembolü Havva Ana 'Yeşil Yol'a karşı
 
Elbette ki çevre hareketliliği yalnızca AKP'nin talan politikaları ile başlamadı. Türkiye; 1990'lı yıllarda ve 2000'li yılların başlarında İzmir'in Bergama ilçesinde çok uluslu bir şirket tarafından yürütülen altın madenciliği faaliyetlerine karşı doğmuş bir protesto hareketi olan Bergama hareketine tanıklık etti. Bergama direnişi, ön saflarında köylü kadınların bulunduğu yaratıcı sivil itaatsizlik eylemleri ve hukuki kazanımlarıyla medyanın gündeminden yıllarca düşmeyerek en uzun toplumsal hareketlerden birisi oldu. Öyle ki köylülerin direnişi beyaz perdeye de aktarıldı. Kuşkusuz çevre direnişleri arasında en dikkat çekeni ise Yeşil Yol Projesi'ne karşı başlatılan direniş oldu. AKP hükümetinin çevre politikalarına "Vali bize çapulcu diyor. Biz çocukluğumuzdan beri burada yaşıyoruz. Vali, Kaymakam kimdir? Ben halkım ve buradayım" diyerek tokat gibi cevap veren Havva Ana (Rabia Özcan) ve Karadenizli kadınların mücadelesi ekoloji hareketinin en önemli dinamiklerinden biri oldu.
 
Köprüye bir milyon ağaç kurban verildi
 
Yine AKP iktidarı denince akla gelen en büyük kıyımlardan birisi de İstanbul Boğazı'nda inşasına başlanan 3. Köprü... Köprü için adeta bir doğa katliamı gerçekleştirilerek, 1 milyona yakın ağaç kesildi. İçtaş-Astaldi ortaklığına ihale edilen köprünün Beykoz ve Rumeli Feneri'ndeki bağlantı yollarının imar planına yargıdan iptal kararı çıktı. Mahkeme, şehrin kuzeyinde yeni bir "rant merkezi" yaratacak 3'üncü köprü projesinin hukuksuz olduğuna hükmetti.
 
Kürdistan illerinde orman yangınları devlet politikası haline gelirken batı illerindeki çevre ihtilaflarının bazıları şunlar:
 
*Ergene Nehri'nin ve Su Havzasının Kirlenmesi: Istranca Dağları'nda kurulan taşocakları, bölgedeki çarpık sanayileşme ve plansız şehirleşme sonucu oluşan fabrika atıkları ve evsel atıklar Ergene Nehri'ni besleyen su kaynaklarını ve bu suyla tarım yapılan toprakları tehdit etmektedir. Bunun sonucunda Trakya'da yüzyıllardır sürdürülmekte olan tarım temelli yapı sona ermekte ve Ergene Nehri'ndeki kirlilik canlı yaşamını olumsuz etkilemektedir. Yaşanan her yeni gün bölge insanına ciddi maliyetler getirmektedir.
 
Özbek Köyü Taş Ocağı İnşaatı: Özbek Köyü Meydanı'na yaklaşık 600-700 metre, köyün su depolarına ise yaklaşık 500 metre mesafede işletilmek istenen taş ocağına hem köy sakinleri, hem civar bölgelerde yaşayanlar, hem de farklı siyasi partilerin il ve ilçe temsilcileri karşı çıkmaktadır. Karşı çıkışın sebepleri arasında taş ocağının köyün içme suyu havzasına çok ciddi zarar vereceği, yayılacak tozun tarım ürünlerini kötü yönde etkileyeceği, taş ocağının inşası planlanan alanın antik yerleşim yeri ve 1. derece sit alanı olması, turizme de olumsuz etkide bulunup ses ve gürültü kirliliği yaratacağı yer almaktadır.
 
*Eti Gümüş Siyanür Barajı: Kütahya'nın Tavşanlı ilçesinde bulunan, Eti Gümüş A.Ş.'ye ait Türkiye'nin en büyük gümüş madeninde aşırı yağmurdan dolayı-gerçekleşen kaza sonucunda gümüş elementinin yerinde çıkarılıp işlenmesinde kullanılan siyanürün depolandığı devasa havuzlardan sızan siyanürlü su yeraltı suyuna karıştı. Bu kaza zaten var olan yeraltı kirliliği sorununu gündeme getirdi.
 
*Loç Vadisi Cide HES: Cide HES, Kastamonu ili Cide İlçesi Devrekâni Irmağı üzerinde elektrik üretmek üzere yapılması planlanan santralidir. Orya Enerji adlı firmanın, kamulaştırma ve satın alma yoluyla işlerlik kazandırdığı, fakat vadide yaşayan insanların büyük çoğunluğu tarafından istenmeyen bir projedir. Bir defa yürütmeyi durdurma ve iptal kararı çıkmış olmasına rağmen, şirket iptal kararının iptaline yönelik bir dava açmıştır ve hukuksal süreç devam etmektedir. Proje, vadide yaşayan insanların suya erişimini kısıtlamakta ve Devrekani çayının kullanım hakkını ellerinden almaktadır.
 
*Artvin Kabaca Vadisi HES: Rize ve Artvin illerinde yapımına başlanan ve planlanan yaklaşık 200 hidroelektrik santrali ve ilgili yapılar nedeniyle ormanların tahribi, "can suyu" denen ekolojik ihtiyaç suyunun azlığından kaynaklanan sucul ortamın yok edilmesi, doğal alanların parçalanması (fragmentasyon), enerji iletim hatlarının oluşturduğu tahribat ve parçalama, yol inşaatlarının kazı materyalinin tüm yamaçları yok etmesi ve dereleri doldurması gibi pek çok sorun ciddi tartışma konusudur.
 
*Bunun yanı sıra Türkiye'de 59 ilde 478 HES var, 61 ile 534 HES daha yapılması planlanıyor. HES'ler başta Doğu Karadeniz illeri olmak üzere hemen her bölgeye yayılmış durumda. Öte yandan İzmir ve Muğla başta olmak üzere toplamda 20'in üzerinde termik santral mevcut. Ayrıca İzmir için 'RES'lerin başkenti' demek mümkünken şirketlere yeni RES lisansları verilmeye devam ediyor. Yine Ege Bölgesi maden ve yapı malzemesi çıkarımı yüzünden tahrip edilirken altyapı, ulaşım ve kentsel dönüşüm politikalarından dolayı en çok Marmara Bölgesi'nde tahribat bulunuyor.
 
*Artvin'de Kafkasör yaylasında bulunan Cerattepe, inşaat firması Cengiz Holding'in kıskacı altında. 20 yıldır doğasını korumaya çalışan Artvin halkı günlerdir karşısında binlerce asker ve polise karşı toprağını savunuyor.
 
Yarın: Bağımsız araştırmacı ve eko feminizm mücadelesi veren Bengi Akbulut ile ekoloji mücadelesi ve kadın doğa ilişkisi
 
(mg)