DOSYA HABER Yazdır Kaydet

İsyanını direnişe dönüştüren kadınlar özgürlüğe yürüyor (1)

Dosya Haber
Şubat 29 / 2016



Clara Zetkin: İnsanın inancı için ölmesi gerektiğini öğrendim
 
JINHA 
 
HABER MERKEZİ - Dünyanın pek çok yerinde kadın özgürlük mücadelesi kız kardeşlik köprüleri ile yayılıyor, özsavunma ile büyüyor ve bir tarih yeniden canlanıyor. 8 Mart 1857'den bugüne katledilen her kadının öfkesi isyana dönüşmeye devam ediyor. 
 
İnsanlık tarihinde ilk kabilelerden günümüze birçok yaşamsal olgunun yaratılmasında öncü rolü olan kadınların bedensel sömürüsü sonucu hiçleştirilmesi, beraberinde erkek egemen iktidarın da güçlenmesine sebep oldu. Ev içinde kadının görülmek istenmeyen emeği, kamusal alana çıktığında yine erkeklerin gerisinde bırakıldı. Kadınların "Eşit işe eşit ücret" mücadelesi, uygulanan ayrımcı politikaların en somut göstergesi olarak bugün hala geçerliliğini koruyor. 8 Mart 1857 'de Newyork'lu 40 bin dokuma işçisi kadının bu taleplerle greve çıkması kadın mücadelesinin en önemli dönüm noktalarından biriydi. Daha iyi koşullarda çalışmak, 10 saatlik işgünü, eşit işe eşit ücret talepleri ile eyleme geçen kadınlara karşı toplumsal erkin iş yerindeki temsili olan patron,  içeride bulunan grevci kadınlarla, onlara dışarıdan destek veren diğer işçilerin dayanışmasını engellemek için fabrika kapısına kilit vurdu. İçeride mahsur bırakılan kadınların 129'u ise fabrikada çıkarılan yangın sonucu katledildi. 1857'de yanarak katledilen kadınlar 200 yıllık mücadele tarihinde her geçen gün yeniden dirildi. Bu kadınlar kimi zaman şiddete karşı özsavunma hakkını kullanan Çilem olarak çıktı karşımıza kimi zamanda hayatlarını işkenceye çeviren koşullara isyan eden Gulabi Çetesi olarak. 
 
Adım adım yükselişe geçen direniş…
 
1857 yılında emeğine ve yaşam hakkına kilit vurulan kadınların sermaye tarafından katledilmesinin ardından direniş sönümlenmedi, aksine adım adım yükselişe geçti. 8 Mart kadınlar için uzun bir yürüyüşün başlangıcı olmuştu. Bu yürütüş kibritçi kadınların direnişi ile devam etti. 1889 yılında Londra'daki Bryant ve May fabrikalarında dehşet verici koşullar altında çalışan kadınlar beyaz fosforla çalışmanın sonucu olarak çene kemiği hastalıklarına yakalanıyorlardı. Çene kemikleri çürüyor ve yemek yiyemiyorlardı. Çalışma koşullarının düzeltilmesi için yaptıkları grev kitlesel destek gördü. 1908'de, "beyaz fosfor" maddesi, sendikal hareket sayesinde yasaklandı. 
 
'İnsanın inancı için ölmesi gerektiğini öğrendim'
 
1908 yılının 8 Mart'ında, yine dokuma işçisi kadınlar grev başlatarak, işyerlerini işgal etti. Taleplerini daha da genişletmişlerdi: "8 saatlik işgünü, çocuk emeğinin sömürülmesine son verilmesi ve kadınlara oy hakkı tanınması." 1909'da Manhattan'da 20 bin gömlek işçisi kadının grevi, diğer fabrikalara da yayıldı. Polis saldırısında yüzlerce kadın yaralandı ve tutuklandı. Grev talepleri kabul edilinceye kadar, yaklaşık iki ay sürdü. 1910 yılında Danimarka'nın Kopenhag kentinde toplanan ve 17 ülkeden 100 delegenin katıldığı İkinci Enternasyonalin Kadınlar Konferansı'nda, Clara Zetkin'in önerisiyle 8 Mart "Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü" olarak ilan edildi. Clara Zetkin'in konferansta sarf ettiği, "Kadının özgürlüğü, tüm insanoğlunun özgürlüğü gibi, yalnızca emeğin sermayenin boyunduruğundan kurtulmasıyla gerçekleşecektir. Onlardan, daha çocukken, insanın inancı uğruna ölmeye hazır olması gerektiğini öğrendim" sözleri tarihe geçti. Bu tarihten sonra, cinsel ve sınıfsal sömürüye karşı, mücadele günü olarak dünyada kutlanmaya başlandı. 1911 yılında, 1910 Kopenhag Konferansı'nda alınan karar uyarınca, 8 Mart ilk kez Avusturya, Danimarka, Almanya ve İsviçre de yüz binlerce kadın ve erkeğin katılımıyla kutlandı. 
 
Ekmek ve Gül
 
Bu kutlamalardan 1 hafta sonra 25 Mart'ta Newyork kentinde çıkan Triangel yangınında 140 kadın işçi yanarak öldü. Bu olay Amerika çalışma koşullarını büyük ölçüde etkiledi. 1912 yılında Amerika'da, Massahucettes Eyaleti'ndeki büyük yün merkezi Lawrence'de, 20 bin işçi, ücretlerinin azalmasını protesto ettiler. Bunun üzerine büyük New England Tekstil Sanayi'ni sarsan işi bırakma olayı gerçekleştirildi. Grevcilerin yaptığı pek çok yürüyüşünden birinde, bir grup genç kız "Hem ekmek hem de gül istiyoruz" yazılı bir pankart taşıdı. Bu James Oppenheim'in ünlü "Ekmek ve Gül" şiirine ilham oldu. 1857 yılının 8 Mart'ında başlayan uzun mücadele yürüyüşü 1917 yılında Rusya'da kadınların, savaşa ve sefalete karşı "Ekmek ve Barış" yürüyüşüne dönüştü. 
 
Bayrağı ezilen halklardan kadınlar devraldı 
 
Ekim devriminden sonra 8 Mart tüm Sovyetlerde, mücadele günü olarak kutlandı. Devrimin yenilgisinden sonra bile, halen 8 Mart resmi tatil ve kadınlar günü olarak süregeldi. 1962 yılında İngiltere'de 200 bin kadını temsil eden 19 sendika, işverenle eşit ücret sözleşmesi yaptı. 1960'larda batıda gelişen Kadın Kurtuluş Hareketi eski feminizmin (İngilterede sufrajetler) aksine diğer ezilenlerin mücadeleleri ile ortak bağlama sahipti. Vietnam, Küba, Cezayir gibi emperyalizme karşı mücadele eden halkların mücadelelerinden etkilenen sisteme muhalif, barış yanlısı çeşitli radikal hareketlerle etkileşim içinde doğdu ve gelişti. 
 
BM'de 1977'de kabul edildi 
 
1970'de Londra'da gece temizlik işçisi kadınlar sendika için mücadele ettiler. 1972'de İngiltere'de, Goodman'da çalışan kadınlar eşit ücret için grev yaptı. 1973'de yine İngiltere'de, çoğu kadın yüz binlerce hastane işçisi ilk ulusal grevlerini yaptı. 1973'de çorap fabrikasında çalışan Asyalı kadınlar ırk ayrımına karşı gösteri yaptılar. 1975 'de İngiltere'de, eşit ücret için Heywood'da kadınlar 11 hafta grev yaptı. 1975 yılı Birleşmiş Milletlerce, Eşit Haklar, Gelişme ve Barış için Uluslararası Kadınlar Yılı, 1975-1985 dönemi ise Dünya Kadın On Yılı olarak ilân edildi. 1977'de ise BM, 32/142 sayılı genel kurul kararı ile 8 Mart'ı Dünya Kadın Günü olarak kabul etti. 
 
'Yürüyoruz kol kola...'
 
Kadınların bedensel sömürüsü sonucu hiçleştirilmesi bugün hala devam ederken, 8 Mart 1857'de 129 kadının hayatına mal olan direniş 200 yılı aşkındır sürüyor. Katledilen ve sömürülen kız kardeşlerinin bayrağını yere düşürmeyen kadınlar ise hep bir ağızdan haykırmaya devam ediyor: "Yürüyoruz yürüyoruz kol kola, saflarımızda ölüp gitmiş arkadaşlarımız ve türkümüzde onların kederli 'Ekmek!' çığlıkları."
 
Yarın: Türkiye'de kadın mücadelesi nasıl başladı?
 
(ck/mg)