DOSYA HABER Yazdır Kaydet

İsyanını direnişe dönüştüren kadınlar özgürlüğe yürüyor (2)

Dosya Haber
Mart 01 / 2016


 

 
Erkek egemen saltanatı yıkan kadınlar: Türkiye Kadın Hareketi
 
JINHA
 
HABER MERKEZİ - Kitap yazmak için erkek isimleri kullanmak zorunda kalan kadınlardan siyasi parti kurdukları için bölücülükle suçlanan kadınlara… Dayağa Karşı Yürüyüş'te "Kadınlar Vardır" şarkısından Mor Çatı'ya… "Bedenimiz bizimdir!" diyen kadınlardan toplu boşanma dilekçeleri veren kadınlara… Türkiye Kadın Hareketi'nin erkek egemen saltanatı yıkan tarihi Fatma Nesibe Hanım'ın kurduğu cümlede başlamıştı: "Hilkat bana da demir bir pençe, sert bir kalp verseydi, yapacağım ilk iş birçok erkeğin kafasını paralamak olurdu."
 
Cumhuriyet'in resmi söylemine göre, Türkiyeli kadınlara erkeklerle eşit yurttaşlık hakkı "sunulmuş", tepeden inmeci bir şekilde kadınlara "hak verilmiştir." Hayır. Türkiye'deki kadın hareketi, resmi söylemin aksine çok önceye dayanıyor. Osmanlı'nın son döneminde 1870'lerden başlayan kadınların "politik mücadelesi" aslında tüm dünyadaki dalgaların biraz daha başında yer alıyor. Varlıklarının dahi kabul edilmediği bir dönemde "sözümüz var" diyen kadınlar eğitim hakkı, çalışma hakkı, miras hakkı ve boşanma hakkı için mücadeleye başladı. Bu dönemi çoğu kaynak "kadınların toplumsal hayata katılma evresi" olarak tanımlıyor. İtaât etmiyordu kadınlar. Kitap yazmak için erkek isimleri kullanmak zorunda kalan kadınlar, artık kendi dergilerini çıkarıyor, toplantılar düzenleyerek erkek egemen sistemi eleştiriyor ve dernekler kuruyorlardı. 
 
'Erkekler Dünyası'na kadın haklarını yazdılar
 
Avrupa'nın halihazırda feminist dalgayı konuştuğu zamanlarda Osmanlı'daki kadınlar da hakları konusunda tartışmalar yapıyordu. "Beyaz Konferanslar" toplantısı gibi gerçekleşen toplantılar sonucu 30'a yakın kadın derneği ve 40'a yakın kadın dergisi kuruldu. "Erkekler Dünyası" bir dergi çıkararak, erkeklere kadın haklarını anlatmışlardı.
 
Kadın Halk Fıkrası 'bölücülükle' suçlandı
 
Meşrutiyet'in "kendi içindeki" eğitim haklarının ardından 1914 yılında ilk kadın üniversitesi açıldı. Cumhuriyet'in ilanı ile birlikte ise, halihazırda yarım asırdır örgütlenmiş olan kadınlar, "Şimdi parlamento zamanı" diyordu. "Kadınlara seçme seçilme hakkının verildiğini" iddia edenlerden çok önce; 1923 yılı geldiğinde Nezihe Muhiddin Kadın Halk Fırkası'nı kurdu. Bu tıpkı şu an bu satırları yazdığımız haber alanı gibi sadece kadınlardan oluşan bir partiydi. Eşit temsiliyet ile kadın haklarını savunmak isteyen Kadın Halk Fıkrası, erkek egemen tek tipçi bir temsiliyet anlayışıyla Cumhuriyet Halk Fırkası kurulmakta olduğu için bölücülükle suçlanmıştı: "Kadınların hayır işleriyle ilgilenmesi daha iyi olacaktır."
 
İlerici Kadınlar, Devrimci Kadınlar ile örgütlenme
 
1935'de Türk Kadınlar Birliği Kadın Örgütü kuruldu. 1960'lı yıllarda Batı'da toplumsal cinsiyet, 1980 öncesi Türkiye'deki ise feminizm bir sınıf bölücü olarak görülüyordu. Kadınların nasıl davranması gerektiği, hareketin erkekleri tarafından belirleniyor ve 'cinsiyet'lerinden uzak görülüyorlardı. Sonunda kadınlar İlerici Kadınlar Derneği'ni kurdu. 1975'de kurulmuş dernekte, 14 binden fazla üye vardı. İlerici Kadınları, Devrimci Kadınlar Derneği, Demokratik Kadınlar Birliği, Emekçi Kadınlar Birliği gibi sosyalist yapılanmalar takip etti.
 
İlk yasal feminist örgütlenme: Kadın Çevresi
 
Başak Özcan'ın yazısına göre, 1980'li yıllarla birlikte mahrem kabul edilen birçok konu kamuoyunun gündemi haline gelmişti: Cinsellik, özel hayatın ilk kez bir kamu meselesi olması ve kadınlık meselesinin keşfi. Gelinen sürede darbeler de yıldıramadı kadınları ve 1983'te ise ilk yasal feminist örgütlenme feministler tarafından kuruldu: Kadın Çevresi. Kadın Çevresi'nin kurulmasının ardından,1987'de Feminist, 1988'de ise Kaktüs dergileri çıkmaya başladı. 
 
Dayağa Karşı Yürüyüş ile 'Kadınlar Vardır'
 
Çorum'da eşinden şiddet gören kadının açtığı davada hakimin "kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin" diyerek boşanma talebini reddetmesi üzerine kadınlar sokağa çıktı. Bu, 12 Eylül'den sonra yapılan ilk yasal yürüyüştü. Kadınlar, 1987 yılında Dayağa Karşı Kampanya başlatmış, şimdilerde parlamentodaki feminist temsilcilerden Filiz Kerestecioğlu davaya müdahil olmuş, ardından o yürüyüş için "Kadınlar Vardır" şarkısını yazmıştı. 2 bin 500 kadının katıldığı bu yürüyüş, kadın sığınağını hedefliyordu. Bunları 1989 yılında Kadın Kültür Evi ile Kadın Dayanışma Derneği takip etti. 
 
Mor Çatı ile Kadın Dayanışma Vakfı 
 
1989 yılında yapılan Ankara, İzmir ve İstanbul'dan kadınların katıldığı "Bedenimiz Bizimdir! Cinsel Tacize Hayır!" kampanyası da çok ses getirmişti. Bu kampanya Şubat 1989'da Ankara'da toplanan "Feminist Haftasonu" tarafından örgütlenmişti. 1988'de İstanbul'da Mor Çatı Girişimi kuruldu. Ve ardından 1991 yılında ise şiddete maruz kalan kadınlara yasal, psikolojik ve ekonomik danışmanlık hizmeti vermek amacıyla Ankara Kadın Dayanışma Vakfı kuruldu.
 
Radikal eylem: Toplu boşanma dilekçesi
 
'Aileyi Koruma Yasası' ile ilgili Cemil Çiçek'in, "Flört fahişeliktir" sözlerinin ardından feministler, 1990 yılında toplu boşanma dilekçeleri vererek radikal bir eylem yaptı. Bu yıllarda, akademik gelişmesine katkıda bulunacak Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi ile İstanbul Üniversitesi bünyesinde Kadın Araştırmaları Merkezi kuruldu. 1990'lar Kürt Özgürlük Hareketi'nin kadın hareketindeki feminist Kürt kadınları da Roza ve Jujin dergilerini çıkarmıştı.
 
Aile içi şiddet için koruma kanunu
 
Kadın hareketinin kazanımlarından en önemlisi, 1998'de aile içi şiddete uğrayan kadınlara yasal koruma sağlayan, 4320 sayılı 'Aileyi Koruma Kanunu' ve 2001 yılında kadın hareketinin etkin bir kampanyası ile kabul edilen yeni Medeni Kanun'du. Türkiye'de kadın erkek eşitliği konusunda çalışma yapan tek devlet kurumu olan Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü de o yıllarda kurulmuştu.
 
KA.DER ve EŞİT-İZ kuruldu
 
1997 yılında Kadın Adayları Destekleme ve Eğitim Derneği (KA-DER) kuruldu. 1998 yılında, Mor Çatı'nın çağrısıyla düzenlenen ve her yıl çeşitli şehirlerde toplanan Kadın Sığınakları Kurultayı, kadına yönelik şiddet konusunda çalışan kadın örgütleri arasında iletişim sağladı. 1999'da EŞİT-İZ, Eşitlik İzleme Platformu kuruldu. Feminist Politika, Amargi, Barış İçin Kadın İnisiyatifi 90'ların feminist zirvelerindendi.
 
Meclisteki en yüksek temsil oranı
 
2000'lere gelindiğinde artık kadın, LGBTİ üzerine politikalar yapan kadınlar, 7 Haziran 2015 tarihinde parlamentoda 98 kadının yer almasıyla Türkiye tarihinin en büyük temsiliyetini yakaladı. Çünkü kadınlar, seçme seçilme hakkının ardından1935 yılından itibaren tam 9 yıl parlamentoda yer almadı. 22 dönemdeki kadın temsil oran ise yüzde 3,61'e denk geliyor. Bütün sonuçlar, ülkenin tam 26 dönemdir kadın temsili eksik, erkek egemen eril bir meclis tarafından yönetildiğini gösteriyor. 
 
Fatma Nesibe Hanım'dan geleceğe
 
Beyaz Konferanslar toplantısında Fatma Nesibe Hanım'ın kurduğu bu cümle, Türkiye Kadın Hareketi tarihinin enerjisini oluşturuyor: "Hilkat bana da demir bir pençe, sert bir kalp verseydi, yapacağım ilk iş birçok erkeğin kafasını paralamak olurdu."
 
Yarın: Tarihten günümüze Kürt kadın mücadelesi 
 
(sy)