Türkiye ve Kürdistan'da hakikat ve yüzleşme nasıl sağlanır (5)
Dosya Haber
JINHA
HABER MERKEZİ - Türkiye ve Kürdistan'da çözüme yönelik diyalog ve müzakere sürecinde kadınların dünya örneklerinden aldığı mirası ve çözümdeki rolünü anlatan KJA Koordinasyon üyesi Elif Kaya, "Diyalog sürecinin yerini müzakereye evirtmesiyle beraber müzakere masasında kadının kendi somut talepleriyle yer alması bu kapsamda örgütlenip katılım sağlaması ihtiyaç haline geldi. Sadece Türkiyeli ve Kürdistanlı kadınlar değil her alanda ve bölgeden kadınlar bu süreçte geliştirilen mekanizmalarla düşüncelerini bu sürece katmaktadır" dedi.
Dünyanın bir çok bölgesinde savaş, işgal, iç savaş ve çatışmalarda doğrudan hedef olan kadınlar yürütülen çözüm ve müzakere dönemlerinde, görünür olamıyor. Müzakere süreçleri ve hakikat ve yüzleşme için oluşturulan çalışmalarda yer verilmeyen kadınlar çoğunlukla mağduriyetlerini aşamaya çalışmanın dışında bir rol üstlenemiyor. Kadının dahil edilmediği süreçlerde kadına yönelik çözümlerin yetersiz kaldığı dünya deneyimleriyle doğrulanırken Türkiye'de yürütülen çözüm sürecinde ise durum biraz daha farklı gelişiyor. Türkiye'de kadınların ilk deneyimi Barış İçin Kadın Girişimi (BGİK) olurken önemli çalışmalara imza atan bu oluşum, farkındalık oluşturmayı başardı. Henüz diyalog aşamasındayken PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın talebiyle heyete KJA adına Ceylan Bağrıyanık dahil edildi. Tarihin Kürdistan'da tekerrür etmemesi ve geleceğin inşasına ortak olmak için kadınlar Kadın Özgürlük Komisyonu'nu (KÖK), oluşturarak geniş kadın kitlelerini barış ve demokrasi sürecine katmayı hedefliyor. KÖK Mayıs ayında tüm kadınların müzakere sürecine katılımın sağlamak ve kadın politikasını tartışmak için 'Demokratik Çözüm Ve Müzakere Sürecinde Kadın Özgürlük Çalıştayı' düzenliyor.
90 yıllık inkarı aşmak
Türkiye ve Kürdistan'da müzakere sürecinde kadınların rolünü ve dünya örneklerinden farkını ve mirasını KJA Koordinasyon üyesi Elif Kaya anlattı. Kürdistan'da 1. Dünya savaşı ile başlayan bölünmüşlüğe değinerek sözlerine başlayan Elif, "Ortadoğu'da ulus-devlet yapılanmalarının şekillendiği 1. Dünya savaşıyla birlikte Kürdistan coğrafyası dört parçaya bölünmüş, Kürt halkının varlığı ilk kez ulusal ve uluslararası antlaşmalarla yok sayılmıştır. Denilebilir ki ulus-devlet politikalarının en tahripkar sonuçlarını Ortadoğu'da Kürt halkı yaşamıştır. 90 yıl boyunca Kürtlerin varlığını ortaya koymaya çalışan her türlü girişim en acımasız yöntemlerle bastırılmış, bu katliamlar karşısında uluslararası kamuoyu görmezden gelmiş, sessiz kalmıştır" tespitinde bulundu
Özgün deneyim oluştu
Son 40 yıllık PKK mücadelesiyle imha-inkar politikalarının aşıldığını; kadın özgürlüğünü merkezine alan toplumsal özgürlük stratejisiyle Kürdistan Özgürlük Hareketi tüm ezilenlerin kurtuluş umuduna dönüştüğünü kaydeden Elif, "Denilebilir ki "sömürgenin sömürgesi" konumunda olan kadına bu rolün atfedilmesi ve "yok sayılanın sömürgesinin" başkaldırısı tüm egemenlikli ilişkilerin sorgulanmasını, daha özgürlükçü bir sürecin başlamasını beraberinde getirdi. Bu anlamda Kürt kadınları varlık mücadelesini yürütürken aynı zamanda cinsiyet özgürlük mücadelesini de vererek acımasız savaş ortamında kendini yeniden yarattı. Kendi özgün örgütlenmelerini, partileşmesini ve ordulaşmasını oluşturup bir yandan T.C devletinin inkar-imha politikalarına karşı savaşırken diğer yandan da beş bin yıllık ataerkil sistemin kadını nesneleştiren egemenlikli anlayışıyla mücadele edildi. Acımasız savaş ortamında edilgen duruşla sadece mağdur konumunda olma yerine özgün örgütlülük, öz savunma ve aktif mücadele ile toplumun özgürleşmesinde belirleyici özne olmayı esas alan bir mücadele perspektifini esas aldılar. Bu bağlamda pek çok savaş sürecinde yaşananlara benzer kimi yönleri olsa da Kürt kadınlarının mücadele tarzı ve toplumsal sorunlarda kendini belirleyici kılma biçimiyle daha özgün deneyimlere sahip olduğunu belirtmek gerekir" diye anlattı.
'Adım adım kadın özgürlüğü ve toplumsal özgürlüğe'
Kirli suçların ağır bilançosunu anlatan Elif şunları belirtti: "12 Eylül 1980 faşist rejiminin vahşi uygulamaları, yapılan insanlık dışı işkenceler, ardı sıra 2003 yılına kadar Kürdistan'da Olağanüstü Hal uygulamaları, yakılan 3500 köy, yerinden yurdundan zorla göçertilen 3.5 milyon insan, 17.000 ni aşkın faali meçhul, 40 bini aşkın can kaybı,100 bini aşan tutukluyla yaşanan otuz yıllık savaşta kadınlar bu süreci daha ağır deneyimlemiştir. Kimi kez geride kalmanın ağır sorumluluğunu üstlenmiş, kimi kez de aktif mücadelenin içinde yer almıştır. Ancak halklar arası düşmanlık ve militarizm kadınları her zaman daha fazla hedef haline getirmiştir. 1993 te PKK ile devlet arasında ilk resmi temaslar başlamış, kalıcı bir çözüm için PKK tek taraflı ateşkes ilan etmiş olsa da barışa dair girişimler sonuç alıcı olmamıştır. Hemen akabinde Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın şaibeli ölümüyle her türlü kirli savaş yönteminin denendiği yıkıcı bir savaş dönemine girilmiştir. Dönemin başbakanı Tansu Çillerin deyimiyle "balığı yakalamak için bataklığı kurutmak" amacıyla 3.500 köy yakıldı. Milyonlarca insan metropollere göçertildi.1996, 1998,1999 ve daha sonra defalarca PKK tarafında ateşkesler ilan edilmiş olsa da bu çabalar karşılıklı bir müzakereye dönüşmedi. En kapsamlı ve müzakereye geçiş koşullarını hazırlayan süreç 2013 Newroz'unda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın milyonlara okunan mektubuyla başladı. Henüz bir bütün sonuçlanmamış olsa da adım adım ve sabırla kadın özgürlüğünü ve toplumsal özgürlükleri bağrında taşıyan bir toplumsal uzlaşı geliştirilmeye çalışılıyor."
BİKG önemli bir çalışma yürüttü'
Kadınların barış ve çözümü yönelik 1990'lı yıllardan bu yana yaptığı çalışmaları anlatan Elif, "Kürdistan'da ve Türkiye'de dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi, kadınlar savaşın en fazla mağduru oldukları kadar, barış için en fazla mücadele eden kesimi olmuştur. Doksanlı yılların başından itibaren barışa dönük kadın örgütlenmeleri ve arayışlarının geliştiğine tanık oluyoruz. Arkadaşıma Dokunma (1993), Barış Anneleri (1993), Barış İçin Kadın Girişimi(1996), Barış İçin Kadın Buluşmaları (2004), Vakti Geldi (2005) gibi oluşumlar bu mücadelenin örneklerindendir. 2009 yılında kurulan Barış İçin Kadın Girişimi (BİKG), Türkiye'de başlayan barış için çözüm sürecine kadınların katılımını sağlamak için en kapsamlı çalışmadır. Türkiyeli ve Kürdistanlı kadınların bir arada buluştuğu BİKG gelişen barış sürecinde dünya deneyimlerinden de yararlanarak kadınların aktif katılımını sağlamak ve toplumsal uzlaşıda kadın referanslarını oluşturmaya dönük çalışmalar yürüttü. "Kadınla barışmadan savaş bitmez" esprisiyle müzakere sürecinde kadının eşit temsilyetini sağlamak amacıyla hazırlık çalışmaları yaptı. Adil ve gerçek bir barışın sağlanması, tarafların görüş ve önerilerinin yer bulması için ilgili tüm taraflarla görüşmeler yapmayı planladılar. Özellikle günümüze kadar kadınların istem ve taleplerini yok sayan yasal düzenlemelerin kadınlar lehine değiştirilmesi için hazırlık çalışmaları yürüttü. Bu amaçla "Temas ve Gözlem" grubu oluşturuldu.
'Müzakere masasında kadının temsil sorunu'
Diyalog sürecinin yerini müzakereye evirtmesiyle beraber müzakere masasında kadının kendi somut talepleriyle yer alması bu kapsamda örgütlenip katılım sağlamasının bir ihtiyaç haline geldiğine değinen Elif şunları söyledi: "Bu amaçla kadınlar Kadın Özgürlük Komisyonu tarzında 2014 yılında kendini yeniden örgütledi. Toplumla yeniden sözleşmenin yapılacağı bu dönemde yaşamın her alanına dair kadınların istem ve taleplerini yansıtacak alt komisyonlar oluşturuldu. Ekonomiden diplomasiye, ekolojiden hukuka, siyaseten öz savunmaya kadar komisyonlar oluşturulup hazırlık çalışmaları yürütüldü. Görüşme heyetinde daha önce bir kadın iki erkek bulunurken, müzakere süreciyle birlikte iki kadın üç erkek olarak bu sayı artırıldı. Özellikle bu heyete kadın hareketi( şimdiki adıyla KJA ) koordinasyonunda doğrudan bir temsilcinin katılmış olması kadınların taleplerinin doğrudan müzakere sürecine dahil edilmesi anlamını taşımaktadır. Müzakere sürecinde kadınların masada yer almasında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın yoğun bir çabası ve emeği var. Devlet kadın hareketi temsilcisinin heyete yer almasını uzun süre engelledi. Somut bir gerekçe sunulmasa da fiili olarak engelledi.
Kadınlar çalışmanın büyük oranda müzakere masasına oturmadan yapıldığı bilinciyle her alanda çalışmalarını yürütmektedir."
Kadınlar müzakereye 4 başlıkla katılıyor
"Kadınlar öncelikle müzakere sürecinde somut olarak dört başlığın müzakere edilmesi tartışmalarını yoğunlaştırmış durumdalar" diyen Elif bu başlıkları maddeler halinde şöyle sıraladı:
"Bunlar; 1.Doğru tanımlama; kadın sorununun doğru tanımlanması gerekir. Kadın sorunu salt bir cinsiyet sorunu değil, Ortadoğu'nun kadim sorunudur. Temel toplumsal, siyasal, ekonomik, sosyal, ahlaki ve politik sorunların başında gelen bir sorundur. Kadının özgürlük sorununun ortaya çıkış nedenleri aynı zamanda çözümün yol- yöntemini ortaya koymaktadır.
2.Yasal ifadeye kavuşturma; Mevcut anayasada kadın özgürlük sorununu, kimliğini ifade eden, onu tanımlayan, kadın olarak varlığını gören, kabul eden ve bunun üzerinden kadının haklarını veya sorunun çözümünü ifade eden bir durum söz konusu değil. Farklı bölümlere ve kanunlara sıkıştırılmış, ağırlıklı olarak mağdurluk üzerinden ele alma var. Yine aile, medeni kanunda da ağırlıklı olarak aileyi meşrulaştırma temelinde bir yaklaşım var. Bu konuların kadın özgürlüğü temelinde ele alınması, tanımlanmasına ihtiyaç var.
3.Sisteme eşit ve örgütlü katılım; Kadının bir bütün olarak kendi sistemini ve dolayısıyla konfederal sistem içerisindeki yer ve katılımının ele alınması ve sistemin tarifine ihtiyaç vardır. Demokratik siyasete katılımdan, öz savunmasına, kendi örgütlenmesine kadar yaşamın diğer alanlarına eşit ve örgütlü katılımını belirlemesi hayati önemdedir.
4.Ailede eşitlik ve özgürlük; Kadın-erkek ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi, evliliğin kanunları, nikâh meselesine bakış, boşanma meseleleri, çocuk yetiştirme ve doğurmadaki kadının iradesi-hakkı, ev içi emeğin tanımı, bunda kadının başat rolü, mal varlığının paylaşılması sorunu, eğitim v.b birçok konunun yeniden düzenlemesinde kadın fikrinin yansıtılması gerekir."
Süreç devam ediyor
Elif son olarak Kadın Özgürlük Komisyonu (KÖK) çalışmalarının devam ettiğine dikkat çekerek, "Sadece Türkiyeli ve Kürdistanlı kadınlar değil her alanda ve bölgeden kadınlar bu süreçte geliştirilen mekanizmalarla düşüncelerini bu sürece katmaktadır. Henüz sonuçlanmayıp devam eden bir süreçtir" dedi. BİTTİ
(fk)