DOSYA HABER Yazdır Kaydet

Direniş ateşiyle Newroz'da buluşan kadınlar (3)

Dosya Haber
Mart 17 / 2016


 

'Kendimi Newroz yapıyorum Kadifekale'de'
 
JINHA
 
HABER MERKEZİ - "Newroz yasak, lastik yakmak yasak" tehditleri savuran televizyonlardaki muktedirlerin sözlerine 17 yaşındaki Rahşan Demirel'in bedeniyle cevabı bir isyanın harlanan ateşiydi: "Ben kendimi Newroz yapıyorum Kadifekale' de. Cizre, Mardin ve Nusaybin'in cevabını vermek zorundayım. Bana sahip çıkın. İsmet Sezgin'e haber veriyorum Newroz kutlanacak… Lastikle olmazsa bile, canımızla kutlanacak!" 
 
Newroz'u 1990'larda yasaklayan zihniyet bu yıl da "Direnerek kazanacağız" şiarıyla kutlanacak Newroz'a her yerde yasak getiriyor. Tüm engellemelere rağmen halk 'diriliş bayramı' olarak gördüğü Newroz'u ruhuna uygun şekilde kutlayacak, direnenlere adayacak Newroz'u. Tıpkı bugünlerdeki gibi Newroz'un yasaklandığı 1992 yılında İzmir'de en büyük yanıtı "Newroz kutlanacak" diyen Rahşan Demirel vermişti. 
Rahşan, 15 Ağustos 1975'de Mardin'in Nusaybin ilçesinde dünyaya geldi. O dönemde Kürt halkının özgürlük taleplerinin başlangıcıydı. Devletin halka baskıları yaşanırken, birçok Kürt ailesinde olduğu gibi Rahşan'ın ailesi de devletin baskılarından kaynaklı göç etmişti. Rahşan henüz 1 yaşındayken ailesi İzmir'e taşındı. Rahşan'ın annesi de aileye ekonomik geçimini sağlamak için tekel fabrikasında işe başladı. Rahşan'ın ailesi yurtsever ve ülke özlemini yaşayan bir aileydi. İmkanlar el verdiğince Nusaybin'i ziyaret ediyor ve Kürdistan'daki siyasal gelişmeleri yakından takip ediyorlardı. 
 
Sarı, kırmızı, yeşil Rahşan'dı 
 
Rahşan henüz çocuk yaşlarındayken Kürdistan'da devlet baskısının farkında olan ve orada yaşanan durumları takip eden ve devlet baskısına karşı öfkelenen biriydi. Rahşan'a her kıyafet alındığında renklerinin sarı kırmızı yeşil olması gerekirdi. Birgün okula da bu renklerle gitmesi üzerine öğretmeni ona tokat attı. Ve Rahşan da aynı şekilde cevap verdi, bu durumu kabullenmedi. Onun için bu renkler Nusaybin'di, ayrılmak zorunda kaldığı ülkesiydi, benliğiydi ve varlığıydı. Nusaybin'i çok severdi Rahşan. Ailesiyle birlikte o da Nusaybin'e giderdi. Askerlerin Nusaybin'de Kürt yurttaşlara karşı gündelik yaşamdaki aşağılayan yaklaşım ve davranışlarını kabul edemez ve her fırsatta bu durumu içine atardı.
 
'Cizre'de halkımız katlediliyor, biz niye bir şey yapmıyoruz?'
 
1990'lı yıllarda Nusaybin'de başlayan serhildan dalga dalga her yere yayılırken İzmir Kadifekale'de de yankısını bulmuştu. Kürt halkı diriliş ruhunu yakalayıp ayağa kalktığı bir dönemde Rahşan'daki ruhu da diriltmişti. Rahşan bu yıllarda henüz çocuk denecek yaştaydı ama devletin halk üzerindeki şiddeti ve baskıları onun ruhunda yaşından büyük öfkeye yol açıyordu. Kadifekale'de yaşayan Kürt yurttaşlar eylemlerde en önde ellerinde taşlarla çatışan genç kadın olarak tanıdı onu. Her fırsatta annesine dağa gitmek istediğini söyleyen Rahşan bir gün annesine, "Cizre'de halkımızı katlediyorlar. Kürtleri öldürüyorlar. Biz niye bir şey yapmıyoruz, anne?" diye sordu. 
 
'İnkara karşı mücadele ettiğim için gurur duyuyorum'
 
Rahşan'ın bir arkadaşı annesine söylediği sözleri şöyle anlatır: "Görmüyor musun anne her gün bir köyümüz yakılıyor. İnsanlarımız katlediliyor. Biz kendi topraklarımızda yaşamıyoruz. Kendi dilimizi konuşmuyor, kültürümüzü yaşatamıyoruz. Ve ben bu inkara karşı mücadele ettiğim için gurur duyuyorum." Rahşan'ın konuşması üzerine annesi ağlayarak ona sarıldı. Rahşan'ın arkadaşı onun cesaretinden bahsederek, "Bir gün eylemde bize küfreden polislere saldırdı. Polisler onu saçından tuttu ve dövdüler. Rahşan bağırıyordu; 'gün gelecek tarih karşısında hesap vermek zorunda kalacaksınız' diyordu. Zor bela onu polislerin elinden aldık. Ağzı burnu kanıyordu. Buna rağmen gülüyordu. 'Ülkem için kan döktüm' diyordu. Ben o zaman yine anlamadım ne demek istediğini ve sordum iyi misin diye. O çok iyi olduğunu söyledi. Hem de hiçbir zaman iyi olmadığı kadar iyi olduğunu söyledi" diye anlattı. 
 
'Cizre ve Nusaybin'in cevabını vermek zorundayım'
 
Rahşan 1992'de Cizre'de yaşanan serhildanlardan çok etkilendi. Newroz'da doruklaşan serhildanları takip eden Rahşan, Newroz'dan bir gün önce Newroz kutlamalarının yasaklandığını televizyondan izledi. Dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'in "Bu yıl Nevruz kutlanmayacak. Kutlayan olursa da, gereği yapılacaktır" diyordu. Ertesi sabah yani 1992 22 Mart'ında sabah erkenden kalktı ve Kadifekale'ye çıktı. Evden çıkmadan önce de bir karton parçasına "Ben kendimi Newroz yapıyorum Kadifekale' de. Cizre, Mardin ve Nusaybin'in cevabını vermek zorundayım. Bana sahip çıkın. İsmet Sezgin'e haber veriyorum Newroz kutlanacak… Lastikle olmazsa bile, canımızla kutlanacak!" diye yazdı. 17 yaşındaydı bedenini ateşe verdiğinde. 
 
'Eylem yaptığı an rüyamda Rahşan'ın yandığını gördüm'
 
Annesi Emine Demirel Rahşan'ın eylemini yaptığı günü şöyle anlatıyor: "Sabah namazına kalktım. Namazımı kıldıktan sonra tekrar uyudum. Rüyamda Rahşan'ı gördüm. Rüyamda, tüplü şofbenimiz patlıyor, Rahşan yanıyor. Birden Rahşan'ın 'Anneeeee' diye bana seslendiğini duyarak yatağımdan sıçradım. Baktım benim küçük kızım ağlıyor. Küçük kardeşine ne söyledi bilmiyorum ama sabah erkenden çıkmıştı evden. 22 Mart sabahı. Kardeşi Nalân yanıma geldi, anne Rahşan yok, gitmiş. Ama gözyaşları nasıl akıyordu. Belli ki Nalân her şeyi biliyordu. 'Ne oldu, niye ağlıyorsun' dedim. Küçük kızım, 'Rahşan ablam evden kaçtı' dedi. Ben yataktan fırladım, bütün odaları dolaştım ama Rahşan yok. O esnada vitrinde, bir kartona keçeli kalemle yazılmış bir not gördük. Büyük kızım geldi. 'Oku' dedim, okudu."
 
'İki eli zafer işareti yaparak kalmıştı'
 
Notu okuduktan sonra notun yazılı olduğu kartonu da yanlarına alarak, Rahşan'ın annesi ve kız kardeşleri Kadifekaleye çıktı.  Emine Demirel, "Ama biz hala bir insanın kendini yakabileceğini düşünemiyoruz. Sonra biraz şoku atlattıktan sonra etrafımıza baktık ki, ne görelim… İzmir'de yaşayan bütün yurtsever halkımız Kadifekale' yi sarı-kırmızı-yeşil bayraklarla donatmış. Herkesin haberi olmuş, binlerce insan Kadifekale' ye akın etmiş. Yani, biz en son öğrenen olduk. Kadifekale'nin her tarafını polisler tutmuştu. Biz zorlayarak içeriye girdik. Ben bizim bir ekmek poşetimiz vardı, onu gördüm. Polis bizi yaklaştırmak istemiyordu. Ben 'Bu kız benim kızım, bırakın' dedim. Polis, 'Nereden biliyorsun' dedi. Ben elimdeki kartonu ona gösterdim. Sonra Rahşan'ın başına gittim. Üst tarafı yanmıştı ama iki eli ile zafer işareti yaparak kalmıştı" diye anlattı. 
 
'Bize düşen onun anısına sahip çıkmaktır'
 
Emine Anne devamında şöyle anlatır: "Dizlerim yerlerde. Ağacın dibine oturdum.Çok geçmeden karar verdim, 'Madem kızım böyle bir karar vermiş, kendini halkına adamış, bundan sonra bize düşen onun anısına sahip çıkmak olmalı' dedim. Kızımın yanına gittim. İlk sloganımı attım. İş başa düşmüştü. Rahşan'ı tüm dünya duymuştu. Polisler ise kimseye haber vermeden gömmek istiyorlardı. Polis otopsi için Rahşan'ı almak istedi. Hastaneye götüreceklerdi, ama orada da yok edeceklerdi. Ben izin vermedim. 'Onu alırsanız, bende kendimi yakarım' dedim. Sonra binlerce yurtsever insanla birlikte Rahşan'ın cenazesini oradan aldık. Kadifekale camisine götürdük. Sonra da Nusaybin getirdik. Kızımın doğduğu topraklara âşıktı."
 
'Neyin uğruna' dedi bir avuç toprak gösterdim
 
Emine ana anlatmaya devam ediyordu: "Yola çıkışımızda bir hayli sorunlu olmuştu. Viranşehir'e vardığımızda, Cizre'de gazeteci ölmüştü. Çocuklar ölmüştü. Olağanüstü haldi, her yer. İki asker, bir astsubay bizi durdurdu. Nusaybin Tabur Komutanı yaklaştı bana, tanıdım Veli Küçük' tü. 'Cenazeyi bize verin' diyorlardı. Ben de 'Nusaybin'e sokacağım' diye üsteledim. Ama izin vermediler. Bir ambulans geldi, kızımı aldılar. Biz de bindik tabii. Nusaybin'e doğru yola çıktık. Bizi karakola soktular. Bir baktım karakoldaki tüm arabalarda 'Ölürüm Türkiyem' çalıyor. Beni çektiler, karakola. Kızımı Nusaybin' e götürmek istediğim ve onlara vermediğim için, beni saatlerce dövdüler. Karakoldan çıktığımda birçok yerim ve kaburgam kırılmıştı. Sonra Veli Küçük yine yanıma geldi. 'Rahşan'dan çok söz ediyorlar, fotoğrafına bakmak istiyorum' dedi… Baktı ve dedi ki, 'Ne güzel kızmış. Neyin uğruna? Değer mi?' Ben de yerden bir avuç toprak avuçlayıp gözünün önünde akıttım, 'Bunun uğruna' dedim. 'Bu toprak uğruna değer…' Sustu. Rahşan' ı, Nusaybin'de yoğun askeri kuşatma altında toprağa verdik. İzmir'e döndük."
 
 
'Rahşan'da savaş ve özgürlük tutkusu var'
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan ise Rahşan'ın eylemini şöyle anlatıyor: "İzmir kalesinde bir kendini yakma olayı var. Rahşan Demirel adında çok genç bir Kürt kızının direnmesi var. Şimdi oraya taşırılmış bir Kürdistan'ın Mardin gerçekliği var. Yurtseverlik zaten etkilidir. Bu genç kızda bir yandan savaş ve özgürlük tutkusu var, ama öte yandan kendisi oldukça zayıf. Örgütsel savaşım gerçeği etkiler. Newrozlu günler de yine hızlı ve yoğun yaşanır. Belli ki, burada kendisini özgürlük savaşımına müthiş vermek ve bir şeyler yapmak istiyor. Fakat bunun teorik gücünü fazla bulamadığı ve pratik geliştirme olanağını fazla yakalayamadığı için, yani tutkusu bir yerde teorik ve örgütlülük düzeyini aştığı için, buna rağmen bir şeyler yapmaya ahdettiği için, farklı bir eyleme yöneliyor. Oradaki kitlemizin içinde yaşadığı utanç verici koşullar, kendisinin özgürlük ve özgür yaşam anlayışıyla bağdaşmayan alçaltıcı yaşam koşulları, Newroz'un o dirilticiliği ve çekiciliğiyle birleşince, böyle bir meşale eylemi ortaya çıkıyor."
 
Yarın:  Almanya'da iki Kürt kadın Ronahi ve Berivan Mannheim'de bedenlerini alev topuna çevirip Newroz'a selam gönderdi. 
 
 
(fk)