DOSYA HABER Yazdır Kaydet

Direniş ateşiyle Newroz'da buluşan kadınlar (5)

Dosya Haber
Mart 19 / 2016


 
 
 

 
'8 Mart'tan 21 Mart'a ulaşan ateşten bir köprü yapmak istiyorum'
 
Zeynep Akın/JINHA
 
ELÎH - Sema Yüce, 21 Mart 1998'de Kadın Kurtuluş İdeolojisi'nin ilan edilmesinin hemen ardından Çanakkale Cezaevi'nde "Bedenimi 8 Mart'tan 21 Mart'a ulaşan ateşten bir köprü yapmak istiyorum" diyerek bedenini ateşe verdi. Bıraktığı mektuplarında düşünsel derinliğini ve birlikte kalan arkadaşlarından gürül gürül akan kişiliği miras kalan Sema Yüce, Kürt kadınlarının teoriden pratiğe evrensele giden mücadelesinin kilometre taşı oldu. 
 
Sema Yüce (Serhildan-Leyla)1971 yılında Agirî'nin Tutak İlçesi Aşağı Kargalı köyünde dünyaya gözlerini açtı. Ailesi Kürdistan direniş geleneğinden geliyordu ve Ağrı isyanına katılmıştı. Sema'nın kişiliğinin oluşmasında medrese eğitimi alan ve Kürdistani entelektüel yönleri güçlü olan dedesi etkili oldu. Ailede ona Leyla Qasım diye hitap ediliyordu. Sema üniversiteye kadar Ağrı'da okudu, 1989 yılında ODTÜ Sosyoloji bölümünü kazandı ve Ankara'ya gitti. Burada yurtsever öğrencilerle tanıştı ve YCK gençlik çalışmalarında yer aldı. 1991 yılında üniversiteyi bırakarak PKK'ye katıldı. İlk çalışma sahası Mardin bölgesiydi. Daha sonra Bekaa Vadisi'ne PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın yanına gitti. Burada bir süre eğitim gördü ve kısa bir süre sonra Serhat alanında çalışmalara başladı. 
 
Kadın hareketi için düşünsel sıçrama noktası: Sema Yüce 
 
Cezaevinde kaldığı süre boyunca kadın bilinci ve özgülük bilinci üzerine derinleşmesi dikkat çekicidir. Bununla beraber çevresini de bu gelişimle sürükleyen ve cezaevinde her bir kadın arkadaşıyla ayrı ayrı ilgilenen onları da kendisiyle birlikte geliştirmeye çalışan, cins bilinci edindirmeye çalışan bir yaklaşım sergiler. Sema özgür kadın duruşu ve kişiliğine yoğunlaşırken Zeynep Kınacı ve Zekiye Alkan'ı kendisine esas alır. Çanakkale Cezaevi'nde sorumlulardan birisidir ve aynı cezaevinde kalan tasfiyeci çizgi ile mücadele halindedir. Sema Yüce 21 Mart 1998 Newroz akşamı "Bedenimi 8 Mart'ta 21 Mart'a köprü yapmak istiyorum" diyerek geçekleştirdiği eylemi büyük bir yankı uyandırdı. Düşünsel olarak geldiği düzey Kürt kadın hareketi için bir sıçrama noktası oldu. Uzun süre hastanede tedavi gören Sema 17 Haziran'da hastanede yaşamını yitirmeden önce son sözü "Ben Newroz oldum, Mazlum oldum" oldu. Arkasında bıraktığı mektuplarda, "Nasıl ki gökyüzünde iki güneş yoksa ve olmayacaksa, bir insan için, özgürleşmek isteyen bir kadın için, iki yaşam seçeneği, iki moral merkezi olamaz. Bu satırları yazdığım An, kendimde düşünsel, moral ve yaşamsal açıdan Başkan Apo'yu tek merkez haline getirdiğim, kendimdeki tüm iç engelleri aştığım An'dır. Özgürlük hepimiz içindir ve özgürlüğe adım adım ulaşılabiliriz" diyor. 
 
'Çocukları çok severdi'
 
Sema'nın annesi Zennure, onu şu sözlerle anlatıyor: "Ailesi ve arkadaşlarıyla çok güzel bir diyalogu vardı. Özellikle çocukları çok severdi çok iyi anlaşırdı onlarla. Ağrı merkezde yaşıyorduk ama yazları köye giderdik. Sema şehirde değil de köyde büyümüş gibiydi, şehirde büyüdüğü belli olmazdı. Hayvanları çok severdi özellikle de atları çok severdi. Bizim köyde evin önündeki araziler hep düzlüktü ve Sema sürekli atlara binerdi. Köyde koyunlarımız vardı, ben süt sağmaya giderken o da kovasını alır gelirdi. Benim gibi sağmaya çalışıyordu ama beceremezdi sütü döküldüğü zaman 'niye seninki dökülmüyor da benimki niye dökülüyor' diye ağlardı. Ben 'küçüklüğümden beri yapıyorum sen de alışırsın yaparsın' dediğimde yine kovasını alıp gelirdi. Sema partiyi lise de öğrendi. Hep gelip babasına sorardı, Kürt tarihini, Kürtlerin yaşamını hep sorup öğrenmek istiyordu. Biz de davayı seviyorduk, tanıyorduk ama hep farklı derin şeyler soruyordu."
 
'Sema eve geç gelir, elbiseleri de benzin kokardı'
 
İlkokul, ortaokul ve liseyi Ağrı'da okuduktan sonra ODTÜ'ye giden Sema'nın kendisini Ankara'ya çağırdığını söyleyen Zennure, "Çocukları da aldım Ankara'da bir ev kiraladık. Baktım ki Sema geceleri eve geç geliyor, bazen bir hafta boyunca eve gelmediği oluyordu. Geldiğinde de elbiseleri kirli ve benzin kokuyordu, sürekli bir telaşı vardı. O aralar hep Sema ile tartışıyorduk, neden böyle yapıyorsun, niye hep geç geliyorsun diye. Bir gün Sema ile arkadaşı birlikte eve gelmişti. Arkadaşının elinde bir dergi vardı, dergide de Beritan'ın fotoğrafı vardı. Arkadaşı bana 'Anne, Sema bir gün bu elbiselerle eve gelirse ne diyeceksin' dedi. Bende 'Sema okul okuyor bu elbiselerle ne işi var' dedim" diye anlatıyor. 
 
Nisan'ın 1'iydi Sema eve gelmemişti…
 
Nisan'ın 1'iydi, Anne Zennure akşam yemeği için sofrayı kurmuştu ancak sofra öylece kalmış yemek yenmemişti. Çünkü o gece Sema eve gelmemişti. Sema'nın bütün arkadaşlarını aradıklarını ama ulaşamadıklarını söyleyen Zennure, "Kurduğumuz sofra öyle kaldı yemek yiyemedik o gece. İlk 3 gün çok perişan olduk. O zaman da feodal yapı çok baskındı, kızlara düşkündük nerede kaldı, ne oldu diye merak ediyorduk. 3. gün bize telefon geldi 'Sema'yı aramayın, Sema partiye katılmış yanımızdadır' dediler. Artık Sema'dan ümidimiz kesilmişti. O zamanlar mücadeleyi seviyorduk ama savunmanın bu kadar güçlendiğini, katılımların olduğunu bilmiyorduk. Sonra düşünmeye başladık nasıl köye gidecektik, ailenin, akrabaların, köylülerin tepkisi, ne de desek kimse inanmayacak. Herkes başka yorum yapacaktı, Sema kaçmış, başka yere mi gitmiş yorumları" diye devam ediyor Sema'yı anlatmaya. 
 
'Sema'yı geri getirip de ihanetçilerin içine bırakmam' dedim'
 
Sema'nın 3 ay sonra köye dönebildiğini söyleyen Zennure, "Aradan 3 ay geçti babasıyla konuştum; Ben köye gideceğim, evimi köyümü bırakıp Ankara'da kalacak değilim diyerek çocukları alıp köye döndüm. Bir gün aniden askeriye evi bastı, Komutan bana 'Sema'nın dağda olduğunu biliyoruz, bize yardımcı ol, Sema dağda dayanamaz onu geri getirelim' dedi. 'Bana bu teklifi getirdin ama ben bunu Sema'ya yapamam. Aklı başındaydı, üniversite okuyan bir insandı. Kendi iradesiyle katılmış, ben Sema'yı geri getirip de ihanetçilerin içine bırakmam" dediğin anlattı. 
 
'Bir Sema yakalandı ben bir Sema daha doğurdum'
 
Sema'nın bir buçuk sene sonra çalışmalar için Ağrı'ya görevlendirildiğini söyleyen Zennure, "Sema Ağrı'da 3 ay kaldıktan sonra yakalandı. 18 gün işkencede kaldı. O zamanın işkencesi de çok ağırdı. Filistin askısına astılar, elektrik verdiler, çok işkence ettiler. 18 günlük işkencenin ardından cezaevi yönetiminden biri gelip Sema'ya 'Teslimiyeti kabul et ben seni bırakayım' deyince Sema onun yüzüne tükürüyor. Sema ona tükürdükten sonra Sema'yı tekrar işkenceye aldılar. O 2 günlük işkence 18 günlük işkenceden daha beter oldu. Sema'yı işkenceden çıkarıp adliyeye götürdüklerinde babası gitmişti. Eve gelince 'keşke hiç Sema'yı böyle görmeseydim, çok zayıflamış, üst dudağında dişlerinin kökü görünüyordu, ayakları o kadar şişmişti ki ayakkabılara sığmıyordu' dedi. Bir hafta Ağrı'da cezaevinde kaldıktan sonra onu Nevşehir'e götürdüler. Nevşehir'de cezaevine gidince kızım 4 aylık olmuştu. Onu çok sevdiler oynadılar. O zaman kadın tutsaklar bazı şeyleri not alıp arkadaşlarına verip yayınlıyorlardı. 'Anne söylemek istediğin bir şey var mı?' diye sordular. 'Tansu Çiller'e bir çağrım var; Bir Sema yakalandı ben bir Sema daha doğurdum, biz her zaman için onların başına bela olacağız, ne olursa olsun onları rahat bırakmayacağız' dedim" diyerek Sema'nın cezaevi sürecini anlattı. 
 
Sema mektup yazarak 21 Mart'ta eylemini gerçekleştiriyor
 
Anne Zennure kızı Sema'nın eylemini şöyle anlatıyor: "Nevşehir'de tünel açıp bazı arkadaşları firar edince Sema ve arkadaşlarını mahkemeye alıp ceza verdiler ardından onları Çanakkale'ye gönderdiler. Sema eylemini yapacağı gün mektup yazmış, o mektubu yazdıktan sonra 21 Mart'ta bedenini ateşe vererek eylemini gerçekleştiriyor. 84 gün boyunca hastane kapısında Sema'yı bekledik. Sema hastanedeyken 18 gün sonra beni içeri onu yanına aldılar. Sema'yı öyle görünce aklım başından gitti. O tabloyu asla unutmayacağım. Yanına gittim Sema deyince sesimi tanıdı, ben Sema deyince nefes alıp verdi. 'Sema sen partiye az mı çalıştın bunu yaptın' dedim. Yine nefes alıp verdi. Beni duyup tepki vermeye çalışıyordu. Aradan günler geçince hastanenin doktoru bana gelip 'Anne müjdem sana Sema konuştu' dedi. Ardından Sema'nın yanına gittim. Bana söylediği ilk şey  'Anne Serok benim bu eylemime ne dedi, nasıl tepki gösterdi' dedi. Bir de şunu söyledi: 'Baktım ki parti ihanete gidiyor, ben bu eylemi yapayım ki parti ihanetten çıksın.'" 
 
'Sema ilk ameliyatla iyileşti ama ikinci ameliyatla yaşamını yitirdi'
 
Zennure, Sema'nın ilk ameliyattan sonra iyileşmeye başladığını, konuşup yürüyebildiğini o yüzden ikinci ameliyatı istemediklerini belirtmişti. Ancak Sema'nın ısrar sonucu ikinci ameliyata alındığını söyleyen Zennure, "Onun ardından on güne yakın gidip onu görüyordum. Konuşuyordu, iyileşmişti artık. Hatta babasına demişti ki 'Ben artık arada yürüyorum, gezdiriyorlar, benim elbiselerimi getirin giyeyim' demişti. Bunun ardından sürekli Sema'yı ikinci ameliyata alacağız diyorlardı. 'Sema bir ameliyat geçirdi artık durumu iyi. İkinci ameliyatı istemiyoruz' dedik. Sema'yı ameliyata aldılar boğazından bir delik açtılar ve Sema'nın sesini kestiler. Bizimle konuşamıyordu artık. Ameliyattan bir hafta sonra Sema yaşamını yitirdi. Sema'nın ölümünden dolayı biz mahkeme açtık bir mahkemeden sonra kapatıldı. Sema yaşamını yitirdi onu köyümüzde Aşağı Kargalı Köyü'nde defnettik" diye konuştu. 
 
'Kürtler üzerine beton çektik dediler ama Kürtler fiizlendi'
 
Zennure son olarak, "Bazı anneleri görünce kendimden utanıyordum Sema'yı söyleyemiyordum anlatamıyordum. Kimi anneler 4-5 evladını bu dava uğruna yaşamını yitirmiş. Keşke Sema gibi 10 tane çocuğum olsaydı ben yine bu partiye, bu halka kurban verirdim ve bunu canı gönülden söylüyorum. Kürtlere karşı onca katliam yaptılar, 'Kürtleri öldürdük üzerlerine beton çektik' dediler ama Kürtler yine filizlendi. Şimdi Türkiye, Asya, Avrupa hep Kürtlerle dolu. Kürt bitmez" diyerek sözlerini bitirdi. 
 
Sema Yüce yazdığı bir şiirde duygularını şöyle dile getiriyor: 
 
Ben bu gün doğdum
Tam yedi yüz otuz gün önce 1 Nisan 91'de
İlk nefesimi Amed'de aldım Mardin kapı burçlarında
Ebemin adına Zekiye Alkan dediler
Buram buram memleket kokuyordu
Yanık memesi
Anam acı çekmesin sancıları artmasın diye
Vücudundan koca bir ateş yakmıştı.
 
BİTTİ...
 
(fk)