DOSYA HABER Yazdır Kaydet

130 yıl önceki görkemli yürüyüşten bugüne 1 Mayıs (3)

Dosya Haber
Nisan 26 / 2016


 

 
Hayal ettiği dünya için mücadele eden bir kadın…
 
JINHA
 
İSTANBUL - Henüz 16 yaşında eşit bir dünyanın hayalini kuran 18 yaşında mücadeleye atılan ve hayatını fabrikada örgütlenme çalışmalarına adamış olan Piran Hacıbektaşoğlu tüm kadınları 1 Mayıs'ta alanlara çağırıyor. 
 
Kadın işçilerin uzun soluklu mücadeleleri 1880'li yıllardan bu yana devam ediyor. İşçi kadınlar kimi zaman dokuma fabrikaları işgallerinde katledilerek yeni bir tarih yazdı, kimi zaman da ücretsiz işçilik kıskacında evde sömürülmeye devam etti. Buna karşın makinelerin kulakları sağır eden çığlıkları arasında örgütlenme çalışmaları yapan kadınlar ne alanları zapt etmekten ne de "Eşit işe eşit ücret" demekten geri durmadı. Yaşamını fabrikada örgütlenme çalışmalarına adamış olan Piran Hacıbektaşoğlu da bu kadınlardan yalnızca bir tanesi. 
 
'Sen varsan biz de varız'
 
Kadın ve sınıf mücadelesine ömrünü adamış olan Pirman, mücadeleyle 18 yaşında tanışıyor. Hayal ettiği, insanların eşit koşulda yaşadığı, sağlık ve eğitim hakkı için para kaygısı gütmediği bir dünyanın var olabileceğine ise 16 yaşında inanan Pirman, genç bir kadın devrimci olarak sınıf kavgasında yer alıyor. İlk olarak tekstil ve farkı iş sektörlerinde çalışan Pirman, ardından Fako İlaç Fabrikası'nda işe başlıyor. 1993 yılında fabrikaya giren Pirman o süreci şöyle anlatıyor: "Fabrikaya örgütlenme hayali ile girdim ama insanlara dokunmadan, tanımadan orda çalışma yürütecek bir durumumuz yoktu. Bu tam 5 yılımı aldı. 5 yıl sonra itiraz noktaları oluşturduk. 5 yıl boyunca sosyalist kimliğimi herkes tanıdı. Bu kimliğim üzerinden örgütlenme yapmaya başladığım zaman 'sen varsan biz de varız' dediler."
 
'Aile bütçesi için girdiler devrimci olarak çıktılar'
 
Pirman, o dönem 2 binden fazla işçi ile 4 ayrı noktada örgütleme çalışmaları yaptıklarını ve kadınların direngenliğiyle sürecin, fabrika işgaline kadar gittiğini söylüyor. Özellikle kadınların her geçen gün örgütlenmeye olan inancının arttığını belirten Pirman, "Fabrika işgali sendikaların tutumu ve yasal süreçten dolayı yenilgiye uğradı fakat sınıf mücadelesi anlamında kazanımlar elde edildi. Kadınlar aile bütçesine katkı sunmak için girdiği fabrikadan devrimci olarak çıktılar. Yasal olarak kaybettiklerinde de 'işten atıldığımıza hiç üzülmüyoruz onurlu olmayı öğrendik' dediler" diye anlatıyor. 
 
'Fabrikada çalışan kadınların bankamatik kartı erkeğe aittir'
 
Kadınların çifte sömürüye maruz kaldıklarından dolayı ve kendi kimlikleri için örgütlenmeleri gerektiğini söyleyen Pirman, kadınların yaşadığı sorunları ise şöyle anlatıyor: "Kadınlar iş yaşamına geçtiği anda 'ben de üretimin ve yaşamın öznesiyim' dediği an çok hızlı örgütleniyor. Biz kadınlar buna ikna olduğumuzda çok hızlı değişip dönüşüyoruz. Evli bir kadın akşam iki saat dışarı çıktığında namussuz olarak yaftalanıyor ama gece mesaisine kaldığında para kazanacağı için sorun olmuyor. Bu ikiyüzlülüğü fark etmek gerek. Kadına ait hiçbir kavram yok, kazandığı para da erkeğin parasıdır. Fabrikada çalışan kadınların bankamatik kartı erkeğe aittir. Emeği harcayan kendisidir ama emeğinin sahibi kendisi değildir. Yükselen kadın hareketi ile birlikte bir şeyler değişti ama emekçi kadınlar ve köylü kadınlar için değişen bir şey yok. Hala kadınlar kendi parasını yönetemiyorsa çok ciddi kazanımlar olmamış demektir. Bu değişim sınıf mücadelesinden bağımsız değildir."
 
"Sınıf mücadelesi kadın mücadelesini, kadın mücadelesi sınıf mücadelesini besler" diyen Pirman, son olarak "1 Mayıs'ta tüm kadınları eksik hakları ve eksik yaşamları için alanlara bekliyorum" diyor. 
 
Yarın: Sendikalı kadınlar, erkek egemen sistem içerisinde var olma mücadelesiyle birlikte direniş ruhuyla tüm kadınları 1 Mayıs'ta alanlara çağırıyor. 
 
(ce/ck/dk)