DOSYA HABER Yazdır Kaydet

Bir Emine Akçay hikâyesi, kadın intiharları ve yoksulluk (2)

Dosya Haber
Mayıs 26 / 2016


 

 
Emine Akçay ve 'yoksulluğun kadınlaşması'
 
Sibel Yükler/JINHA
 
HABER MERKEZİ - 26 yaşındaki Emine Akçay, 14 Mart 2012'de Adana'nın Seyhan ilçesinde bulunan evinde yaşamına son verdi. İkinci çocuğunun doğumundan önce tarım işçisi olarak çalışan Emine'yi intihara sürükleyen sebeplerin başında yoksulluk yer alıyordu.
 
Gurur, özellikle yoksul yaşamlarda kadınların en büyük özelliklerinden biri, belki de bir zorunluluk. Toplumsal cinsiyet rolleri ve normları nedeniyle, yoksulluğun tüm sarmalları kadını daha fazla etkiliyor. Kimseye söyleyememek, söylediğinde nasıl bir karşılık bulacağını bilememek, daha az istihdam alanı bulmak, hamile kalma ve doğum yapma ihtimalleri, doğuma yakın işten ayrılmak ve belli süre çalışamamak kadını "çaresiz" bir noktaya sürüklüyor.
 
Kalan mirasını eşi aldı
 
Hafıza Kaydı'nın araştırmasın göre, Emine Akçay'ın böbrek hastası olan babasının ölümünden sonra kendisine bir miras kalıyor. Ancak kendisinin bu mirasa erişemediği basına yansıyan haberler arasında. İşinden ayrılmış, iki çocuğu olan, yeni doğum yapmış, evine yiyecek almada ve ısıtmada sıkıntı yaşayan bir kadını kendi mirasına doğrudan kendinin değil, eşinin ulaşması ve eşi tarafından tüketilmiş olması da eril tahakkümü ortaya çıkarıyor.
 
Yoksulluk doğum sonrası sendroma da etki ediyor
 
Emine yeni doğum yapmış bir kadındı. Önceden komşularıyla iletişiminin daha iyi olduğu, tarım işçiliği yaptığı için işe gidip geldiği, doğumdan sonra da içine kapandığı belirtiliyor. Bir kadın için yeni doğum yapmış olmak bile yeterince fazla soruna işaret ediyor. Üstüne yoksulluk da eklenince, kadının etrafı büyük bir zincirle çevriliyor. Orta sınıf bir kadın doğum sonrası psikoloğa gidebilirken, alt sınıf bir kadın için bu mümkün görünmüyor.
 
Yörük olması da başka bir etmen
 
Emine aynı zamanda bir Yörük. Yapılan araştırmalara göre, Yörükler bulundukları kentlerde en yoksul kesime işaret ediyor. Yaşadığı mahalle de Adana'nın yoksul mahallelerinden biri.
 
Odunlar alev alsa Emine kurtulacak mıydı?
 
8 aydır kirasını ödeyemediği söyleniyordu. Bütün bu aktarılanlar, yoksulluğun etmenleri arasında olsa da Emine'yi sıkışmışlık ve çaresizlik hissine düşüren, onu intihara sürükleyen, yaşamına son verme kararı aldıran tam olarak neydi, hâlâ kimse bilmiyor. Odunlar alev alsa Emine kurtulacak mıydı? Birçok neden olabileceği gibi tek bir neden de intihara sürüklemiş olabilir. Ancak yoksulluk, bütün bunların içinde olduğu bir durum.
 
O günün tek tanığı çocuğu
 
Dönemin Adana Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü, çocuklarla ilgileneceklerini söylemişti. Şu an herhangi bir işlem sürüyor mu, bilinmiyor. Çocukları önce babaanne sahipleniyor, şimdi ise babayla kalıyorlar ve halaları da bakımlarıyla ilgileniyor. İki çocuğu da büyümüş. O gün neler yaşandığına tanık olan büyük çocuğu şu an 10 yaşında, küçük çocuğu ise 4,5 yaşında.
 
Sayca köyünde bir 'isimsiz' 
 
Emine yaşamına son verdikten sonra Sayca köyünde, babasının yanına defnedildi. Ölümünün üzerinden tam 4 yıl geçti. O günden bu güne, kabri mermerle düzenlenmedi. İlk defnedildiği haliyle duran kabrinde, başucunda onu tanıtacak tahtadan bir mezar taşı hâlâ yok.
 
2 milyar kadın açlık sınırının altında
 
Hafıza Kaydı'nın araştırmalarına göre, dünya nüfusunun yüzde 42'si yoksulluk sınırının atlında yaşıyor. Dünya nüfusunun 7,1 milyar olduğu düşünülünce bu, 3 milyar insanın yoksulluk sınırının altında yaşadığını gösteriyor. Yoksulluk sınırı altında yaşayan yaklaşık 3 milyar insanın yüzde 70'i kadın. Dünya üzerinde 2,1 milyar kadın açlık sınırının altında yaşıyor. 
 
Emine'nin ailesinin aylık geliri…
 
Türkiye'de hane halkının yüzde 22'si ise yoksulluk sınırının altında yaşıyor. 78 milyonluk Türkiye'de 17 milyon kişi yoksulluk sınırının altında. Türk-İş verilerine göre, Mart 2012'de dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 3 bin 108,78 lira.
 
Emine Akçay ve dört kişilik ailesinin Mart 2012'de aylık geliri ise: 0.
 
Kadınlar için daha yıkıcı
 
Hafıza Kaydı'nın araştırmalarına göre, yoksulluk her ne kadar kadın erkek ayırmayan "çadır" bir kavram olarak görünse de, istatistiklere bakıldığında yoksulluğun kadınlar için daha yıkıcı cereyan ettiği söylenebiliyor. TÜİK 2014 verilerine göre; Türkiye nüfusunun yarısını oluşturan kadınların, iş gücüne katılım oranı ya da istihdam oranı erkeklerin iş gücüne katılım ya da istihdam oranlarının yaklaşık yarısına tekabül ediyor. Okur yazar olmayan kadın nüfus oranı ise okur yazar olmayan erkek nüfus oranının neredeyse 5 katı. 
 
Şiddet, göç, yerinden edilme, etnik kimlikler
 
Bu tablo yoksulluk üzerine yapılan diğer çalışmalarla birlikte düşünüldüğünde, özellikle taşrada, kırsal bölgelerde, gecekondu ve çöküntü mahallelerinde yaşayan kadınlar Türkiye toplumunun yoksulluktan payını en fazla alan katmanını oluşturuyor. Adaman ve Keyder'in 2006 yılında kent yoksulluğu  yaptığı araştırmaya göre yoksulluk; şiddet, göç, yerinden edilme, etnik kimlikler ile iç içe geçtiğinde kadınların toplumsal ve mekansal olarak nasıl dışlandıklarını anlayabileceğimiz en temel çerçeveyi sunuyor. 
 
'Yoksulluğun kadınlaşması'
 
Van Kadın Derneği (VAKAD), 2015 yılında Van'da 25 kadının intihara sürüklenişini de incelediği 2015 Çalışma Raporu'nda, bu konuyu şöyle özetliyor: "Kadın olmak, yoksul olmak anlamına gelmiştir. Yoksulluğun öznesi kadın olmuştur." Uluslararası literatüre baktığımızda da 'yoksulluğun kadınlaşması' (feminization of poverty) konusunun tartışılması 1978 senesine kadar geriye gidiyor.
 
(dk)
 
YARIN: Emine'den Ünzile'ye, Muharrem'den Ayaz'a devletin yoksul bıraktıkları