DOSYA HABER Yazdır Kaydet

Bir Emine Akçay hikâyesi, kadın intiharları ve yoksulluk (3)

Dosya Haber
Mayıs 27 / 2016


 

 
Emine'den Ünzile'ye, Muharrem'den Ayaz'a devletin yoksul bıraktıkları
 
Sibel Yükler/JINHA
 
HABER MERKEZİ - Emine Akçay'ın intihara sürüklenişindeki hikâye yoksulluktan azade değildi, ancak yoksulluk tek başına bir etmen de değildi. Devletin sosyal yetersizliği ve adaletsizliğinden dolayı yurttaşı ölüme terk etmesiyle ya da hayatı Emine gibi intihara sürüklenişle sonlanan kadınlar ve çocukların hikâyesi, gazetelerin üçüncü sayfasında üç sütunda yok oluyordu.
 
26 yaşındaki Emine Akçay, 14 Mart 2012'de Adana'nın Seyhan ilçesinde bulunan evinde yaşamına son verdi. İkinci çocuğunun doğumundan önce tarım işçisi olarak çalışan Emine'yi intihara sürükleyen sebeplerin başında yoksulluk yer alıyordu.
 
Hafıza Kaydı'nın Emine Akçay'ın yaşamına son vermesinden yola çıkarak hazırladığı bağlantılı olaylar metninde yoksulluk; görece geniş bir çerçevede tanımlanmış haliyle "ekonomik bir kategori olmanın yanı sıra, kişilerin içinde yaşadığı, anlamlandırdığı, başa çıkmak için çeşitli yöntemler geliştirdiği, toplumsal bir 'durum' olarak tanımlanıyor.
 
Yöntemler cevap vermiyor, umut tükeniyor
 
Ancak Emine'nin hikâyesi, yoksulluğun tanımını hiç de istenmeyen bir yöne doğru genişletiyor: "Yoksulluk aynı zamanda başa çıkılamayan ya da başa çıkabilme yöntemlerinin cevap vermediği, kişilerin hayata devam edebilme umutlarını ve kapasitelerini tüketen, dolayısıyla onları intihara sürükleyen bir durum olarak da beliriyor. 
 
'Hem ilk söz hem de son söz'
 
Kısacası yoksul olmak, ölmek demek de olabiliyor. Yaşarken sözlerini söyleyemeyenler; sözünü söylemek ya da sesini duyurmak için, aslında yaşayabilmek için gerekli olan eğitim, sağlık, sosyal destek, istihdam gibi temel araç ve mekanizmalardan hak ettikleri ölçüde yararlanamayan madun/yoksullar, hem ilk hem de son sözlerini ölerek söylemiş oluyorlar."
 
Barınak, ilaç ihtiyacı ya da yeterli beslenememe 
 
"Böylesi geniş bir yoksulluk çerçevesinin içerisinde birbirine bağlanan ve birbirini hatırlatan pek çok olayı anmak mümkün" diyor Hafıza Kaydı. Bu çerçevenin içine Emine gibi yoksullukla baş edemeyip intihara sürüklenen kadınlar ve kendini alenen yakan ya da intihar eden erkekler girdiği gibi; zorlu doğa/hava koşullarından kurtulmak için barınak, kira geliri gerekli mekanizmalara ya da ilaçlarını/tedavilerini karşılayacak imkana/güvenceye sahip olmayan insanlar, hatta bunlara ilaveten beslenme yetersizliğiyle karşı karşıya kalan ve beslenemediği için ölen çocuklar da giriyor. 
 
Göç, etnik ayrımcılık, dışlanma
 
Hafıza Kaydı'na göre göç, yerinden edilme, kentsel dönüşüm, etnik ayrımcılık gibi nedenlerle toplumsal ve mekânsal dışlanmaya uğrayan insanların hikâyeleri gibi; hâlâ yoksullukla baş etme yöntemi geliştirebilen ve seslerini kısmen de olsa duyurabilen insanların hikâyeleri de bu çerçevenin içinde yerlerini alıyorlar.
 
'Bağlantılı' olaylar
 
Bağlantılı olaylar kapsamında; hikâyeleri Emine'nin hikâyesiyle benzeşen, yoksulluktan; aslında devletin sosyal yetersizliği ve adaletsizliğinden ölüme sürüklenen ya da hikâyesi Emine gibi intihara sürüklenişle sonuçlanan kadınlar Yüksel Demir, Nazime Salan, Necla Nazlıcan, İclal Tosun, Elif Arman, Asya Akbulut, Zeynep Armaner, Makbule Hazan ve daha niceleri var. Hikâyesi derlenenler:
 
Ünzile -8 derecede çadırda öldü
 
* 48 yaşındaki Ünzile Türkmen 2 Ocak 2016 sabahında Çanakkale'nin Ezine ilçesinde yaşadığı çadırda ölü bulundu. Ünzile Türkmen'in kaldığı çadır, bölgedeki kalacak yeri olmayan Roman vatandaşlarının barındıkları branda ve naylon kaplı çadırlardan biriydi. Ünzile'nin ölümü üzerine Romanlar, tepkilerin "Burada insanın ölmesi normal. Ocak yok, odun yok. Her yer buz kaplı. Bizlerin de, çocuklarımızın da sonu bu olacak. Yetkililer bizleri görmüyor mu? Gelsinler bir gün yaşasınlar bu çadırlarda, soğukta." diyerek gösterdiler. Ünzile'nin -8 dereceye varan soğuk hava koşulları nedeniyle öldüğü tahmin ediliyor.  
 
Emine'den Maviş'e geçen 'yoksulluk'
 
* Henüz nüfusa dahi kayıt ettirilmemiş 40 günlük Ayaz bebek, 24 Aralık 2013 gecesi, Konya'nın Ereğili ilçesinde camlarından bazıları naylonla kaplı olan kerpiç bir evde zatürreden öldü. Ayaz bebeğin annesi Maviş Eşme, yazın tarım işçiliği yaparak geçimini sağlıyordu ve yazları çalıştığı tarlalarda çadırda kalıyordu. Eşi askerde olan ve tarlada çalışamayınca kağıt ve hurda toplayıcılığı yaparak geçimini sağlayan Maviş Eşme, Ayaz'ın doğumuyla birlikte bu işi de artık yapamıyordu. Okuma yazma bilmeyen, devletten herhangi bir yardım almayan Maviş Eşme, naylonla kaplı camları olan kerpiç odasını çevreden topladığı odunlarla ısıtmaya çalışıyordu.
 
11 aylık bebeğiyle tutsak edildi
 
* 26 yaşındaki S.A., 2011 senesinin Ocak ayında Antalya'daki bir alışveriş merkezinde bulunan marketten bebek maması, turşu, zeytin, sucuk ve şampuan çaldı. Avukatının beyanına göre maddi sıkıntılar yaşayan ve bebeği için mama çalmak durumunda kalan S.A., bu ürünleri markete iade etmesine rağmen 11 aylık bebeği ile birlikte tutsak edildi. Olay sırasında yanında bulunan arkadaşı S.Y. de aynı sebepten ötürü tutuklandı. 
 
'Vücudum süt dahi üretemedi'
 
* 2,5 aylık Kübra, 17 Ocak 2011'de Samsun'un Tekkeköy ilçesinde beslenme yetersizliğinden ötürü hayatını kaybetti. Kübra'nın babası Murat Bakırcı 2008'de üzerine vinç düştüğü için sakat kalmış ve sakatlığından ötürü çalışamaz hale gelmişti. Kübra'nın annesi Necla Bakırcı ise Kübra'dan önce 5,5 yaşındaki kızı Kumru'yu da kaybettiğini ve dilenerek geçindiklerini söyledi. Necla, temel besinlerden yoksun kaldıklarını, vücudunun Kübra'yı besleyecek sütü dahi üretemediğinden bahsetti. Kübra açlıktan ölmüştü, durum Necla'nın anlatımıyla şöyle özetleniyordu: "Bebeğim açlıktan, parasızlıktan öldü. 2 çocuğum daha var. Onlar da aç. Ekmek almaya paramız yok. … Mecburum dilenmesem tencerem kaynamıyor. Çocuklarım ne yiyecek? Dilenerek aldığım parayla tencere mi kaynatayım, çocuklarıma bez mi alayım, ölen kızıma mama mı alayım? … Sütüm yok. Çayla insanın sütü olur mu? İki günden beri tenceremde yemek yok. Komşularım bir tabak yemek getirecek de çocuklarım yiyecek."
 
Çuvalında bir Muharrem
 
* 1,5 yaşındaki Muharrem Taş, 1 Şubat 2014 gecesi Van'ın Yalnıca köyü Çeli mezrasındaki evlerinde rahatsızlandı. Yüksek ateş ve öksürük sorunları olan Muharrem, yolların kapalı olması gerekçe gösterilerek mezraya ambulans ya da araç gönderilmediği için hayatını kaybetti. Muharrem'in bir çuvalın içine sığabilen ve babasının sırtında taşıdığı cansız bedeni medyaya yansıdı.
 
Ebru ve Aybüke donarak öldü
 
* Suriye'deki savaştan kaçan ve Ankara'nın Dikmen vadisinde bir naylon çadırda hayatlarını sürdürmeye çalışan Sonay Said ve Hasan Said'in henüz 36 günlük kızları Ebru, 28 Ocak 2016'da -20 derece soğuk olan havada donarak öldü. Suriye'den geldikten sonra kağıt toplayıcılığı yaparak hayatını sürdürmeye çalışan aile, kağıt toplama işine getirilen düzenlemeyle bu işlerinden de oldular. 
 
* 10 aylık Aybüke, 4 Ocak 2016 sabahı İstanbul'un Fatih ilçesinde donarak öldü. Anneannesi Canan A. ve Aybüke birlikte yaşıyorlardı ve kalacak yerleri yoktu. Canan'ın aktardığına göre, komşularının yardımıyla geçiniyor ve bazı geceler hastanelerin acil servislerinde yatıyorlardı. Aybüke'nin donarak öldüğü sabahın arafesinde bir camide yatmışlardı.
 
Bakan, Dilek'in eline para sıkıştırdı
 
Trakya Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü 2. sınıf öğrencisi Dilek Özçelik, 15 Nisan 2013'te Edirne'ye gelen dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın yolunu kesti ve ilaçlarının temini için yardım istedi. Dilek'in cebine 200-300 TL civarında para sıkıştıran Bakan, Dilek'in şaşkınlığı karşısında şöyle söylüyordu: "Başka ne yapacağım? İlaçları sen kendin al. Yok, al onu al. Düşürme parayı, cebinden düşürme." Dilenci olmadığını hatırlatarak, Bakanın kendisine verdiği parayı iade eden Dilek ise olayı şöyle özetliyordu: "Ben bakanı şans eseri gördüm. Devletin başındaki insanların orada olmalarının sebebinin tüm bireylerin ihtiyaçlarına cevap vermek olduğunu sanıyorum. Hala öyle midir bilmiyorum ama bu düşünceyle kendisinin beni dinlemesini arzu ettim. Ama ben ilaç dedikçe o para dedi." 
 
Yüksel'in yoksulluğu ve erkek şiddeti
 
25 yaşındaki Yüksel Demir, 28 Mart 2011'de Diyarbakır'ın Bağlar ilçesindeki evinde bulunan av tüfeği ile kendini vurdu. 4 tane çocuğu olan Yüksel Demir'in 30 yaşındaki eşi Mehmet Demir işsizdi. Amed Kadın Meclisi, Kardelen Kadınevi, Ceren Kadın Derneği, Bağlar Kadın Kooperatifi, Diyarbakır Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi (DİKASUM), Selis Kadın Derneği, EPİDEM Kadın Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık Derneği ve Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) gibi oluşumların araştırmasına göre, medyaya çoğunlukla "annenin yoksulluk intiharı" olarak yansıyan olayın perde arkasında yoksullukla beraber erkek şiddetinin de yer aldığı belirtildi. 
 
Araştırma sonucunda, Mehmet Demir'in ilk eşi Sevinç Öztürk'ün de kendini asarak intihar ettiği ortaya çıktı.
 
(dk)
 
YARIN: Batman, Van, Sur örneğinde kadın intiharları ve sosyal politikalar