DOSYA HABER Yazdır Kaydet

Göç yollarında sığınmacı kadınlar (4)

Dosya Haber
Temmuz 15 / 2016


 

 
 
Son söz: Umarım güzel günler bize de gelir...
 
Handan Tufan/JINHA
 
RIHA - Behiye İbrahim küçük bir bebekken çocuk felci geçirir ve bir ayağı sakatlanır. O günden sonra yaşama engeliyle devam eden Behiye, 17 yaşına geldiğinde annesi ve babasını kaybeder ve kardeşlerine annelik yapar. Tek umudu savaşın bitmesi olan Behiye, "Kimse ölmesin istiyorum. Eski günlerim aklıma geliyor. Benim hayatım hep böyle geçti. Hep bir çile vardı. Umarım güzel günler bize de gelir" diyor.  
 
Behiye İbrahim 40 yaşında engelli sığınmacı bir kadın. Behiye'de sığınmacı diğer kadınlar gibi hikayesini memleketini anlatarak başlıyor. Kendi vatanında yaşamlarının güzel olduğunu söylüyor. Behiye'nin hikayesi daha o dokuz aylıkken başlıyor. Küçük bir bebekken çocuk felci geçirir ve bir ayağı sakatlanır. O günden sonra yaşama engeliyle devam eder. Annesinin ilk çocuğu erkektir Behiye'nin. İlk erkeğe erkek kardeş getirmek için 7 kız çocuk doğurur üst üste annesi. 7 kızdan sonra 7 erkek çocuk daha doğurur. Behiye 17 yaşına geldiğinde annesi son kardeşini doğurduktan sonra yaşamını yitirir. Bir kaç ay sonra da babası kalp krizi geçirir. Bu saatten sonra evlenmeyi ret eder ve kendisinden küçük kardeşine bakar. 
 
'Burada göçmeniz'
 
Kendisi ve büyük ağabeyinin evlenmediğini ifade eden Behiye, "Çok büyük acılar çektik. Kardeşlerim büyüdüğünde herşey bitti sandım. Şimdi de savaş çıktı. Bütün hayatımız memleketimizde kaldı" diyor. 2 yıl önce saldırılar nedeniyle Kobenê'den Urfa'ya ailesi ile birlikte geldiğini anlatan Behiye, "Ben kardeşlerime anne oldum. Bahçelerimiz vardı. Durumumuz çok iyiydi. Burada göçmeniz. Hayat zor" diye belirtiyor. 
 
'Dönerken DAİŞ saldırmaya başlamıştı'
 
Uzun süredir savaşı hissettiklerini ifade eden Behiye, "Ama iki önce DAİŞ saldırıları arttı. Bir taziyeyi gittik. Dönerken DAİŞ saldırmaya başlamıştı. Bende kardeşimi aradım. Bizi çıkarmasını istedim. Sonra kardeşlerim geldi. Birlikte köyden çıktık. Bizim akrabalarımız Suruç'ta bir köydeydiler. Direk onların yanında gittik. Bir köy dolusu telleri yıka yıka geçtik. İnsanlar birbirini eziyordu. Küçük yeğenim onların ayakları altında kaldı. Onu zor kurtardık. Onu öldü sandım. Bir genç gelip bana yardım etti. Onu kurtardık. Çok zordu. Çok kötüydü" diyor. 
 
'Ölmediğimize halen şaşırıyorum'
 
Bir süre Urfa'da kaldıktan sonra tekrar Kobenê'ye geçtiğini ifade eden Behiye, "40 gün kaldık, tekrar dönmek zorunda kaldık. Kaçak yollarla döndüğümüz için askerler yakaladılar. Ölümden döndük. Askerlerin sözlü laflarına maruz kaldık. Bizi yere yatırdılar. Ölmediğimize halen şaşırıyorum. O kadar ölüme şahit olduk ki… Ama burada başka bir ölümle burun burunayız. Oda yoksulluk. Ben kardeşimin evinde yeğenlerimle birlikte kalıyorum. Bize bir yardım yapılmadı. Sakat olduğum için sandalye başvurusunda bulundum" ifadesinde bulunuyor. 
 
'Hep bir çile vardı'
 
Bir kardeşinin Kobenê'de olduğunu hatırlatan Behiye, son olarak şunları belirtti: "Savaşın bitmesi tek umudum. Kimse ölmesin istiyorum. Burada yaşamımız zor. İş yok. Kimse iş vermiyor. Verince de çok az ücret veriyorlar. Biz ülkemize dönmek istiyoruz. Savaşın bitmesini istiyorum. Eski günlerim aklıma geliyor. Benim hayatım hep böyle geçti. Hep bir çile vardı. Umarım güzel günler bize de gelir. Biz güzel yaşayamadık. Çocuklarımız yaşasın." 
 
BİTTİ.
 
(mg)