Toprağa ruh veren kadınların eliyle doğal tarımın ilk hasadı
09:01
JINHA
MÊRDÎN - Kızıltepe Belediyesi bünyesinde çalışmalarını yürüten Nuda Kadın Merkezi, doğa harikası Xurs'a bağlı Hamzalı köyünde hayata geçirdikleri "doğal tarımın" ilk hasadını topladı. 90'larda boşaltılan köyün toprakları ilk defa işlendiği halde çok fazla ürün vermesi doğa-kadın bereketinin tarihi gerçekliğini kanıtlarken boşaltılan köye yeniden hayat verdi.
Mardin'in Kızıltepe ilçesine bağlı Xurs köyleri diye geçen on iki köyün tamamı 90'lı yıllarda devlet politikası olarak boşaltıldı. Bu köylerden Kızıltepe'ye 100 km uzaklıktaki Hamzalı da, bir kadın projesi olan doğal tarımı hayata geçiren Nuda Kadın Merkezi çalışanları emek verdikleri topraktan fazlasını aldıkları ürünlerle ilk hasatlarını topladı. Bu köyü bilinçli olarak seçtiklerini ve boşaltılan köyleri yeniden yaşam alanı haline getirmek istediklerini belirten kadınlar, doğayla iç içe çalışmalarıyla kadını yaşama katmaya ve eski zamanlarda kadının elinde olan ekonomiyi yeniden kadına sunmayı planlıyor. Komünal yaşamla ürettikleri ürünleri pazarda satan kadınlar kendi ekonomilerini oluştururken doğadan aldıklarını doğaya veriyor. Yoğun bir emeğin sarf edildiği çalışmanın her alanında kadınlar yer alıyor. Yüksek dağları, vadileri, yeşili ve tarihi yapıların yer aldığı Hamzalı köyünde doğal tarımı başlatan kadınlar projelerini anlattı.
Ekonomik şiddete karşı doğal tarım…
Kızıltepe Belediyesi Kadın Müdürlüğüne bağlı Ekonomi Birimi Sorumlusu Yeliz Ayyıldız, ekonomi birimini 8 ay önce oluşturduklarını ve temel amaçlarının kadına yönelik şiddetle mücadele olduğunu belirterek ekonomik şiddetle mücadele için doğal tarım projesini geliştirdiklerini kaydetti. Kadının ekonomik şiddetle, çalışma hayatından evdeki emeğinin sömürülmesine kadar her alanda karşılaştığını ifade eden Yeliz, "Ekonomi biriminde, bu şiddete karşı duruş sergilemek amacıyla bölgede çeşitli ekonomi çalışmaları planladık. Doğal tarım çalışması da bu planlama ekseninde şekillendi. Ekonomi ve Ekoloji Koordinasyonundan arkadaşlarla bölgenin tamamından GDO'suz doğal tohumları toplayarak işe başladık. Yine birçok kadının çalışma yürüttüğü seralarımızda ektik. Tarım için seçtiğimiz alan Kürdistan ve Mezopotamya'nın en verimli topraklarındandır. Yaptığımız çalışmayla birlikte toprağın ne kadar verimli olduğunu gördük" diye konuştu.
Ekolojik, sosyolojik ve kadın ekonomisiyle toplumsal proje
Doğal tarım projesini geliştirirken sadece ekonomi ayağını değil sosyolojik, siyasal ve ekolojik boyutlarını da dikkate aldıklarının altını çizen Yeliz, "Bu köy, sistemin çeşitli politikalarıyla boşaltılmış bir köy. Bu çalışmayla köye dönüşleri sağlayacak ve göçleri engelleyecek bir model oluşturmak istedik. Ekoloji boyutunu da ilaç, kimyasal gübre kullanmadan tamamen doğal tohumlarla ve yöntemlerle yaparak gerçekleştiriyoruz. Kültürümüzü, tarihimizi esas alarak yaptığımız bu çalışmayla örnek oluşturabileceğimize inanıyoruz. Toprak yaklaşık 5-6 yıldır hiç işlenmemişti. Toprak sahibinden bize hibe etmesini istedik. Ektiğimiz ürünler; domates, biber, patlıcan, kabak, bamya, fasulye, salatalık, semizotu, yeşil soğan, nane, roka, marul, triyoz, acur, kavun ve karpuzdur. İlk hasadımızda çok verim aldık. Bizim bahçemizi gördükten sonra birçok köylü kendileri de toprağı işleyeceklerini ve çalışmamız devam ettiği takdirde topraklarını hibe edeceklerini söylediler. Bu nedenle çok anlamlı ve değerli bir çalışma. Birçok kadına örnek olacağımızı düşünüyoruz" dedi.
'Tarım büyük bir devrimdir'
"Bu topraklara ve iklime uygun sebze ve meyveleri seçtik. Muğla, Marmaris, Diyarbakır, Malatya gibi birçok yerden doğal tohum topladık" diyen Yeliz, buradaki amaçlarının ürünlerin verimliliğini karşılaştırmak olduğunu söylüyor. Komünde yer alan bir kadının "Tarım, büyük bir devrimdir" sözlerine konuşmasında yer veren Yeliz şunları kaydetti: "Kızıltepe'nin yaklaşık yüzde 40'ı mevsimlik işçilik yapıyor. Kendi toprakları olmasına rağmen ya da köyleri boşaltılmış topraklarını işleyemeyen kadınlar Türkiye'nin birçok ilinde kötü koşularda düşük ücrete mevsimlik işçiliğe zorlanmaktadır. Bu çalışma, mevsimlik işçiliği de ortadan kaldırmak istiyor."
İki dönümlük arazi ve üç kadın…
Kadın, doğa, ekonomi ve üretimin ayrılmaz bir bütün olduğuna değinen Yeliz, "Ekonomi eşittir kadın, kadın eşittir üretimdir. Dayanışma, kolektif çalışma, paylaşım ruhunu açığa çıkarmak, komünü oluştururken dikkat ettiğimiz ilkelerdi. Hiçbir arkadaşımız çalışmaları karşılığında ücret almıyor. Ürünü eşit şekilde dağıtarak gönüllü çalışmalarının karşılığını alıyorlar. Yaptığımız çalışmanın her boyutunun toplumsallaşmaya dönük olduğunu ve bu aşkı hissettim. Kadınlara, bizimle birlikte çalışması için ya da kendileri oldukları yerde bu projeyi geliştirmeleri için çağrıda bulunuyorum. Kürdistan'ın her tarafı sistemin politikalarıyla yakılıp yıkılırken bu çalışmanın umut verici olduğunu düşünüyorum. Üç kadın ve iki dönüm araziyle başladığımız çalışmamızı gelecek yıl komünümüzü ve araziyi büyüterek yapacağız. Kadın da, doğa da, toprak da doğurgan, üretken ve kutsaldır" şeklinde konuştu.
'Kadınlara ekonomik özgürlüğünü kazandırmak istiyoruz'
Kızıltepe Belediyesi Kadın Müdürlüğü Ekonomi Biriminde çalışma yürüten Zilan Özel, çalışmalarına Şubat ayında başladıklarını ve seralarda ekilen tohumları tarlada ekmek üzere üç kadınla oluşturulan komün çalışmalarına destek olduklarını ifade etti. Çalışmanın amacının komünü oluşturmak ve yaygınlaştırmak olduğunu kaydeden Zilan, "Kadınları ekonomik ve sosyal yönden dışarıya çıkarmak, küçükte olsa kadınlara ekonomik özgürlüklerini kazandırmak istiyoruz" dedi.
'Özümüze dönmek istiyoruz'
Sistemin insanları toprak ve doğa başta olmak üzere her şeyden uzaklaştırdığını dile getiren Ronahi Avcı ise, "Kadını toprakla buluşturmak istiyoruz. Kapitalist sistem her şeyi hazır sunmakta, oysa toprak kadını canlı tutarak ona enerji vererek üretmektedir. Kadın her şeyi keşfedendir. Tarımı ortaya çıkaranda o dur. Kadının ekonomisi evinde erkeğe hapsedilmiş oysa kadın kendi ekonomisini yaratabilir. Biz yeniden özümüze dönmek istiyoruz. Ve bu proje burayla sınırlı kalmasın, yaygınlaşsın istiyoruz. Doğada bedenen ve ruhen rahatız. Yediğimiz her şey hormonlu ama burada doğal ürünler yetiştiriliyor. Bu kadının öz savunması olduğu gibi doğanın da korunmasıdır. Emek veriyorsun karşılığını alıyorsun ve bu emek üzerinde yaşamını inşa ediyorsun. Bugün doğada olmak toprağa dokunmak, kaybettiğimiz bir şeyi yeniden bulmak gibi" diye ifade etti.
'Kadın topraktan koparılırsa insan bir daha özüne dönemez'
Çalışmaya destek veren Erciyes Üniversitesi Sosyoloji Bölümü son sınıf öğrencisi Rewşen Öztürk ise çalışmaya destek vermesinin en önemli sebebini "Bunun bir kadın projesi olması beni çok cezp etti" diye açıkladı.
Rewşen, safsata ve söylemlerle kadınların her türlü sosyal, kültürel, ekonomik alanda hayattan koparılmasından mustarip olduğu için projede yer aldığını dile getirerek, "Kadın topraktan koparılırsa insan bir daha özüne dönemez. Kadınların ayakları üzerinde durabileceğini göstererek, ezilmiş kadın profilini bir yana bırakıp artık güçlü kadın modelini oluşturmak ve buna ön ayak olacak her türlü projede yer almak benim için çok önemlidir. Bu projeyi lisans tezim olarak değerlendireceğim. 16 yıldır sistem okullarında okuyorum, üniversite bunun son ayağı. Öğretmemeye, köleleştirmeye yönelik bir eğitim sistemi ve şimdiye kadar öğrendiğim tek şey teori. Burada pratiğe dökmek ve kadınlarla birlikte çalışıp işin özünde bulunmak çok önemli. Hayatına uyguluyorsun ve bunu yaşıyorsun. Bundan sonra da Kürdistan'da çalışacağım ve bu tür projelere ön ayak olan kurumlarda yer alacağım" diye konuştu.
Ülkenize dönün ve doğaya…
Kadın Kooperatifinde çalışan ve ürünlerin toplanmasına yardım etmek için orada bulunan Gülnaz Çifti, bu projenin maddi ve manevi olarak çok önemli olduğunu söyledi. Mardin'den ayrılıp metropollere ve yabancı ülkelere giden insanlara seslenen Gülnaz, "İnsanlarımız başka memleketlere gidip çalışıyorlar, sistemin kölesi oluyorlar. Oysa kendi topraklarında böyle projeler geliştirebilirler" dedi.
Toprağı yeniden canlandırmanın çok önemli ve doğadan gelen ürünlerinse çok sağlıklı olduğuna değinen Gülnaz son olarak şunları kaydetti: "Anneannelerimiz dedelerimizin yaptığı işlerdir. Çok uzaklaşmıştık. Göç edip giden insanlarımız, evlerine dönüp kendi ekonomilerini oluşturabilir, doğadan kopmadan yaşayabilirler. Bu projelerin örnek alınıp çoğalmasını istiyorum. Birçok kadın var evdeyiz bir şey yapamıyoruz diyor. Ama gerçek bu değil kadınlar her şeyi yapabilir. Yeter ki istesinler."
(ce-ea/dk)