İÇERDEN YAZILAR Yazdır Kaydet

Zindanda direniş zamanı! Açlık grevleri

İçerden Yazılar
Eylül 17 / 2015


 
Gazal Süer
 
Zindanlar egemen erk zihniyet tarafından yaratılan yapay mekanlardır. İnsan doğasına karşı oluşmuş ve varlığını sürdürmüştür. ''Cezaevi'' kavramına baktığımızda bu tamlamanın insanı nasıl yanlış bir yönlendirmeye ittiğini görebiliriz ''cezaevi'' tanımı toplum ya da onun kutsalı olarak kendini ifade eden devlete karşı işlenmiş suçların cezasının çekildiği yer olarak tanımlanır. Bu mekanlar sözde  toplumun huzuru ve güvenliği için oluşturulmuştur. ''Islah etme''  '' tekrardan topluma kazandırmak'' için betonlarla çevrilen bu mekanlar aslında erk zihniyetin yansıdığı en önemli yerlerdir. Toplum huzuru ya da ''güvenliği'' denilen şey aslında bir maskeden başka bir şey değildir toplum maskesi altında saklanan devlet gerçekliğidir. Kendini meşru kılmak, egemenliğini sürdürmek için kendini topluma tanrılaştıran bir oluşumdur. 
 
Cezaevi cezanın çekildiği ev kavramı oldukça düşündürücüdür. Kendini baba konumunda gören devlet bir ev yaratmış ve çocukları olarak görmediği halkı buralar tıkıp onun iyiliği için ıslahlaştırıp tekrardan topluma kazandırma çabasına girmiştir. Toplumsal mücadelelerin yürütüldüğü her yerde bu mücadelenin en önemli ayaklarından bir tanesi zindanlardır. Gerek tarih, gerekse günümüzde bu çok açık bir şekilde görünüyor. Bu sisteme baş kaldırıp devlet çıkarlarına ter düşen herkes bu mekanlara girmiştir. Direnen pek çok halk gibi Kürtlerin tarihinde de zindan önemli bir yer tutmaktadır. 
 
Her türlü hakkı gasp edilen Kürt halkı tarihten günümüze hep mücadele etmiş, katliamlardan geçirilmiş, sürgün edilmiş geri kalanlar ise zindanlara atılmıştır. Bundan kaynaklı zindan Kürtler için hassas noktalardan biridir elbette ki bu yazıyı kaleme almamın önemli bir nedeni 21.yy'da hala büyük bir mücadele yürüten Kürtlerin, hala katliamlara tabi tutulması, sürgün yollarına düşürülmesi ve zindanlara atılmasıdır. Büyük mücadelenin olduğu bu süreçte zindan'da olan binlerce siyasi tutsak da her daim bu mücadeleyi büyütüp destek olmak için her türlü devrimci sorumluluğu üstlenmiştir. Tıpkı 31 gündür grevinde kalan siyasi tutsaklar gibi dışarıda ki mücadeleyi içeriye taşırmak için, Türkiye ve Kürdistan zindanlarında ki siyasi tutsaklar süresiz dönüşümlü açlık grevine başlamışlardır. Devlet tutsak ettiklerini, her ne kadar yüksek duvarlar inşa etse de Kürdistan topraklarından, Türkiye'nin en ücra köşelerine sürgünde etse, mücadeleden halktan koparamamıştır. Tarihte de bu olmuştur ve günümüzde de bu olmaya devam etmektedir.
İnsan neden açlık grevine girer, açlık grevi nedir? Bu soruları sormadan geçemiyor insan. Elbette ''Açlık grevi-ölüm orucu'' denilince ilk akla gelen Kemal Pir, Ali Çiçek, M. Hayri Durmuş, Akif Yılmaz'dır. 5 nolu Amed zindanında, zindanı anlamlaştıran halkıyla mücadelesiyle bütünleştiren duruştur. Başlatılışı olmuşlardır. Zindan da direniş geleneğini miras bırakmışlardır. Yine direnişin zamansallaştığı bir başka dönem olan 2012 süresiz dönüşümsüz olan açlık grevini de görmüş ve son dönemlerinde yer almıştım. O zaman yaşanan duygular kolay kaleme gelmez. İnsanların birbirini ekmek için öldürdüğü bir dönemde, yoldaşlarınızın bir direnişi büyütme çabasına girdiğini bedenini halkına siper etmek için yanıp tutuştuğunu sistemi reddederek onurluca yaşamak için yemek yemeyi reddetmesi Kürt halkının büyük iradesine, kemallerle bütünleşerek yeniden direniş ruhunu yaşatmıştır. Bu direniş karşısında saygıyla eğilir, ruhunuzu bu mücadeleyle yıkanmasına izin verirsiniz. 
 
Bu büyük mücadeleden sonra kısa süreli açlık grevleri tekrar oldu. bunlar protesto amaçlıydı, ve şimdi yine direnişin içindeyiz. Bizi halkla mücadeleyle koparamayacaklarını bir kez daha görecekler. Sistem bunu hazmedeyip tekrar bir korkuya kapıldı ki, saldırı ve sürgün politikalarına yeniden başladılar. Amed merkezde yer almak pek çok şeyde bir anda yaşatıyor. Dışarıda atılan biber gazlarını burada halkla birlikte bizde soluyoruz. Sloganlarımız onların sloganlarıyla karışıyor. Belki alanlara çıkıp mücadele edemiyoruz ama yoldaşlarımızın cenazelerine sahiplemek, İmralı üzerinde ki tecrit ve halk üzerinde yapılan katliam ve siyasi soykırım karşısında bu direnişin bir tarafı olduğumuzu göstermek için mücadelemizi açlık greviyle büyüttük. Zindan bu sürecin ağırlığını yaşıyor, hissediyor. Halkın verdiği mücadeleyi kendi mücadele sahasında büyütüyor tek göstere bileceği yöntemde açlık greviyle…Cizre'de aç kalan çocukları en iyi bizler, halkımız hisseder. Zaman birbirini sahiplenme  zamanıdır. Tıpkı 2012 sürecinde olduğu gibi. Ruhumuzun tek kapatıldığı yer bedenimizdir. Bu sistemde de korkunç kapatılma odur. O ruhu özgürleştirmek için adım attık bu duvarlar bedenimizi aşan ruhumuza nasıl en olabilir ki şimdiye kadar olmadı. Duvarlar yanıltmasın, her zaman tutsaklar, halkıyla birlikte mücadele ediyor, etmeye devam edecek. Çünkü bizler Ada'da tutulan bir halk önderinin felsefesini benimsedik halkıyla bir olan ve özgür olan bir liderin felsefesi… Bilge kişi gibi her an hücrelerimize kadar direnmeliyiz. Direnmenin, mücadele etmenin yeri ve zamanı yoktur…
 
Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi