JİNEOLOJİ TARTIŞMALARI Yazdır Kaydet

Jineoloji'nin dalları: Ekonomi, politika ve eğitim (4)

Jineloji Tartışmaları
Mart 18 / 2015


 
Dicle Arya / JINHA
 
HABER MERKEZİ - Jineoloji'nin temel dallarında olan ekonomi, politika ve eğitimin kapitalist ideolojik kurgularının dışında ele alınması gerektiğini kaydeden  PAJK Jineoloji Komitesi üyesi Dicle Amed, "Evdeki eş-baba ve efendi arasındaki ilişki kadın ekonomisini iş bölümü halinde gasp etmek ve paylaşmaktadır. Burada iki sınıf vardır, kadınlar ve erkekler. Oysa ilk devrimi yaratan kadın ekonominin gerçek sahibidir" dedi. Politikanın iktidarı olarak algılanmasının yanılgılı olduğunu ve asıl işlevinin toplumsal ilişkileri düzenlemek olduğunu belirten Dicle özgür düşünce ve özgür zihin için kadınların yanılsamaların ötesinde hakikati aramaları gerektiğini kaydetti. 
 
Bin yıllardır erli sistem tarafından akıl-beden olarak parçalanmış bir cins olarak kadınların, bütünlüklü olarak kadın bilimi ekseninde ele alınması anlamına gelen Jineoloji'nin tamamlayıcı dalları arasında yer alan ekonomi, politika ve eğitiminde kadın merceğinden incelenmesi gerekiyor. Bilim disiplini içinde değerlendirilen bu alanların kadınla bağının doğru kurulmasıyla toplumun temel taşlarının da yerli yerine oturacağı önermesi yapılıyor. PAJK Jineoloji Komitesi üyesi Dicle Amed, ekonomi-ekoloji ve eğitimi Jineoloji'nin temel dalları olarak nasıl ele aldıklarını ve nasıl yorumladıklarını anlattı. 
 
'Ekonomi kendi tarihsel süreçleri ile ele alınmalı'
 
Ekonomi ile başlayan ve ekonominin etimolojik kökeninden yola çıkan Dicle, Yunanca ev (oikia) ve nomos (kural) sözcüklerinin birleşiminden meydana gelen ekonomi kelimesinin 'ev yönetimi' anlamına geldiğini aktardı. Dicle ev-yasası-yönetimi kavramının güncel imajı ile ele alındığında 'klasik ev kadınlığı'nın akıllara geldiğini ancak, tarihsel arka planın böyle olmadığını söyledi. Ekonomi kavramının içerdiği ev yönetimi anlamının, kadına dayalı komünal üretim tarzı, üretim ilişkileri, üretici güçleri demek olduğunu belirten Dicle, "Belli bir bölge ve topluluğun üretim modelini, üretim ilişkilerini ve üretici güçlerin toplam aktivitelerini ifade eden ekonomi bir sosyal tarihe, kültürel evrime dayandığı için kavramları kendi tarihsel süreçleri ile almak zorundayız. Avcılık ve toplayıcılık insan topluluklarının ilk ekonomik faaliyetidir. Avcılık tesadüflere bağlı olduğundan süreklilik ifade etmediği kadar, üretmeye dayalı bir geçimlik tarzı olmadığı ve araçları öldürmeye dayalı olduğu için bir toplumsal üretim gücü olamamıştır" dedi. 
 
'Üretici güç kadındır'
 
İnsanlık tarihinin ilk ve en büyük devrimine tarım-neolitik devrim denildiğini söyleyen Dicle, bu devrimin kadın eliyle yaratıldığına işaret etti. Dicle sözlerini şöyle sürdürdü: "Neolitik ekonomide çapa, tohum vb. üretim araçlarının kullanımını kadın yaptığından üretici güç kadındır. Avcı, çoban erkek ile kurulan üretim ilişkileri ilerleyen dönemde sabanın kullanmasıyla tarıma dayalı üretim ilişkilerinin çeşitlilik kazanmasına yol açar. Topluluklar arası değiş-tokuş, zanaatçılık, komünal iş bölümleri bu dönemin üretim ilişkilerini ifade eder. Neolitik ekonomide sınıf değil doğal işbölümüne dayalı üretim ilişkileri vardır. Tarım ekonomisinin temel üretici gücü kadın olduğundan ekonomi kadın barınağının merkezinde doğar, planlanır ve toplumsallaştırılır. Yunanların ekonomiye ev yönetimi demesi bu gerçeği işaret eder ve aslında bir diğer anlamını ele verirler; toplum yasası-toplum yönetimi."
 
'Sınıflar tarihin zorunlu gelişim yasası değildi' 
 
Dicle, "Sol sınıf çözümlemelerinde ele alınan, sınıfların ortaya çıkışını, gelişimini tarihin zorunluluğu yasası biçiminde tanımlamak ve sınıfın ekonomiye el koymasının yeni ekonomik güç ve ilişkilerin, kadın ekonomisini ve onun üzerine kurulan sömürge sisteminin doğal-tarihi bir süreç olarak açıklamak kapitalizmi akılcılaştırıyor" dedi. Dicle, "Artı emek ve artı değer teorisi doğrudur; ama son derece eksik ve erkek merkezlidir. Kapitalist sisteme kadar efende-köle ve feodal-senyör biçiminde gelişen sınıf-tekelcilik, kadının ataerkil hukuk ile erkeğin mülkü kılınması ile gelişebilmiştir. Kadın erkeğin mülkü, soy baba yanlı, birikim-artı ürün sermaye olur. Ancak kadın üretim sürecinden alıkonulamamıştır. Aksine kadın tarım, zanaat, tıp vb. alanlarda üretim gücünün bizzat kendisi olduğundan daha fazla üretime koşturulup, emeği gasp edilerek sermaye arttırılmıştır. Evdeki eş-baba ve efendi arasındaki ilişki kadın ekonomisini iş bölümü halinde gasp etmek ve paylaşmaktır. Burada iki sınıf vardır, kadınlar ve erkekler sınıfı. Artı emek ve artı değer kadın emeği ve ekonomisidir, el koyan ve sermayeleştiren ataerki ve efendi-senyördür. Köylerde yaşamış arkadaşlar bilirler, tüm işleri kadınlar yapar, erkekler birikimi yönetir; yani ürüne el koyar. Çünkü ekonomi kadındır."
 
İlk sömürge: Kadınlığın kurgulanışı 
 
Kapitalizmin üç yönteme dayalı geliştiğine işaret eden Dicle, üç yöntemi şu şekilde dile getirdi: "Birincisi; temel üretim araçları ve üretim güçleri olan kır ekonomisine, yani toprağa el koyma. İkincisi; keşifler ile halkların toprağına-zenginliklerine el koyma, yani yurtsuzlaştırma. Üçüncüsü; bilgi ve bilimi tekeline alma." Kadınların "İlk sömürgeleştirilen sınıf" olma tespitinden yola çıkarak özellikle 'ev kadınlığı' olgusunun çözümlenmesi gerektiğini kaydeden Dicle, kadının kapitalist üretim ilişkilerinde ev işlerini, çocuk bakımını, ek işleri, erkeğe hizmeti sağlayacak kişi olarak kurgulandığını söyledi. Dicle şunları söyledi: "Kadın ev işlerini, çocuk bakımını, ek işleri üstlenebildiği oranda erkek tam gün kapitaliste çalışabilir. Bunun sağlanması için kadın işsizleştirilir ve ev kadınlığına mahkum edilir. Ev kadınlığı erkeğin yeniden üretime hazırlanmasını gerektiren emek, değer sürecidir. Annelik ise kapitalizme yeni işçiler doğuran rol işlevi görür ve yeniden üretim gücü sıfatı kadında sağlamlaştırılır. İşçi erkek ve kadınından artı emeğini ve artı değerini çalar ve kapitaliste satar."
 
21. yüzyıl kadın emeği ve üretimine dayalı mücadele yüzyılı olmuştur'
 
Ekonominin politika bilimi, kadın emeği ve üretiminin görünmezliğini ve değersizleştirilmesini teorize eden, kapitalizmi yasalaştırıp doğal bir durum diye sunan bir rol oynadığını belirten Dicle, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın ekonomiyi Jineoloji'nin bir dalı olarak önerdiğini, kadın emek ve üretimi üzerine kurulan tekelin analiz edilmesi gerekliliğine işaret ettiğini hatırlattı. Analizi yapılmayan, kuramı açıklanmayan sorunun mücadelesinin verilmediğini, verilemeyen mücadelenin köleliğin yanılsaması olduğunu ifade eden Dicle, "Önderlik sınıf çatışmasına dayalı toplum analizini ret edip, kadın çelişkisine dayalı tarih ve toplum analizini yaparken şunu işaret etti; ilk ezilen sınıf, ilk sömürge kadındır. Ezen cins tüm egemen sınıf ve ulus tekelidir, kadın ve erkek ilişkilerinde başlatılan mülkiyet, sermaye, iktidar tüm mülkiyetin, sermayenin, iktidarın kalbidir. O zaman sınıf mücadelesi sınırlı hakikattir ve sınırlı hakikat en aldatıcı haldir. Hakikat kadın ekonomisi üzerine kurulan tekele karşı mücadeleyi yükseltmektir. 21. yüz yılın kadın yüz yılı olmasının nedeni kadın emeği ve üretimine dayalı mücadelelerin ekonomik sömürgelere son verme niteliğinde açığa çıkmasıdır" diye konuştu.
 
'Kuram ve mücadele iç içe süreçlerdir'
 
Jineoloji'nin sadece kadın ekonomi kuramını yapmayacağını, emeğin özgürlüğü mücadele yol ve yöntemlerini açığa çıkartacağına da değinen Dicle şunları kaydetti: "Nerede kadın emeği sömürülmektedir, bunun yöntemleri nedir, yeni gelişen sömürü biçimleri nasıl uygulanmaktadır, kadın ekonomisi nasıl değer gücüne kavuşturulabilir ve görünür kılınabilir? Topraksızlaştırılan ve yurtsuzlaştırılan (gasp edilen üretim araçları) kadın nasıl yeniden üretim araçlarına kavuşabilir, iş ve emek ahlakı yeniden nasıl tanımlanmalıdır soruları ekseninde bir kadın ekonomi mücadelesini örgütleyecektir. Kuram ve mücadele bu anlamda birbirini belirleyen iç içe süreçler olacaktır. Kadın ekonomisinin özgürlüğü için kuram, mücadeleyi bilimsel kılmak için kuram, kadın ekonomisini inşa etmek için kuram yapılacaktır."
 
'Politika iktidarın doğallığından çıkardığı bir kavramdır'
 
Politikanın da ayrı bir başlık olarak ele alındığını kaydeden Dicle, devlet-iktidar olgunlarına işaret etti. Dicle, "Devlet işlerini yürütme ve düzenleme, bir grubun topluma dair yaptığı tüm etkinlikler ya da güç kullanımı biçiminde tarifi yapılan politika tanımlarının, kadın için bir problem alanı olduğunu belirtebiliriz. Bu tanımlamalar, öncelikle iktidar merkezli tanımlamalardır ve politika sanatı tarihini devlete dayandırarak tarihsizleştirir. Devlet öncesi toplumsal tarihi yok sayması ise kadın kültür ve toplumsallığının yok sayılmasıdır. Tarihsizleştirmenin amacı ise iktidarı gizlemek, politikayı olağanüstü, özel yetenek alanı tanımlamaları ile iktidarın imalatının örtüsü olarak kullanmaktır. Devlet ve erkek aklı oligarşisini olumlayan bu tanımlamaların işlevi, politikasızlaştırmayı gerçekleştirmedir. Politika diyebiliriz ki iktidarın en fazla çarpıtmalarına uğramış, tarihsizleştirilmiş ve depolitize edilmiş bir kavramdır." Dicle, iktidarın politika olarak sunumun başarılı çarpıtmalarından biri olduğunu söyledi. 
 
'Devletsiz toplum yöntemi politikadır'
 
Politikanın, topluluğun ortak yaşamını içeren tüm etkinliklerin karar ve yürütme sürecine toplulukça katılımının olduğunu belirten Dicle, politikanın ortak tartışma, ortak karar ve ortak iş yapmak olduğundan toplumsal yararın temel ilkesi olduğunu, bu nedenle bir zümre işinin olmadığını, ortak iş yapma yeteneğinin olduğunu belirtti. Bu ortak iş yapmaya dayalı yeteneği ortak değerlerde birlik kurmak ile mümkün olduğuna değinen Dicle, devletsiz toplumun birliğinin ahlak, yönteminin politika olduğu ifade etti. Dicle, politikanın bireyin ve topluluğun kendi kaderini belirleme ve kendi kendini yönetme özgürlüğü olduğunu, cins iktidarına dayalı olmayan, devletleştirmeyen ve sınıflaştırmayan ahlaki ve politik ilkenin özgürlük ilkesi olduğunu söyledi. 
 
'Politika, özgürlüğün mücadelesidir'
 
Jineoloji'nin kadın ve politika ilişkisini bir özgürlük ilkesi temelinde ele aldığını, bireyin ve toplumun kendi kaderi ile ilgili söz söyleme, karar alma ve eyleme geçme gücü olarak gördüğünü kaydeden Dicle, "Kadın ne yapmak istiyor, nasıl yaşamak istiyor, nasıl bir toplum ilkesini arzuluyor, ne olmak arayışındadır soruları politikanın bizzat kendisidir. Hayatını gerçekleştirme ve hayatını seçme özgürlüğü bu anlamda politikanın kendisi oluyor. Kadın politikasını Jineoloji ile kuramsal ölçekte derinleştirmek ve kuramı politik mücadele ile yaşama geçirmek gerekecektir. Bu nedenle Jineoloji'nin kadın politikalarının açığa çıkarıldığı bir alan olduğunu belirtelim. Hem politikanın kuramsallaştırıldığı hem de kuramın politik güce kavuştuğu, politikleştirildiği bir rol oynayacaktır. Çünkü politika özgürlüğün mücadelesidir" dedi. 
 
'Her eğitim bir ideolojik kimlik içerir'
 
Jineoloji'nin dallarından olan eğitim konusunu da değerlendiren Dicle, ideolojik yaşamın örgütlendiği araçlardan biri olduğunu söyledi. Bilgi ve kültürün aktarımı olduğu kadar, bireyin sosyal ve zihinsel temelde toplum hayatına hazırlanma süreci olduğuna vurgu yapan Dicle, "Her eğitim bir ideolojik kimlik içerir; tarih, ahlak, sanat, yaşam, din, bilim algılarını eğitim ile örgütleyen ideoloji, insan modeline bu eğitim ile ulaşır. Eğitim ile insanı özgürlüğe de köleliğe de hazırlayabilirsiniz. Eğitim ve eğitilmişlik bu anlamda iki temel fark temelinde belirginleşir. Biri öğretmeyi diğeri terbiye etmeyi gerçekleştirir. Hegemonik ideolojiler eğitilmişliği-terbiye etmeyi esas alır. Öğretmek ise demokratik içeriklidir, bireyi geleceğe hazırlamayı, toplumsal yaşamı bireye aktarmayı amaçlar ve toplumu bireye, bireyi topluma açıklar" dedi. 
 
'Toplumsal cinsiyetçiliğin ideolojik kodları tüm ideolojilerin kök hücresi'
 
Kadın bilgisinin ve bilgilerinin öğretme-eğitme yeteneğini bilgi ve eğitim tekelleştirme yolu ile tasfiye etme sürecinin toplumsal cinsiyetçilik ideolojisi ile tamamlandığına vurgu yapan Dicle, "Kadın eğitilme ve terbiye edilme sürecine alınarak uysallaştırılır. Cariyelik, kölelik, fahişelik ve karılık eğitim kadının eğitilme biçimi olarak çok özel biçimlerde geliştirilir. Toplumsal cinsiyetçilik egemen erkek ideolojinin terbiye etme, iktidarı inşa etme eğitimidir ve her birey doğduğu andan itibaren bu eğitim ile yetiştirilir. Kadınlık ve erkekliğin inşa edildiği, kölelik ve egemenliğe kadının ikna edildiği ve ataerkil sistem felsefenin kalplere kabulünün sağlandığı alandır. Burada bir erkek tarihi, erkeklik kültürü ve uygarlığı anlatısı merkez alınarak süreç işletilir. Nasıl bir erkek ve nasıl bir kadın olmak gerektiği öğretilirken ideolojide sürekli artarak üretilir. Toplumsal cinsiyetçiliğin ideolojik kodları tüm ideolojilerin kök hücresidir ve cinsiyetçilik zamanın değişimlerine göre derinleştirilerek güçlendirilir." 
 
'Özgür kadın bilincine ulaşmak tek amaçtır'
 
Jineoloji'nin nasıl bir eğitim soruna vereceği cevabı aktaran Dicle "Jineoloji, nasıl bir eğitim ve bu eğitim nasıl örgütleyeceği ile ilgili olacaktır. Geleneksel, cinsiyetçi ve egemen eğitim sisteminin analizini, deşifresini yaparak süreci başlatmak gerekecektir. Kadın teorisi ve kadın ideolojisinin eğitimini bilimsel araçlar ile derinleştirmenin tek amacı özgür kadın bilincine ulaşmaktır. Eğitim kadına özgür düşünce, özgür davranış, özgür seçimde bulunma yeteneğini kazandırma gücünü verebildiği oranda doğruluğunu kanıtlayacaktır. Bunun için kadın ve toplum doğası, kadın tarihi, kadın ve kültürel yapıları, kadın ve bilim, felsefe, sanat, kadın ekonomi politikası, kadın sosyolojisi vb. konularında bir aydınlanmayı sağlamak zorundadır" diye konuştu. 
 
Kadın aydınlanma döneminin başlaması 
 
Kadın eğitim modelleri, eğitim konuları ve eğitim süreçlerinin nasıl olacağının cevaplarını bulmak kadar, eğitim araçlarının ne olacağının da belirlemek gerektiğini söyleyen Dicle, kadın akademilerinin, endüstrileştirilen, kadın üniversitelerin ve kadın sanat okulları ile bir kadın aydınlanma dönemini başlatmanın gerekli olduğuna değindi. Dicle devamla şunları ifade etti: "Toplumsal eğitim sisteminde toplumsal cinsiyetçiliğe karşı mücadele ile pekiştirilecek bu aydınlanma dönemi erkeğe karşı kadının yüceltilmesini hedeflemeyecektir. Kadınlık ve erkeklik değil, önce insan olmanın bilgisini öğrenecektir. Kadın kültürünün eğitici gücü, dinsel direniş hareketlerinde takke ve manastırlarda geliştirdiği din-felsefe eğitim birikim, şifalı kadın bilimi, felsefe ve kuram tarihinde kadın zihinsel üretimleri, feminist kuramlar, kadın hareketimizin kırk yılı bulan özgür eğitim sistemi ve ideolojisi muazzam bir eğitim mirasını, birikimin oluşturmuştur."
 
'Eğitimin özgürleştirilmesi'
 
Jineoloji'nin tarih, demoğrafya, ekonomi, etik-estetik, tıp, politika, sosyoloji, felsefe, dallarında kadın tarihini, hakikatlerinin aydınlanmasıyla birlikte kadın eğitimlerinin de gerçekleşmesi anlamına geldiğine değinen Dicle, Jineoloji'nin örgütlenme yöntemlerinin aynı zamanda kadın okullaşması demek olduğunu söyledi. Egemen erkek eğitim sistemine karşı özgür kadın eğitim sistemi ile özgürlüğün gücünün inşa edileceğini belirten Dicle, "Hiçbir güç özgür düşünce kadar güçlü olamaz. Ancak öncelikle eğitim felsefesini oluşturması gerekecektir; çünkü insanın bilen doğası zihin, bilginin kendisinin ne olduğundan daha fazla problemlidir. Hakikati olduğu gibi bilme kadar, zihin hakikati yanılgılı kavrama ve çarpıtma gücündedir. Jineoloji, bu anlamda eğitim felsefesini hakikatin doğasını(bilgisini) bilmek kadar, zihnin bilme doğasını kavramakla ilgilenecektir. Eğitimin demokratik düşünce ve demokratik yöntemler temelinde inşa edilmesi zihnin bilginin doğasına karşı yanılgılı, dogmatik ve iktidarcı etkilerini aşacak en güçlü araçlar olacaktır. Eğitimi demokratikleştirme, öğrenmeyi özgürleştirme kadın eğitim anlayışı olacaktır" diye konuştu. 
 
Yarın: Kadın Özgürlük Hareketi'nin deneyimlerinin geldiği aşama Jineoloji'yi, PAJK Jineoloji Komitesi üyesi Rengin Botan değerlendiriyor. 
 
(fk)