Kadın öyküleri 'Arka Bahçe' ile sahnede

09:02

 


Helin Yıldırım/JINHA


ANTALYA - Özgecan Aslan katliamının ardından 'Arka Bahçe' tiyatro oyununu yazmaya karar veren Akdeniz Üniversitesi Oyunevi Tiyatro Topluluğu üyelerinden Tülin Ulutürk, oyunda 6 farklı kadın karakterini canlandırdıklarını belirterek, "Söylemek istediklerimi 'Arka Bahçe' ile fısıldadım, sağır kalanlara ise haykırdım" dedi.


Akdeniz Üniversitesi Oyunevi Tiyatro Topluluğu bu yıl bir ilke imza atarak üyesi olan bir üniversite öğrencisinin yazıp yönettiği oyunu sergiledi. Tülin Ulutürk'ün yazdığı ve yönettiği "Arka Bahçe" isimli kadın oyunuyla, unutulmaya yüz tutmuş, kilitlenen, saklanan, hırpalanan ve sevgisini yutmak zorunda kalan kadınların hikayelerini konu alıyor. Akdeniz Üniversitesi Oyunevi Tiyatro Topluluğu üyelerinden Tülin Ulutürk, 11 Şubat tarihinde Tarsus ilçesinde vahşice katledilen Özgecan Aslan'ın ardından "Arka Bahçe" tiyatro oyununu yazdığını belirtti. Tülin, "11 Şubat sabahı bir kâbusla uyandım. Özgen Aslan'ın kâbusunu haber aldım annemden. Özgecan için adalet yürüyüşlerine katıldık. Başkaları da yanmasın dedik. Kadın Oyunları'nı yeniden sahnelemek istedik. Oyun metnini 10 günde hazırladık" dedi.


'Önyargıları kırmaya niyetlendik'


Teması itibariyle ''Arka Bahçe'' isminin kendilerinde bir heyecan yarattığını söyleyen Tülin, "Her şey olağandan hızlı geliştiği için, oyundan sonra bir çeşit lohusa sendromu yaşadığımı itiraf etmeliyim. Sanki evladımı içimden çekip almışlardı. Derdimizi anlatmıştık, ama içimde bir boşluk doğmuştu. Bu da bir şeyler üretme hevesimi körükledi. İnsanlar eğer yalnızca izleyeceklerse, bu oyunu izlememelerini rica ederim. Oyun yalnızca kadınların değil, çocukların ve toplum tarafından ötekileştirilmiş diğer bireylerin yaralarına da elinden geldiğince değiniyor. Bunlara tanık olmanın ötesinde müdahale etmektir mühim olan. İnsanın içindeki algıyı değiştirip, önyargılarını kırmaya niyetlendik biz" diye belirtti.


'Yanı başımızdaki kadınları anlatmak…'


"Yanı başımızdaki kadınları anlatmak için böyle bir oyunu kaleme aldım" diyen Tülin, "Yaşamaya çalıştığımız dünya toplumun üretken parçalarını savunmasız bırakmaktadır. Bu parçalardan en kudretlisi de kadındır. Kadın yaşamın her alanında hor görülüyor bunu görmemek hainlikten başka bir şey olmayacaktır. Bu çirkin gerçekle uyanmadığımız bir sabahımız olmadı" dedi. Kadın katliamlarının artarak devam ettiğine dikkat çeken Tülin, kadının yıldırılmaya, sindirilmeye ve yıpratılmaya çalışıldığını belirterek, "Buna yönelik söyleyeceklerimi 'Arka Bahçe' ile fısıldadım, 'sağır' kalanlara ise haykırdım" dedi.


'Şiddet gören kadın olmak zordu'


Üç yıldır topluluk üyesi olduğunu belirten Gizem Ziştoylu da, "Arka Bahçe" oyununu sergilemekten memnun olduklarını ifade etti. Oyunda 6 farklı kadın karakterini canlandırdıklarını söyleyen Gizem, "Benim canlandırdığım rol şiddet gören kadındı. İlk provasını anlatan Gizem sözlerine şöyle devam etti: "Tülin ve diğer arkadaşlarımız beni sahneye attı, saçımı çekti, tokat attı ve kemerle vurdu. Canımız çok yanmış gibi yapamazdık. Canımızın yanması gerekiyordu. O kadınların neler hissettiğini anmak zorundaydık. Birilerinin annesi, kardeşi, ablası, komşusu hatta kendisi her an birçok kadın şiddete maruz kalıyor. Sahnede her yediğim tokat, tekme ve sonrasında büyüyen öfkem ama aynı zamanda çaresizliğim, yalnızlığım, hissettiğim acizlik bambaşka duygulardı. İnsanları mahvedebilecek, içten içe tüketecek şeylerdi. O an düşündüm 10 dakikalığına bile şiddet gören kadın olabilmek ne kadar zordu. Peki ya bir ömür o kadın olanlar dedim içimden…"


'Ağlayan, dayanamayıp çıkanlar oldu'


Oyunu sergilediklerinde herkesin sessizliğe büründüğünü söyleyen Gizem, "Oyunun sonunda fener ışıklarını tuttuk. O ışıklar, o yüzlere düştüğünde seyircilerin başları da öne eğildi. Suçluluğu görebildik yüzlerinde. Ağlayan, dayanamayıp çıkanlar oldu. Sahnede gördükleri kadınlar kendileriydi belki, belki yaşadıklarını izlemeye dayanamadılar. Ama biz görmek istemeyen, gözünü kulağını tıkayanlara oynadık birazda. Oyunun sonundaki tablo şok ediciydi. Tiyatro hayatım boyunca böyle bir şey yaşamadım. Oyun bitmişti ama ne biz, ne de seyirci tek kelime etmedi. Salonda kocaman bir sessizlik vardı. Kadınların attığı çığlıkların getirdiği bir sessizlikti sanki. Tebrikte, ölüm sessizliğinde geliyordu bize. Hele bir de öyle bir an var ki aklımda, o anı ömrümün sonuna kadar unutamam. Bir erkek seyircimiz oyun sonrasında dışarıda yanıma geldi. Gözleri kırmızıydı yutkunarak 'Sizi görünce aklıma annem geldi' dedi. Tebrik etti ve gitti. Kim bilir o kadın, kim bilir o çocuk neler yaşadı" diye ifade etti.


'Sahne o karakterin gerçekten yaşadığı yer oluyor'


İki yıl amatör olarak toplulukta yer alan ve aynı zamanda Mor Kampüs Bülteni'nde kadın çalışması yürüten Ebru Aksoy, oyunda seks işçisini canlandırdığını söyledi. Hazırlık aşamasının çok sancılı geçtiğini dile getiren Ebru şunları belirtti: "Empati kurmaya çalışıyorsunuz, yaşadığı sıkıntıların neler olabileceğini düşünüyorsunuz bu yüzden beyniniz ve vücudunuz ciddi anlamda yoruluyor çünkü tamamen o oluyorsunuz. Hayatınızın bu kısmını hazırlandığınız karakter olarak geçiriyorsunuz. Bunun için psikodrama çalışmaları yapıyoruz. Bütün benliğimizi oynadığımız karaktere vererek içselleştiriyoruz. Bu bizi psikolojik olarak da çok etkiliyor. Kendimize şunu soruyoruz; Biz role girmek için çabalarken canımız bu kadar acıyorsa, bu yaşamın içinde olan kadınlar gerçekten neler yaşıyor? Kesinlikle korkunç bir şey. Oyunu sahnelerken soyutlanmış oluyorsunuz zaten ve sahne o karakterin gerçekten yaşadığı yer oluyor."


(mg)