Dünya Dans Günü'nde hayatını dansa adayan bir kadının öyküsü

09:21

Helin Yıldırım/JINHA

ANTALYA - Dünya Dans Günü 23 yıldır tüm dünyada kutlanıyor. Sözlerin yer almadığı ancak kültürel alışverişi evrensel bir boyuta taşıyarak barışın ve sevginin anlatım yollarından biri olan dansa ömrünü adayan Rezzan Ürey, 69 yıllık bale yaşamına şimdi öğrenci yetiştirerek devam ediyor. İlklere imza attığı balenin emek isteyen bir dans türü olduğunu kaydeden Rezzan, "Dünyaya bir kez daha gelsem yine balerin olurdum" diyor.

Dünyanın dört bir yanında, 29 Nisan Dünya Dans Günü sadece dansa ve yaşama sevincine adanan bir gün. Fransız dansçı ve koreograf Jean Georges Noverre'in doğum günü olan bu gün tüm dünyada 23 yıldır kutlanıyor. Dans, uygarlığın ilk belirtilerinden olan sözlerin yer almadığı ancak kültürel alışverişi evrensel bir boyuta taşıyarak barışın ve sevginin anlatım yollarından biri oldu. Bizde dans gününde 69 yıldır yaşamını dansa adayan bir çınar ile söyleşi yaptık. Rezzan Ürey 75 yaşında ve 6 yaşındak bu yana bale yapıyor. 1818 senesinde ortaya çıkan parmak ucunda dans olarak bilinen balenin 1948'de Türkiye'de kurucusu olan Dame Ninette de Valois ile beraber, Topkapı Sarayı'nda ilk 'Çeşme Başı' oyunun koreografisini yapıp oynadı. Rezzan 75 yıllık bale hayatını, çektiği sıkıntıları JINHA'ya anlattı.

'Bale dünyasının ilk ve tek ikizleriyiz'

Türkiye'de balenin kurucusu olan Dame Ninette de Valoisile ile çalışma fırsatı bulan ve yıllarını dansa adayan Rezzan balerin olma serüvenini şöyle anlatıyor: "Hükümet Avrupa'nın önde gelen sanatçılarını Türkiye'ye çağırdı ve İstanbul'da Yeşilköy Bale kursu, Dame Ninette de Valois öncülüğünde1948'de Yeşilköy Bale Okulu kuruldu. 1950 yılında Ankara Devlet Konservatuarı'nın bale bölümü haline geldi. Biz bölüm olarak açılmasından sonra Galatasaray Lisesi'nde yapılan yetenek sınavlarına girdik o dönem 60 kişi başvuru yapmıştı ama bir tek ve ikizim Ümran Ürey ile kazanmıştık. Bale dünyasının ilk ve tek ikizleriyiz.Tabi biz sınava hiçbir şey bilmeden girmiştik. Bizi havaya atıp yere hafif mi sert mi düştüğümüze, kulaklarımıza, duruşumuza her şeye baktılar. Kazandıktan sonra Ankara Devlet Konservatuarına yatılı olarak girdik. Okul bittikten sonra Londra'ya Kraliyet Bale Akademi'sine oradan Köln Dans Akademisine girdik. Döndükten sonra solist dansçı olarak Devlet Opera Balesin de dans ettik yıllarca. Sonra evlendim operayı bırakıp özel kurum açtım İzmir'de orayı da kapatıp Antalya'da İkizler Bale Okulu'nu açtım."

'Bale gözyaşı kan ve ter demektir'

Çok büyük mücadele vererek yalnız başına İkizler Bale Kursu'nu açtığını belirten Rezzan;" Ben Antalya'ya geldiğimde taş üstünde taş yoktu. Büyükşehir değildi çok acı çektim elimden tutan kimse olmadı ama yılmadan okulumu açtım, söke söke üzüntülerle aldım. O zamanlar bilgisayarlar yok peynir kâğıtlarına tek tek evrak yazıları yazdım. Birçok öğrenci yetiştirdim hala öğretmenlik yapıyorum. Bugün bana deseler ki 'Bir daha dünyaya gelsen yine balerin olur musun?' Olurum. O kanı gözyaşını teri çeker yine balerin olurum. Zaten bale gözyaşı, kan ve ter demektir. Tırnaklarınız kanar bu işi yaparken. Bale öyle bir şey ki günde 8 saat çalışmadan yapamazsınız. Tütüleri giyip dolaşmak değildir gerçekten çok zor sevilmezse çekilmez. Su balesi olsun paten olsun jimnastik olsun hepsinin köküdür aynı zamanda" diye anlattı.

'Seyirci balerinin dansına bakacak ne giydiğine değil'

Bir dönem gündemde olan balerinlerin tayt giymesi tartışmasını 'ucuz' bulan Rezzan, "Tayt bu mesleğin olmazsa olmazıdır, giyilir. Sanata yapılan bu engellere karşı onların değil benim düşüncem önemlidir. Ben işimi yapıyorum. Onların ne dediği bizi etkilemez bir kere bale yapıldı mı bırakılmıyor. Seyirci de balerinin dansına bakacak ne giydiğine değil. Kötü bir şeyler düşünüyorlar ki o niyetle de konuşuyorlar. Toplumda onların dediklerini dikkate alan insanlar olduğunu düşünmüyorum hala çocuklarının bu alanda eğitmek isteyenler var. Yıllar önce sahnede bir arkadaşımızın askısı çıkıp göğsü açılmıştı ama kimse kalkıp tek laf diyemedi" dedi.

(fk)