Kurtlarla Koşan Kadınlar: İçimizdeki vahşi kadının sesi
09:07
Cahide Harputlu/JINHA
AMED - "Kadın her şeyi yakalayan, bir şeyin ne olduğunu bulmak için her yere burnunu sokan vahşi yaratıklar gibi en derin ve en karanlık sorularına doğru yanıtlar bulmakta özgürdür. Ona saldıranın güçlerini söküp almakta ve bir zamanlar kendine karşı kullanılmış olan güçleri tersine çevirerek, kendisi için en uygun ve yararlı şekillerde kullanmakta özgürdür. İşte vahşi kadın budur...''
Kadınların içsel yaşamına dair klasik eser olarak kabul edilen Clarissa Pinkola Estês tarafından kaleme alınan "Kurtlarla Koşan Kadınlar" kitabının 10. baskısı Ayrıntı yayınlarından çıktı.
"Günümüz kadını, bulanık bir etkinlikler yumağına dönüşmüş durumda. Herkes için her şey olmaya koşullandırılmıştır" diyor Clarissa P.Estês. "Kurtlarla koşan kadınlar" kitabında kadının tarihsel ve toplumsal alanlardaki düşürülüşünü, köleliği içselleştirme sürecini ve nedenlerini yine toplumsal hafızamızda çok yer edinmiş olan, hepimizin çocukluk yaşlarımızdan bu yana severek dinlediği, okuduğu hikaye ve masallar üzerinden çözümlüyor Clarissa. Bizlere hep masumiyeti anımsatan, o hep mutlu sonla biten masalların aslında kadınlar için hiç de iyi bir son düşünmediği veya kadınca bir yaşam düşü sunmadığını, masalların derinliklerini Clarissa'nın kaleminin bir ucundan tutarcasına birlikte çözdükçe anlamak mümkün oluyor.
Kalemi oynatmaya devam ederken, derinlere indikçe de duygusal ve düşünsel dünyamızın ne kadar tahrip edildiğini, bize ait olmaktan çıktığını daha net görebiliyoruz. Bu içsel yolculuk, kadının tarihsel yolculuğunda kendini nerede ve nasıl kaybettiğine dair cevapları da barındırıyor içinde.
Clarissa Estês "Hayatım ve çalışmalarım bana, kadınların gücünü yitiren canlılıklarının, yine kendi yer altı dünyalarının yıkıntılarında yapılacak kapsamlı bir 'ruhsal-arkeolojik' kazıyla gün ışığına çıkarılabileceğini gösterdi" diyerek ifade ediyor bu durumu ve çalışmasını. Kadınlar da sürülen bu izlerin peşinden giderek kendini bulma ve var etme savaşında önemli mevziler elde edeceğini görecektir.
Bir 'cantadora'dan kadınlara öyküler
Clarissa Pînkola Estês, uluslararası platformlarda tanınan Meksika yerlisi, analitik psikolojinin kurucusu Carl Gustav Jung'cu bir psikanalist. Clarissa aynı zamanda kendisini Latin geleneğinde eski öyküleri toplayıp saklayan bir 'cantadora' olarak tanımlıyor. 'Kurtlarla koşan kadınlar' kitabı da farklı coğrafyalardan ve kültürlerden toplayıp derlenen masallardan yola çıkılarak yazılmış. 20 yıllık bir çalışmanın ürünü olan bu kitabın ilk basımı 2003 yılında yapılmışken şimdi 10. baskısıyla tekrar okurlarına ulaşmayı hedefliyor. Ayrıntı yayınlarından çıkan 'Kurtlarla koşan kadınlar' kitabı 18 dile çevrilmiş şimdiye kadar ve kadınların içsel yaşamına dair yazılmış bir klasik olarak kabul ediliyor. Clarissa P.Estês, bu masalların her zaman okuduğumuz ve algıladığımız biçiminden çok farklı anlamlarla yüklü olduğunu psikolojik analizler yaparak, kadının ruh dünyasının derinliklerine inerek çözümlüyor. 19. yüzyılla birlikte insanlığın doğadan kopuşu ve duygulara yer vermeyen kapitalist endüstri çağının içinde kayboluşundan yola çıkarak, kadınları içlerindeki doğal sesi keşfetmeye çağırıyor.
Peki neden kurtlar? Yazar kurtların ve kadınların doğaları, araştırıcılıkları, büyük bir dayanıklılık ve güce sahip olmaları bakımından akraba olduklarına vurgu yaparak açıklıyor bunu: ''Keskin bir duyarlılık, oyuncu bir ruh ve yoğun bir kendini adama kapasitesi… Kurtlarla kadınlar arasında vahşilikleri, zarafetleri ve içinde yaşadıkları topluluğun üyelerine duydukları bağ açısından psişik bir çok benzerlik vardır. Kadınların da kurtların da sezgileri çok güçlüdür. Yavruları, eşleri, sürüleriyle yoğun biçimde ilgilenirler. Sürekli değişen koşullara uyum sağlamada deneyimlidirler. Tuttuklarını koparır ve çok cesurdurlar. Ancak ikisi de sürekli avlanmış, taciz edilmiş, yanlış bir şekilde obur, sapkın, son derece saldırgan ve hasımlarından daha az değerli olarak tanımlanmıştır. Kurtların ve kadınların kendilerini yanlış anlayanlar tarafından yok edilmeleri de çarpıcı bir benzerlik taşır.''
Vahşi kadın kimdir?
Clarissa Estês'le birlikte kadının bu iç dünyasındaki yolculuğuna devam ettikçe kadının doğayla olan, olması gereken bütünlüğünü daha iyi anlamak mümkün. Belki çoğumuz için korkunç gibi görünen kurtların kadınlarla olan bu benzerlikleri hiçbirimizin dikkatini çekmemişti veya farklı herhangi bir canlının. Buna dair bir merakımız da olmamıştı ve doğaya ilişkin duygularımıza daha çok korku ve bilinmezlik hakimdi. Fakat doğayla olan bağlarımızı çözdükçe sorgulamarın arttığını da görebileceğiz. Korku ve yabancılaştırma içinde yer aldığımız egemen sistemin en etkin olarak kullandığı aygıtlardan biriydi çünkü. O nedenle bizlere öğütlenen evcilleşme, evcilleştirme masalları da bu vahşi doğadan kopuşun ve tarihsel kaybedişlerin temelini oluşturmuştu.
Clarissa Estês kadının kader gibi algıladığı tüm toplumsal rollere ve kadının evcil olduğu algısına karşı çıkarak ona özünü yakalama çağrısı yapıyor ve bunu nasıl gerçekleştirebileceğine dair önemli ipuçlarını bu kitap aracılığıyla paylaşıyor. ''Kadın her şeyi yakalayan, bir şeyin ne olduğunu bulmak için her yere burnunu sokan vahşi yaratıklar gibi en derin ve en karanlık sorularına doğru yanıtlar bulmakta özgürdür. Ona saldıranın güçlerini söküp almakta ve bir zamanlar kendine karşı kullanılmış olan güçleri tersine çevirerek, kendisi için en uygun ve yararlı şekillerde kullanmakta özgürdür. İşte vahşi kadın budur.''
(gc/fk)