Rabia Mine: Kendi süzgecimden geçirdiğim acının tarifidir benim şiirim

09:03

JINHA

İSTANBUL -Duyguların izdüşümü şiir, kadının kaleminde hayat bulurken, erkek egemen sisteminin kendisine biçtiği rollerde sıkıştırılmak isteniyor. Şair Rabia Mine, şiir yazmak pahasına izlediği yolu tanımlarken, "Acıyı yazıyorum. Kendi süzgecimden geçirdiğim acının tarifidir benim şiirim" sözleriyle kadının ötekileştirilen sanatına karşı kadınların mücadelesini getiriyor hafızalara.

Toplumsal normların belirlediği çizgide ilerlemek zorunda bırakılan kadınlar için edebiyat, bir yaşam biçimi ve hayat bulan bir araç. Yaşadıkları ülkelerde öldürüldüler, yok sayıldılar, doğdukları topraklardan göç etmek zorunda bırakıldılar. İranlı şair Furuğ Ferruhzad'ın, "Kendi varlığımın sesi olayım istedim yazık ki kadındım" dizeleri kadının edebiyattaki sancılı yaşam mücadelesinin belki de en derin kanıtı. Haydarpaşa Garı, Kamp Armen Dayanışma Aktivist'i şair, yazar Rabia Mine, edebiyatta kadının yerini ve bir kadın şair olarak yaşadığı süreci anlattı. Rabia, "Edebiyatta her şey gibi çok erkek. Sadece Ortadoğu ülkelerinde değil 200 yıl öncesine kadar İngiltere'de, Fransa'da kadınlar yazarken kitaplarının basılabilmesini sağlayabilmek için erkek isimleri kullanmışlardır" dedi.

'Kadın edebiyatçı olmak zorlu bir süreç'

Rabia, kadının diğer ülkeler gibi Türkiye'de de kadının edebiyattaki yerini yaşamdaki yerinden çok bağımsız düşünmenin imkânsız olduğunu söyledi. "Kadının yaşamdaki yeri ne kadar zorluysa edebiyattaki yeri de bir o kadar zor.Hem erkek hem din ve birçok açıdan kadın olmanın zorlu olduğu bir konuda, kadın edebiyatçı olmak zorlu bir süreç" diyen Rabia,yazarlığın sınırsız bir düşünce ve yaşam algısı gerektiren bir durum olduğunu söyledi. Yaşamın var olan zorlukları ile birlikte kadının edebiyatta çektiği sancılı dönemi ve kadının birçok alanda sıkıştırılmış olduğunun altını çizen Rabia, "Ne kadar özgürleştirdiğinizle bağlantılıdır yazarın özgür olup olamayacağı" diye konuştu.

'Kendi süzgecimden geçirdiğim acının tarifidir benim şiirim'

Yazdığı şiirlerinde aşkı ve özlemi yazmadığını, şiir çizgisinin keder ve karanlık olduğuna değinen Rabia, "İçinde doğduğum, beni ele geçirmesi için çabalayan sistemin içindeki karanlığı yazdım. Bazen beni eleştirirler neden bu kadar ümitsiz şiirler yazıyorsun diye. Karanlığı karanlığın içinden göremezsiniz. Karanlığı görebilmeniz için ışıklı bir yerde durmanız gerekiyor. Benim için tarifi başka olan umut noktasından bakıyorum yaşama ve ışıklı bir yerden karanlığı tespit ediyorum. Karanlık hedef gösterilmesi gereken bir şeydir. Şiddeti kapsıyor, sömürüyü kapsıyor. Sadece kadının değil kadının pozisyonunu da içine alan her şeyin alındığı ve çürütüldüğü bir anı kapsıyor. Onu yazmayı misyon bildim kendime. Acıyı yazıyorum. Kendi süzgecimden geçirdiğim acının tarifidir benim şiirim" şeklinde konuştu.

'Bir çiçeğe benzetileceksem de kaktüse benzetilmeyi tercih ederim'

Yaşamın her alanında kadının başarısının erkeği korkuttuğunu söyleyen Rabia, "Kadının erkekten artıları olduğunu düşünüyorum. Kadınların daha ayrıntıyı görmeleri, hassasiyetleri olması, doğurgan olması ve bunların gerçekten tam kapasite kullanılması halinde erkeği son derece korkutan bir şeydir. Erkeğin, bize ait olmayan tanımlar biçerek bizi küçük küçük parçalara bölerek formüle etmesi aslında korkusundandır. Elbette bana kırılgan diyecek. Çiçek, böcek, sulanması gereken, korunması gereken, sahip çıkılması gereken bir şey diyecek.Çünkü ben onun karşısında tam kapasite durduğumda tehlike unsuru olacağım için gayet kurnazca, kadını manipüle etmek, bölüp parçalayıp yönetme politikası yürütecektir. Ben güçlüyüm kırılgan değilim. Bir çiçeğe benzetileceksem de kaktüse benzetilmeyi tercih ederim açıkçası. Ve öyle de yazıyorum" diye belirtti.

'Yazmak benim için savunma mekanizmasıydı'

Rabia, "Kendimi bildim bileli bana çarpan yansıyan sözcükleri kâğıda dökmekti varoluşumu kolaylaştıran şey" diyerek Türkiye'de birçok kadın gibi hem toplumsal alanda hem de aile olarak bir şiddetin içine düştüğünü dile getirdi. Yazmanın kendisi için savunma mekanizması olduğunu belirten Rabia, "Bana çarpan şiddetle mücadele etme yoluydu kalkandı. Yazdığımda arınıyordum. Uzun zaman yazdıklarımı paylaşmadım. Ama yazdıklarımın kadınlarla karşılaşması gerektiğini düşündüğüm bir evreye geldi hayatım. Zamansız bir yerde kalabilmesi için kitaplaşması ihtiyacı duydum bir yerden sonra. Şiir olmazsa sanki ben de olmam gibi bir şey. Benim en iyi bildiğim şey bu" diye kaydetti.

'Bir yazarın yaşama karşı sorumlulukları vardır'

Yazdığı şiirler ve yazılardan ötürü tehdit mesajları aldığını da dile getiren Rabia, "Çok zor bir hayatın içindeyiz bu ülkede. Çok ciddi saldırılar da aldım. Çünkü herkes siz neyseniz oradan konuşmanızı ve yazmanızı bekliyor. Türk'seniz Türk gibi davranmanız, Kürt'seniz Kürt gibi davranmanız gerekiyor onlar için. Bir insanın bütün bunların üzerinde bir yerden bakarak konuşması hemen her kesimden tepki alabiliyor. Ben bir tek kendimi buradan ayrı koyabiliyorum ve bedeli neyse de ödüyorum. Ödemeye de devam edeceğim" dedi. Kişinin kendisini sürekli içine doğmuş olduğu vatan ve bayrakla tanımlamasının faşizmin kendisi ve yaşamdaki en sorunsal öge olduğunu dile getiren Rabia, bir yazarın yaşama karşı sorumlulukları olduğunu altını çizdi. Rabia, "Ne yazık ki içine doğduğum ülke faşizmin neredeyse kitabını yazmış bir ülke. Bu ülkede ben etnik kimliğimi reddetmiş kimlikler üzerinde bir yerden durarak ezildiğini düşündüğüm halklar için mücadele ediyorum. Bunun da herkes tarafından yapılması gerektiğini düşünüyorum" dedi.

(ro/dk)