'Edebiyatta Eril Dil' konuşmaları Dünyanın Öyküsü'nde
10:45
JINHA
ANKARA - 14 Şubat Dünyanın Öyküsü 12. sayısında, Uluslararası Ankara Öykü Günleri’nde gerçekleştirilen "Edebiyatta Eril Dil" paneline yer vererek, yazar Melike Uzun ve Oylum Yılmaz ile eleştirmen Ayşegül Tözeren'i derginin kapağına taşıdı. Yazar Oylum Yılmaz'a göre, yazarların 'cinsiyetsiz bir dil' arayışları eril dilin kırılmasında önemli bir rolü olabilir.
Uluslararası Ankara Öykü Günleri Derneği tarafından yayımlanan 14 Şubat Dünyanın Öyküsü dergisinin 12. sayısında 4’ü çeviri 18 yeni öykü var.
Virginia Woolf, Işık Kansu, Ayşe Başak Kaban, Semrin Şahin, Nurten Çakır, Derya Sönmez, Caner Fidaner, Merve Arlı, Kerem Görkem, Ali Oktay Özbayrak gibi isimler öyküleriyle 14 Şubat Dünyanın Öyküsü’nde yer alıyor. Ayşegül Tözeren “Sondan Başa Yaşar Kemal” yazısında büyük ustayı uğurlarken, Pınar Güner de, “Elli Yıldır Yanan Saraylar Üzerine”, Zennure Köseman, “Ursula Le Guin Kısa Hikâyelerinde Gizemli Yolculuk Türleri” adlı yazısıyla 14 Şubat Dünyanın Öyküsü’nde yer alıyor.
Dergi, Uluslararası Ankara Öykü Günleri’nde gerçekleştirilen "Edebiyatta Eril Dil" paneline yer vererek, yazar Melike Uzun ve Oylum Yılmaz ile eleştirmen Ayşegül Tözeren'i derginin kapağına taşıdı. Dergide yer alan konuşmalardan bir bölüm şöyle:
'Eril tahakküm, eril dilin sürekliliğini sağlıyor'
Yazar Melike Uzun, eril dili tarif etmeden önce, eril dili anlamak için, eril iktidar, eril tahakküm kavramlarına bakmak gerektiğini belirterek, şunları kaydediyor: "Eril tahakküm ve eril dili çözmeden, öğrenmeden, feminist teori ve tarihi okumadan eril dili anlamak ve anlatmak zor. Çünkü eril tahakküm artık toplumların bugün geldiği noktada bir yüzyıl öncesi, iki yüzyıl öncesinde olduğu gibi açıkça tarif edilemiyor. Erkeklik daha gömülü bir tahakküm ve iktidar biçimi. Peki, edebiyat tahakkümün üretilmesinde nereye düşer? Edebiyat, toplumda mekânlar aracılığıyla üretilen tahakkümü, eril dili, bir yapıt içinde kalıplaştırıp orda bırakıyor. Bu şu anlama geliyor, bu kalıplaşan, edebiyatla beraber kalıplaşan eril dil, sonraki yıllara aktarılıyor, sonraki kuşaklara aktarılıyor. Böylece eril tahakkümün, eril dilin sürekliliği sağlanıyor. Küfürle kadını aşağılamakla, melek ve güzellik söylemiyle yüceltmek aynı noktaya çıkar. Eril dile."
Eril dili kırmak için 'cinsiyetsiz dil'
Yazar Oylum Yılmaz ise, erkek yazarın kadınsılaşma endişesi içinde olduğunu ifade ederek, şunları belirtiyor: "Erkek yazar, yani eril aklımız bilir ki bir masanın başına geçip elimize kâğıt kalemi alıp hayallere dalıyor ve yazıyorsak, biz artık kadının tarafına geçmişizdir, dişil olanın tarafına geçmişizdir. Hegemonik erkeklik, tıpkı kadın erkek olduğuna bakmaksızın nasıl yoksulları, sakatları, çocukları ve doğayı dışlıyor, öteliyorsa, erkek olsun kadın olsun sanatla edebiyatla uğraşanı da içten içe öteler çünkü. İşte bu bilinç büyük bir endişe oluşturur erkek üzerinde. Yazarken bununla da mücadele eder erkek edebiyatçı ve kadını bir şekilde sadece hani toplumsal olarak belirli bir konuda işlemek yerine biraz bu düşmanlıkla ve bu endişeyle kötü olarak gösterir, dilini edebiyatını erilleştirir. Yazarların 'cinsiyetsiz bir dil' arayışlarının eril dilin kırılmasında önemli bir rolü olacağını düşünüyorum. Son söyleyeceğim şudur: Erilin karşısına dişil dili çıkarmadan, cinsiyetsiz bir dil peşinde olmalı tüm erkek ve kadın yazarlar."
(sy/dk)