KADININ KALEMİNDEN Yazdır Kaydet

Hükümet kendini kandırmamalı İmralı ile görüşme yaptırmalı

Kadının Kaleminden
Ağustos 15 / 2016


 

 
Zilar Stêrk
 
15 Temmuz askeri darbe girişiminden beri Kürtler Önderliğin yaşamı, sağlığı ve güvenliği için büyük bir endişe içinde. Bu endişeye kimse haksız bir endişe diyemez. Devletin başı olan Cumhurbaşkanı ve Başbakanı bile kendi güvenliğini sağlayamaz duruma gelmişse, genelkurmay başkanı ele geçirilip boğazı kemerle sıkılıyorsa (ki kanımca karşılıklı pazarlıklar olmasa belki de sıkılan kemer bir daha gevşemeyebilirdi), TBMM uçak ve kobralarla bombalanıyorsa, özel harekat merkezi kobra ve uçaklarla bombalanabiliyorsa o zaman bu hükümet, devletin elinde rehine olarak tutulan Kürt Halk Önderi’nin güvenliğini sağladığını nasıl iddia edebilir. 
 
Bu devleti çok yakından tanıyan Kürtler, buna elbette inanmaz ve güvenmez. Kürtlerin ve demokrasi güçlerinin nazarında sicili son derece kabarık olan AKP hükümetinin bu yönlü vereceği hiçbir beyanat tatmin edici olmayacaktır. Bu açıdan devletin ve hükümetin, Kürtlerin bu haklı endişesini derhal gidermesi gerekmektedir. Ancak mevcut AKP hükümeti, bu konuda hiçbir çabanın sahibi olmamaktadır. Duymazlıktan görmezlikten gelmektedir. Bir halkın önemli bir politik durum karşısında ortaya koyduğu tepkiyi görmezlikten duymazlıktan gelmek, o halkı yok saymaktır. Varlığını inkar etmektir. Tepkisini hiçe saymaktır. AKP hükümeti bunu yaparak Kürtleri yok sayıyor, inkar ediyor, ortaya koyduğu tepkiyi hiçe sayıyor. AKP’nin Kürtler karşısında izlediği bu siyaset, anti demokratik-faşist bir siyasettir. Kürtler bunu artık kabul etmiyor. Kürtler artık bir kimlik olarak varlıklarının kabulünü istiyor. Politik bir varlık olarak kendini yönetmek istiyor. Kendi yaşamının sorumluluğunu almak istiyor. Kürtler; Cizîr’de, Sûr’da, Nisêbîn’de, Silopiya’da, Şirnex’te, Farqîn’de, Lice, Gever ve daha birçok yerde bunun mücadelesine girişti. Kürt halkının demokratik özyönetim adıyla son bir yıldır yürüttüğü mücadele bu temeller üzerinden gelişti. Bu bakımdan sonuna kadar haklı ve meşru bir mücadeledir. Ancak AKP hükümetinin, 93 yıllık inkar ve imha siyasetinde en ufak bir yasal düzeltme yapmaması ve konuyu dar güncel çıkarlarına kurban etmesi ve bu temelde Kürtlere karşı çok faşizan bir savaşla cevap vermesi var. 
 
 
Erdoğan ve AKP hükümeti, Kürtlerin bu haklı demokratik talep ve iradesini adeta Cizîr’deki katliam bodrumlarına gömmek istedi. Kürdistan’ın her tarafını top ve tanklarla yakıp yıkarak, uçaklarla bombalayarak, Kürtlerin bu demokratik yaşam düşüncesini de evleriyle birlikte yakıp yıkmak istedi. Kürt halkının bu demokratik ve insanca yaşam düşüncesini, kendi kendini yönetme düşüncesini ve taşıdığı direnişçi ruhu, Kürdistan sokaklarına sürdüğü tankların paletleri altında adeta ezmek istedi. Sömürgecilik tarihinde olduğu gibi, korkutmak ve sindirmek istedi. Bunun için henüz yaşama gözünü üç aydır açmış olan sevgili Miray Bebek’ten tutalım da, çoluk çocuk annesi olan değerli Taybet Ana’ya kadar, yaşına, başına, cinsine bakmadan, Kürdistan sokaklarında kımıldayan her canlıya topuyla tankıyla çok faşistçe saldırdı. Kürtlerin avlusundaki tavuklara bile tank güllesi atabilecek kadar canileşti. 
 
Açıkçası Kenan Evren bile bunu yapmamıştı. Adeta cuntacı Evren’i aratan bir cumhurbaşkanı ve hükümeti var şu anda Türkiye’nin başında. Kürtlerin böyle faşist bir yönetime kaderini teslim etmesi nasıl istenebilir. Kürtlerin böyle soykırımcı bir yönetimle, üstelik hiçbir özür olmaksızın, birlik bütünlük içinde mitinglerde yan yana durması nasıl istenebilir, nasıl beklenebilir. Ortada bir özür olsa ne ala. MHP ve CHP’den dilenen özürler, yapılan teşekkürler ortalıkta uçuşuyor. Neden, çünkü Kürtler karşısında AKP’nin bunlara ihtiyacı var. Mesele Kürtler olunca Türk egemen siyasetinde, partiler arası ayrılık ve farklılıklar ortadan kalkıyor, adeta tek parti olunuyor. Dolayısıyla bu tutumuyla sözde sosyal demokrat geçinen CHP de, AKP’nin faşizan ekmeğine yağ sürüyor.
 
Bunları Kürtler biliyor. Şu an en öncelikli gündem, Önderliğin fiziki durumu hakkında bilgi almak ve gerekli tedbirleri oluşturmaktır. Bunun için öncelikle derhal ya uluslararası bağımsız bir heyetin ya da en azından avukatlarının Önderlikle görüşüp durumu hakkında Kürt halkını ve hareketini bilgilendirmesine ihtiyaç var. Bunlar biran önce yapılmazsa, Erdoğan’da AKP hükümeti de Kürtleri iyi tanıyor. Bu konuda hükümet kendini kandırmamalıdır, “Kürtleri duygu ve düşünceleriyle birlikte Cizîr’e gömdüm” diyerek kendini kandırmamalıdır. Kürtler demokratik ve özgür yaşamaya kararlıdır.  Önderliğinden haber almak için, kadınlar öncülüğünde çıktığı sokak ve meydanlardaki dik duruşuyla, bunu her gün yeniden yeniden ortaya koymaktadır.
 
Özgür Gündem'den alınmıştır