Uçurumun direnişi
Kadının Kaleminden
İşte O'nların hikayesi. Bu uzun mücadelenin yolcuları… Zamanla yarışan yürekler. Zaman kavramını kendinde durdurmuşlardı. Yaşamı anlamlandırmak, güzelleştirmek ve geleceği güzel günleri çocuklarına bahşedebilmek adına, savaş meydanlarında geleceği karanlığa bürümek isteyenlere karşı, kendi canları pahasına, küçük bedenleri ama bir o kadar da büyük yürekleriyle toprağa düştüler.
Bu coğrafyada yaşamak kendisiyle birlikte bir direnmeyi ve asi olmayı gerektiriyordu. Her birinin doğuşu, toprağa düşenin ismini kendisiyle birlikte yaşama tekrardan gelir ve ismiyle birlikte direnişin sürekliliğini getirir. Geçmiş bulaşmıştı çocukluğumuza… Köklerine sahip çıkmaktı, çünkü geçmişti insanı var eden.
Ağaçların yapraklarını döktüğü, bütün yeşilliklerin sarı rengine büründüğü ve yavaş yavaş dallarından düştüğü bir zaman dilimiydi.
Ve bu coğrafyada zaman herkes için farklı anlamlarla doludur. Herkes kendi hissettikleriyle anlam yükler bu zamana. Bu zamanın büyük yüreklileri, her mevsimde ayrı bir düş hayal ettiler. Her mevsimin güzelliğini aşk tadında yaşadılar ve yaşattırdılar. Uçurumun kıyısında olup da düşmemek için sevdalandılar güneşin ışığına. Ve güneşe sevdalıydı bu uçurum. Tıpkı uçurumun hırçın bakışlısı Kendal gibi…
Toprak kokuyorum artık. Gittiğin gün ardından yağan yağmur, yerini gözyaşıyla beraber ağıtlara bıraktı bugün. Buruk ve eksik yüreklere, yarım kalmış, tamamlanmayı bekleyip, tamamlanamayan hayallere bıraktı…
Adın gibi hayallerin ve özgürlüğe olan inancın, tutkun da yüksekti Kendal. Uçurum gibiydin, ulaşılmaz ve erişilmez. Küçük yaşına rağmen büyüklere ders vermeyi hedeflerdin her daim. Ve bunu en büyük atılımın olan özgürlük saflarında yer almakla kanıtladın. Herkese kendinden söz ettirdin. Varlığın ve yokluğunla…
Dağla bütünleşmişti yüreğin ve bedenin… Çok şeye tanıklık edip, acılarını haykıramayan dağlara… En iyi dağlar anlardı seni. Beş yıl boyunca aralıksız ve karşılıksız sana yoldaşlık eden dağlar. Yüreğinin derinliğinde yatan acı ve tutkuları en iyi hisseden dağlar… Ve seni bir an için bile bırakmayan dağlar… ah Kendal ah.. Dili olsaydı da çözülseydi, binlerce gerillaya tanıklık eden özgür dağlar. Ve bana, Kürdistan'a seni anlatsalardı, binlerce kahramanla beraber…
Varlığın gibi toprakla bütünleşmiş bedeninin yokluğu da çok şey öğretti, bu topraklarda yaşayan zulüm görmüş insanlığa. Ölümsüzlüğünü anlatıyoruz genç yüreklere ve çocuklarımıza. Sizin sonsuzluğunuzla yetişip büyüyecek genç nesil. Kahramanlardan alınan miraslara sahip çıkıp, daha da derinleştirecekler, davamıza olan inancınızı.
Unutmayacak ve unutturmayacağım seni Kendal. Gülüşünle beraber yüzünde saçılan huzuru ve güzelliği unutturmayacağım. Yaşatıp, büyüteceğim seni yeryüzünde nefes aldığım sürece. Sonra da gecenin karanlığında beliren yıldızlara bırakacağım hikayeni. Belki de seni anlatacak hikayelerden biri oldun. Her gecenin bir yıldız kaymasında tutulan bir dileksin sen.
Gündüzün ışık ve umut saçan güneşi, gecenin ise parıldayıp huzur veren yıldızısın Kendal…
'Özgür Gündem Zindan'dan alınmıştır