KADININ KALEMİNDEN Yazdır Kaydet

Pul pul dökülen yalanlar

Kadının Kaleminden
Ekim 21 / 2016


 

 
Reyhan Yalçındağ
 
HDP’nin Diyarbakır’daki 5 Haziran 2015 tarihli seçim mitingine IŞİD tarafından yapılan bombalı saldırının duruşması için önceki gün Ankara adliyesindeydik. Sorular tam da burada başlayabilir: Suç yeri Diyarbakır olmasına rağmen dosya neden Ankara’da görülmektedir?
 
Cevap: "güvenlik gerekçesiyle!" Dosya, Ankara’ya nakledildiğinden, yaralanan ve kalıcı uzuv yaralanması geçiren müşteki 210 kişiden sadece 4 kişi duruşmaya gelebildi! Öyle ya, bu ülkede hakları ihlal edilenlerin, polis ya da asker tarafından katledilenlerin, siyasi cinayetlere kurban giden Kürt aydın ve iş insanlarının, vb güvenliklerini neden düşünsün ki devlet? Onlar için önemli olan bu insanlık suçlarını işleyenlerin güvenliğini sağlamaktır; ölenlerin yakınlarının ya da tecavüz mağdurlarının değil! Yakın geçmişten sadece bir-iki örnek verecek olursam; babasıyla birlikte Kızıltepe’de katledilen Uğur Kaymaz dosyası Eskişehir’de, yurtlarda görevlilerce tecavüze uğrayan çocukların davaları başka illerde (örneğin Midyat Öğrenci Yurdunda Kuran dersi hocası tarafından tecavüze uğrayan çocukların davası Kayseri’ye nakledilmişti!) ve 90’larda öldürülen iş insanlarının ve Apê Musa’nın dosyası da Ankara’da görülüyor. Üstelik sözde güvenlik gerekçesi denilmesine rağmen her defasında polisler veya linççi gruplar tarafından saldırıya uğrayanlar, katiller ya da tecavüzcüler değil; mağdur aileleri oldu! Dolayısıyla ilk sorumuzun cevabı, dosyaların binlerce km uzak illere gönderilmesiyle hedeflenen, davaları takipsiz bırakmak ve gündemden düşürüp ilk fırsatta da insanlık suçlularını serbest bırakmaktır!
 
Gelelim 5 Haziran dosyasıyla ilgili bazı diğer konulara: 7 Haziran seçimi öncesi binbir provokasyona, kışkırtmaya, savaşı başlatmayı hedefleyen Bingöl/Erzurum/Ağrı vb birçok yerdeki saldırılara rağmen bu kışkırtmaları boşa çıkartan HDP’ye bir bedel ödettirilmek istendi ve ona destek veren halkın belki de yüzlercesinin öldürülmesinin hedeflendiği bir IŞİD saldırısı yapıldı. Patlamada bacaklarını yitiren genç kadın sinemacı Lisa gibi ağır yaralılar dışında 4 insan hayatını kaybetti. Bombacı, "2014 yılında radikal cihadçı gruplardan biri tarafından kaçırıldı ya da IŞİD’e katıldı" diye feryat figan eden Adıyamanlı bir ailenin oğlu. Aile, oğlunun bulunması için Başbakanlıktan karakollara, savcılıklara, vb sayısız dilekçe verdiğinden "terör amaçlı kayıp şahıs" notuyla sözümona aranan biri! Aranıyor aranmasına da nasıl oluyorsa, bombayı patlatmadan 1 gün evvel otelde gözaltına alınıyor, lakin kuvvetle muhtemelen "birilerinin" araya girmesiyle serbest bırakılıyor! Önceki gün mahkemede savunma yapmayı gelecek celseye bıraktığını söyleyen bombacı Orhan Gönder, arada aynen şunları söylemekte beis görmedi: "madem suçluydum neden otele gelen polisler beni gözaltına almadan serbest bıraktı ve sadece asker kaçağı olduğuma dair bana belge imzalattı?" Aynı soruyu kamuoyu da 1.5 yıldır soruyor! 
 
Diğer sanıklar ise sınır boyunca nasıl her türlü kaçakçılık yaptıklarını, ellerini kollarını sallaya sallaya Suriye’deki kamplara girip çıktıklarını, Antep Belediyesinin "insani" yardımlarını taşıdıklarını, poz poz IŞİD giysileri içinde ellerinde ağır silahlarla poz vermekte sakınca görmediklerini, vb pişkin pişkin anlattılar! Öyle ya, daha birkaç gün önce, Antep’de canlı bomba yeleğiyle kendisini patlatan IŞİD bombacısı Mehmet Kadir Cabael yüzünden 3 polis ölmemiş gibi, ilin Valisi kalkıp şu açıklamayı yapabiliyor: "…IŞİD üyesi Mehmet Kadir Cabael, komşularına zarar vermemek için karşı inşaatta kendisini etkisiz hale getirmiştir!". Şimdi sormak lazım o valiye? 1) komşuların değil ama 3 polisin yaşamını yitirmesinin sizin için hiç mi bir önemi yok? 2) kendisini patlattığını bile söylemeyip onun yerine "kendisini etkisiz hale getirmiştir" demenizin ardında bu şahsın ne kadar "masum" olduğunu söyleme gayretiniz mi yatmaktadır? 3) 101 Barış yanlısının 10 Ekim’de Ankara Gar mitinginde yapılan canlı bomba saldırısında katledilmesi dosyasının 12 numaralı sanığı olan bu şahıs ilinizde 2 çocuğu ve eşiyle birlikte 1 yıldır yaşıyor, ev kiralıyor, markete alışverişe gidiyor, geziyor tozuyor. Peki bundan hiç mi haberiniz olmaz? Sizin ya da emniyetin veya istihbaratınızın hiç mi ruhu duymaz? 
 
Bu koşullar altında bu devletin, Musul operasyonuna DAİŞ’i temizlemek için girmek istediğine kim inanacak? Siz önce DAİŞ’i temizlemek için bir Antep’e girin! Dünden beri Afrin’i, Kürt köylerini bombalayanların derdinin IŞİD değil, Kürtler olduğunu tüm dünya biliyor!
 
Artık pul pul dökülecek yalanınız bile kalmadı!
 
Çünkü mızrak çuvala sığmıyor!