Diyarbakır'da 8 Mart izlenimleri
Kadının Kaleminden
Diyarbakır'da 8 Mart izlenimleri
Haber nöbeti için Diyarbakır'a gelen gazetecilerden Mürüvet Küçük, JINHA'da haber nöbetinde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne ilişkin izlenimini yazdı. Alandaki kadınlar ve verdikleri mesajı anlatan Mürüvet'in JINHA için yazdığı izlenim şöyle:
"Tırmandırılan vahşi devlet terörü koşullarında canları pahasına olup bitenleri dünyaya duyurmaya çalışan Kürdistan'daki gazetecilere mütevazi de olsa destek olmak için başlatılan haber nöbetinin dün Amed'e gelen 6. ekibinin çalışmaları kapsamında bugün (8 Mart'ta) ilk nöbetlerimizi tutmaya başladık.
Dün yapılan işbölümüyle benim nöbet yerim JINHA'ydı. Sabah ajansa geldiğimde oldukça kalabalık bir kadın grubu, oldukça hareketli bir ortam vardı. Bir taraftan kahvaltı yapılıyor, bir taraftan bugünkü haberler için teknik hazırlık... Sonra planlama toplantısı yapıldı. Herkes son derece hızlı hareket ederek işbaşı yapmaya başladı. Ben de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için İstasyon Meydanı'nda yapılacak mitingi izleyecek arkadaşlarla birlikte alana doğru yola çıktım. Miting noktasına geldiğimizde oldukça yoğun bir polis yığınağı çoktan yapılmış, alan bariyerlerle kapatılmıştı. Polis tüm hazırlıklarını tamamladığı halde DTK Konukevi önüne değil de direk alana gelen kadınları mitinge dakikalar kala içeri almaya başladı. Bu da bir çeşit yıldırma politikasıydı, her ayrıntıya sindirilmiş bir politika...
Kürt kadınları her zamanki canlılıkları, dinamizmleriyle alandaydı. Polisin bilerek alana almamasına tepkiliydiler, halaylar ve sloganlarla bu tepkilerini ifade etmeye başlamışlardı bile. Alan açıldığındaysa o ana kadar toplanmış tüm kadınlar zılgıtlar ve alkışlarla içeri doğru yöneldiler. Alana girme sabırsızlığı yaşadığı her halinden belli olan bir anaya ne hissettiğini sordum: "Heyecanım anlatılmaz! İzin verseler Sur'un barikatlarını ellerim ve tırnaklarımla yıkıp geçeceğim" diyerek, zılgıtlarla hızla alana girdi.
Aslında alanda bulunan kadınların hemen hepsi aynı ruh hali içinde olduklarını sloganları, zılgıtlarıyla hissettiriyorlardı. Alan "Jin jiyan azadi!", "Sur'da direnen gerillaya bin selam!", "Sur'da, Cizre'de direnen kadınlara bin selam!", "Katil devlet hesap verecek!", "Katil Erdoğan!", "Direne direne kazanacağız!", "Her yer Suriçi, her yer direniş!" sloganları ve Kürt kadınlarının önderlerine olan bağlılık ve sevgilerini ifade eden sloganlar hiç susmadı.
Kadınların alana giriş anları oldukça heyecanlıydı. Cizre'de, Sur'da yaşananların öfkesi ve o başeğmezlikten alınan direnç vardı. Adeta koşarcasına sahnenin oraya ulaşmaya çalışırlarken, ellerinde ulasal renklerinin olduğu eşarplar, bayraklar, bu kavgada ölümsüzleşen kadınların posterlerini açıyor, soluk soluğa sloganlar haykırıyorlardı. Bir anda insanı içine çeken bir dinamizmin olduğunu onlarla birlikte sürüklenirken hissettim.
Fakat bu öfkeye aynı zamanda Cizre ve Sur'un hüzünlü gölgesi de düşmüştü. Alandaki kadınların önemli bir kısmında halay çekmeye, erbane çalmaya karşı mesafeli bir duruş vardı önceleri. Bu koşullarda bunların yapılmasını direnişlerde vahşice katledilenlerin anısına ters düştüğünü düşünüyorlardı. Kendi aralarında bu içerikte sohbetler yapan kadınlar bir anda bu ikilemi de aştılar. Halayın, erbane ve zılgıtın Kürt halkı için taşıdığı anlamların da direnişle özdeş olduğunu, onlardan güç alındığını hissetmişçesine tek bir gövde oldular. Seslerini Sur'a ulaştırmak istiyorlardı sanki. Sur'dan gelen bomba sesleri arasına karışan bu seslerle oradakilere, Kürt halkının toplumsal gücünü bir kez daha duyumsatmak istiyorlarmışçasına...
"Geçen yılki 8 Mart mitinginden daha az katılım var" diye düşünürken alanın giderek dolduğunu görünce daha bir heyecanlandım. KJA bayraklarının, pankartlarının, ölümsüzleşen kadınların posterlerinin dalgalandığı alanda (ki polis girişte bazılarına zorla el koymuştu!) Kürt kadınlarının yıllardır damıttıkları, büyük emekler ve çabalarla ördükleri o kimlikleri ete kemiğe bürünüyordu.
Sahnede en son Silopi'de katledilen üç Kürt kadın siyasetçiden Sevê'nin annesiyle karşılaşıyoruz. Gözlerinden bu davaya bağlılığın sıcaklığı, kararlılığı okunuyor.
Alan dolmaya başladıkça miting organizasyon komitesi de kısa bir selamlamayla alandakileri özgürlük mücadelesinde ölümsüzleşen kadınlar için saygı duruşuna çağırarak programı başlattı. Cigerxwin Kültür Merkezi'nin erbani kadın grubunun çaldığı, seslendirdiği Ey Raqip Marşı bir anda alanın bütününde dalgalanan tek bir koroya dönüştü.
Basklı feminist kadın grubunun gönderdiği mesaj okunduğunda alan bir onur bayrağı gibi dalgalandı. Kürt halkının dünyanın diğer ezilenleri nezdinde kazandığı manevi anlam tüm kadınları onurlandırıyordu. Bu mesaja sonradan Filistin'den, Filipinler'den, Fransa'dan feminist ve devrimci kadınların mesajları da eklendi. Her defasında kadınlar aynı heyecanı yaşadılar.
Silopi'de katledilen üç kadından biri olan Sevê'nin annesi şehitleri selamlayarak yaptığı konuşmasında, onların özgürlük, barış ve önderlikleri için şehit düştüklerini ve bunun aynı zamanda kendilerine bırakılan bir miras anlamına geldiğini vurguladı. Kürtçe yapılan konuşmada başka anlamlı cümleler de vardı, alanda duygu fırtınası yaratması bundandı. Ben anlamasam da bunu hissettim. Ana'nın konuşmasından sonra ölümsüzleşen kadınları selamlayan sloganlarla alan inledi.
Daha sonra söz HDP, PJA, HDK ve DBP'nin eş başkanlarına verildi. Alandaki kadınlar siyasetçi kadınları büyük bir sevgi ve tezahüratla karşıladılar. Tertip Komitesi Başkanı Zübeyde Zümrüt, Diyarbakır Büyükşehir Eş Başkanı Gültan Kışanak, KJA Sözcüsü Ayla Akat, HDP Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel, HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ söz alarak hem 8 Mart'ı hem bugün Kürdistan'da yaşanan zulüm ve buna karşı gelişen direnişi hem de kadınların özgürleşmesinde ulaşılan noktanın tarihsel anlamlarına vurgu yapan konuşmalar yaptılar.
Tüm konuşmalarda vurgulanan direniş alana ulaşan bomba sesleriyle her ana damgasını vuruyordu. Mitingin 500 metre ötesindeki Sur'da atan nabız tüm Kürt kadınlarının nabzıydı aynı zamanda. KJA sözcüsü Ayla Akat konuşmasında bu gerçeğin altını çizerek, Sur'u selamlarken yükselen "Biji berxwedana Sur'e" sloganları bu gerçeğin altını çiziyordu adeta.