Ateşin sırrını bulan Mayıs şehitleri: Kürt kadını ve direniş
Kadının Kaleminden
KİBRİYE EVREN
Bir Hint efsanesinde ateşin sırrını ve hakikatini merak eden 4 kelebeğin varlığından bahsedilir. Ateşin sırrını ve hakikatini öğrenmeye karar veren kelebekler bir gün sırasıyla ateşin üzerinden uçmaya karar verir. Birinci kelebek, biraz uzaktan ateşin üzerinden uçup, ateşin ışık saçan bir şey olduğunu görür ve "Ateş ışık saçan bir şeydir" der. İkinci kelebek, ateşin yanına biraz daha sokularak ateşin ısı yayan bir şey olduğunu görür ve "Ateş sıcak bir şey" der. Bunlardan hiç birinden tatmin olmayan üçüncü kelebek, alevlerin üzerinden uçar ve sıcaklığını kanatlarında his eder. Bunun üzerine arkadaşlarına "Ateş yakıcı bir şeydir" der. Bunlardan hiç birinden tatmin olmayan dördüncü kelebek, ateşin sırrını kesin öğrenmek ister ve uçmaya başlar. Ateşin etrafında birkaç tur attıktan sonra kendisini alevlerin içine bırakır. İşte bu dördüncü kelebek, aslında ateşin sırrına ermiştir. Ancak kimseye anlatamayacaktır bunu. Hint efsanesinde kelebekler üzerinden anlatılan bu efsane günümüzde efsaneleşen Kürt kadınlarının hakikatini ve yazılmayan tarihini anlatmaktadır.
Kadın evrenin etik, estetik ve dişil zekâsıyla olgunlaşmış, en anlamlı ve süreklileşen yüzüdür. Bu etik, estetik ve dişil zekâ insanlığın başlangıcından bugüne kadar akıp gelen, tarihsel toplumun varoluş ırmağıdır. Bu ırmağın suyunun geçtiği her mekân, ırmağın suyunu içen her canlı kendisini küllerinden yeniden var etmiş. Bunun içindir ki, Kürdistan coğrafyası Kürt kadınları için her zaman Özgür yaşamın, özgür düşüncenin çekim merkezi olmuş. Bilinmeyen zaman ve mekân hakikatinde acılarını, öfkelerini, yaptıklarını ve yapamadıklarını ezgileri aracılığı ile dilden dile, kuşaktan kuşağa aktarmışlardır. Yasaklı tarihlerini hikâyelerinde, masallarında, hafızalarında canlı tutarak günümüze kadar sürdürmüşler.
Mina Qazi'den Bese'ye, Zarife'den Leyla'ya diriliş halkaları
Kürt kadınları direniş geleneğiyle, kavgasıyla Kürdistan'ın asi ve sarp kayalıklarından kendini dördüncü kelebek misali efsaneleştirerek güçlü bir mirasın sahibi olmuş, kendi ardıllarına öz irade ve kimlik kazandırmışlardır. Bu direnişçi gelenek, Kürdistan'da ilk kadın birliğini Mina Qazi şahsında örgütlenmiş, imha, inkâr, asimilasyon ve terteleye karşı Dersimde savaşçı ve mücadeleci kişiliği ile Bese'de simgeleşmiş. Koçgiri'de öz savunma geleneğinin öncü kadını Zarife de kuşanmış. Baas rejimi tarafından idama götürülen Leyla Qasım cellâdından af dilemeyerek zirveleşmiş. Bu kadınlar kendi zamanlarını yaşayıp, yazılmayan Kürt kadın tarihinin yazarları olma onuru ile hayatın dehlizlerine varoluşlarını nakşetmiş. Bu nakşetme bahar renginde ve tadında olup, çarpıcı yaratılışlar ve eylemleri ile Kürt kadının anlamlı ve büyük dirilişini halklara muştulamışlar.
Arin Mirkan'ın ateşinden Mayıs olmaya
Bu muştulama zulmün çılgınlık anının yaşandığı Ortadoğu coğrafyasında, kadın özgürlük mücadelesinin beş bin yıllık erkek egemen sistemine ve son temsilcisi kapitalist modernitenin ideolojileri olan cinsiyetçilik, milliyetçilik, dincilik ve bilimciliğe karşı en radikal direniş kültürü bir yaşam biçimi olarak Arîn Mirkan şahsında efsaneleşmiş. Hakikat ateşinde yanarak yaşam bulmuştur.
Bahar, yeni bir zamanın ve mekanın oluşumudur. Bahar gebedir yeniliğe; bağrında taşıdığı onca keder, vuslat, isyan, mücadele ve insanı anımsatan bütün duygularıyla toprağa düşen her damlasında umuda yolculuktur, yeniden doğuşu kendisinde yaratarak. Baharlaşmak kızıl güneşle bütünleşerek kelebekleşmektir kimi zaman. Kimi zaman ateşin şifresini çözüp hakikate yürümektir. Ve bir de bu baharda Mayıs olmak vardı. Bazıları yaşamlarını belirledikleri herhangi bir zaman diliminde yaşarlar. Bu kısa bir varoluş ve yok oluş arasında olmaktır aslında.
Tarihsel gelenek nehir akışı gibidir
Kürt toplumu için Mayıs ayı büyük bedellerin verildiği kimlik kazandığı ve anlam bulduğu bir aydır. Kürt toplumu ve kadını her anı ayrı anlamlar yükleyerek yaşar. Kürt kadını için zaman ve mekan özgür yaşamla anlam bulmuştur. Bunun içindir ki, savaşta, demokratik siyasette, zindanda, basında, sanatta kısacası yaşamın her alanda büyük emek, direniş ve mücadele ile yeni özgür yaşamları ilmek ilmek örerek tüm dünya halklarına özgürlük taşıyıcıları olmuşlardır. Kürt halkının demokratik ulusal birliğine, dünya halklarının kardeşliği ve özgür birlikteliklerine giden yolda sayısız kadın yoldaşımız dördüncü kelebek misali ateşin sırrına ererek özgürlüğe olan tutkusuyla en çok da Mayıs ayı içerisinde şahadete ulaşmışlar.
Kürt kadın tarihinin temsilcisi ve bilgesi 'Mizgin'
Tarihsel gelenek nehir akışı gibidir. Bu nehir akışına değişik dönemlerde yenileri katılır. Mayıs ayı şehitlerinden olan şehit Mizgin (Gurbet Aydın) bunlardan biridir. Kürt kadın tarihinin en acı döneminin temsilcisi ve o acıların bilgesi olarak tanımlanan Şehit Mizgin, yok edilmek istenen Kürt kadınlarının sesi, yüzyıllık yaşanmışlıkların ifadesi ve haykırışıdır. Onun haykırışı Meryem Xan'ın, Eyşe Şan'ın ve nice isimsiz kadın kahramanların sesi olarak tarihte yankılanıyor. Şehit Mizgin sadece sanatçı değil devrimci, gerilla ve güçlü bir kadın komutan olma özellikleri ile kendi şahsında komple kişiliği yaratarak devraldığı güçlü mirasın sürdürücüsü olarak 11 Mayıs 1992'de Tatvan'da yaşamını yitirir.
Leyla Qasım: Bizim ölümümüzle Kürtler uyanacak
Mayıs ayı şehitlerinden olan Leyla Qasım Kürdistan'da sömürgeci güçlere karşı direnişin sembolüdür. Kürt halkına uygulanan işgal ve imha politikalarına dikkat çekmek için 1974 yılında uçak kaçırma girişiminde bulunur. Baas rejimi tarafından ağır işkenceden geçirilen Leyla idam cezasına çarptırılır. İdam edilmeden önce annesiyle kısa bir görüşme fırsatı bulan Qasim annesine: "Güzel annem; tasalanma, ben bir dava insanıyım artık. Kürt halkı ve Kürdistan için savaşıyorum. Dün Saddam ve beraberinde bir grup buraya geldi. Beni kandıracağını, ilkelerimden taviz vereceğimi zannediyordu. Hatta mücadeleden vazgeçmem için maddi tekliflerde bulundu. İstediğim okullarda öğretmenlik yapabileceğim vaadinde bulundu. Fakat ben bunları kabul edemeyecek kadar onurlu olduğumu, halkımı satmayacağımı söyledim. Kendimi Kürt ve Kürdistan davasına adadığımı, bu mücadele uğrunda idamı onurla karşıladığımı söylemem üzerine çılgınlaşan koca Saddam'ın ne kadar zavallılaştığını gördüm. Anne bizim ölümümüzle binlerce Kürt insanı uyanacak, özgürlük bayrağımız dalgalanacak. Ben öldüğümde üzülmeyin, saç örgülerimden bayrak yapsınlar" diyerek Kürt kadının direngen ve asi ruhunun asla teslim alınamayacağını öğretmiştir.
Şirin Elemhuli: Kürtlüğümü inkar edersem varlığımı inkar etmiş olurum
Zaman ve mekân farklılığı olsa da, Kürt özgürlük mücadelesinde Leyla Qasım'dan sonra Şirin Elemhuli idam edilen diğer bir Kürt kadınıdır. Şirin Elemhuli 1984'te Doğu Kürdistan'ın Maku kentinde dünyaya gelir. Kürt halkının dört parça Kürdistan'da yaşadığı zulme sessiz kalmaz ve direnişe dâhil olur. 2008 yılında İran Rejiminin pastarları tarafından Tahran'da tutuklanır. O zaman zarfında yazdığı bir mektupta: "Şimdi de kendi dilim ile konuşmam yasaklanmıştır. Kendi dilimle okuyamıyor ve yazamıyorum. Bana 'Kürtlüğünü inkâr et' diyorlar, ben de diyorum öyle bir şey yaparsam kendi varlığımı inkâr etmiş olurum" diyor. İdamdan önceki son sözleri ise şöyle; "Bu yaptıklarınızı sadece bana ve aileme uygulamadığınız biliyorum. Siz bu işkenceleri Zeynab Celaliyan, Runak Sefazade ve daha birçok Kürt genci üzerinde de denediniz. Günlerdir, gözü yaşlı Kürt anaları çocuklarını görmek için bekliyor. Onlar her telefon çaldığında, hangi kara haberin geldiğini düşünerek irkiliyorlar acaba çocukları mı idam edildi diye. Uzun bir süre sonra 2 Mayıs 2010 yılında birkaç gün önce, beni bir kez daha Ewin Cezaevi'ndeki 209 numaralı bölüme götürdüler ve asılsız iddialarını tekrarladılar. Orada kendileri ile işbirliği yapmamı istediler ve bu şekilde idam cezamı sözde iptal edeceklerini söylediler. Bu anlamsız bir şeydi. Bu yüzden de mahkemede söylediklerimin dışında söyleyeceğim bir şey yok" diyerek ulus devlet zihniyetinin bütün kodlarını ve ezberlerini bozarak Kürt kadın direnişin öncü kervanına katılmıştır.
Direnişin ardılı bugün Cizre, Sur, Nusaybin, Gever, Silopi, Şırnak…
Mizgin, Leyla, Şirin ve tüm kadın şehitler gerçeği bize, zaman ve mekânı aşanın insan gerçeği olduğunu öğreterek, zaman ve mekâna anlam veren, ona hakikati atfeden öz irade ve öz kimlik kazandıranın anlamlı ve özgür yaşam gerçeğidir. Tüm şehitlerimizin ardıllarına öğrettiği direniş ve özgürlük geleneği bugün Cizir'de, Sur'da Nusaybin'de, Gever'de, Silopi'de tüm öz yönetim alanlarında dalga dalga yayılarak kadınların ve halkların özgür geleceğini muştuluyor.
Bu yazı KJA Dergisi'nden alınmıştır.