KADININ KALEMİNDEN Yazdır Kaydet

Sefine eşiğinde bir halk...

Kadının Kaleminden
Haziran 28 / 2016


 

 
Ceylan Eraslan
 
Cizre... Yüce Cudi… İnsanlığın yeniden doğduğu yer… İnsanlığın doğduğu bu yerde, tarihten bu yana insanlığı öldürmeye, yaşamı katletmeye gelenlere direnenlerin yurdu. Yıkıntılar arasında gezinmenin insanın ruhunu çiğneyen, ayaklar altında ufalanan molozların kül rengi… Devlet zaferine bürünen yıkıntılar ve duvar yazılarıyla göz yanılması yaratan manzaralar... Yasaktan önce bir şehir… Cizre'yi hiç durmadan korkuyla turlayan askeri araçlar… Bir zihniyetin duvarlardaki ırkçı, cinsiyetçi, faşist yansıması. Okudukça tüketiyor kendini, okundukça tükeniyor bölünmez bütünlük.
 
Moloz yığınlarının dili olsa da…
 
Yıkıntıların arasında, bir ara sokak. Bombalanmış, tahrip olmuş evler. Gözünü nereye çevirirsen çevir rastgele tarandığı belli olan kurşun izleri. Yarısı yıkılmış, diğer yarısına da yıkım emri verilmiş yeşil renkli, tek elden çıkma "YK" kısaltması ile ya da "YIKIM" yazısıyla işaretler. Sağlam evlerde de aynı işaret. Bu evler zarar görmese de direnişe tanık olmuş olmamalılar. Her şey hesaplanmış. Ya "duvarların dili olsa da konuşsa" deyimi gerçek olursa. Ya anlatırsa yaşananları, ya sırtını yasladığın bir duvar anlatırsa gerçeği. Delik deşik olmuş evlerin eşiğinde oturan bu çocuklara, genç yüreklerin devrimini anlatırsa ve hatırlarsa çocuklar gördüklerini…
 
Yanılsamayı dağıtan çocuklar
 
Bir kısmı ara sokakta, bir kısmı ise molozlarının dahi taşındığı üç bodrumun olduğu yerde oynayan ve bu tabloyu tamamlayan, gerçekliğe aykırı duruşlarıyla çocuklar. Aralarında iki ya da üç yaşında bir çocuk, kendi etrafında dönüp duruyor zafer çığlıklarıyla. Beni donukluğumdan alıp, kendi dünyasına çeken bu çocuğa odaklanıyorum. Hala donuğum ve anlamsız, çocuğu izlemeye devam ediyorum, şaşkınım ondaki yaşamın izlerine. Çocuğun, yan tarafında insanlığın katledildiği bodrumların enkazı. Duvarlardaki yazılar ise gözlerinin önünde. O ise tam ortasında sokağın, dönüp duruyor kendi etrafında zafer çığlıklarıyla. Bir yıkım manzarasına bakıyorum bir de zafer kazanmış edasıyla kendi etrafında dönerek çığlıklar atan küçük çocuğa. Bende başlıyorum dönüp durmaya. Kazandığına inanmak için yakıp yıkılan evlere yazılmış yazılarla, ortada coşkuyla oynayan çocuk arasında. Kazandık ve kaybettik arasına sıkıştırılan, zalim saldırıların sonucuna bakıp, aldanmak. Ne büyük yanılgıdır, bu gençlerin kaybettiğine inanmak. Yenilgi, bir yanılgıdan ibaret kalıyor gözümde. Ve o zaman Şırnak'a uzanıyorum. Tarihine, efsanelerine… Her şeyin içinde gizli olduğu kadim bilgeliğine…
 
Sefine'ye yolculuk
 
Şırnak'a yakın 9 köyün adı, (Kürtçe) rakamsal olarak birbiri ardına sıralanır. Bunlardan 'Nerêxt', dokuzuncu ve son köydür. Cudi dağının eteklerinde kurulu bu şirin köy, efsaneleri de içinde barındırır. Penceresi Cudi dağına bakan bir evde, orta yaşlarda bir kadın bana Sefine'yi ve Lawkê Xerib efsanesini anlatmıştı. Sefine, Hz. Nuh'un gemisinin indiği Cudi dağının zirvesinin adıdır. Eğer Sefine'ye çıkarsam Kürdistan'ın dört parçasından şehirler görebileceğimi söylemiş ve Sefine'ye çok yakın bir yerde ise Lawkê Xerib'in mezarının bulunduğunu dile getirmişti. O kutsal zirveye çok yakın bir yerde uyuyan Lawkê Xerib, Sefine'ye ulaşmak için günlerce, aylarca, yıllarca yürür. Gündüzler, geceler boyu yürür. Dağları aşar, ovalardan geçer. En sonunda Sefine'nin çok yakınına kadar gelir. Ama henüz Cudi'ye ulaşmadığını düşünürken, Lawkê Xerib'in inancını ve iradesini kırmak isteyen şeytan, yaşlı bir adam kılığında karşısına çıkar. Lawkê Xerib, Sefine'ye ulaşmak istediğini söyler ve Cudi dağını sorar. Yaşlı adam kılığındaki şeytan, O'na Cudi dağının burada olmadığını, Sefine'ye ulaşmak için daha çok yolu olduğunu ve bir o kadar daha yürümesi gerektiğini söyler. Bunu duyan Lawkê Xerib'in takadi tükenir. Allah'a yalvararak canını almasını ister. Duası kabul olan Lawkê Xerib, orada yaşamını yitirir. Türbesinin,  Sefine'nin yamacında olduğunu söyleyen bu güzel kadının, bana Lawkê Xerib'i anlatırken sesindeki güçlü ve gizemli tını bir yıl sonra Cizre'de özyönetim alanlarını dolanırken benimle birlikte yıkıntıların arasındaydı.
 
Silinmek istenen direnişin izleri
 
Sefine'ye ulaşmak isteyen gençlerin direnişlerinin sindiği mekânlarda, ruhlarının gezindiği sokaklardayım. Genç bedenlerin yüce ruhlarıyla birlikte adımlıyorum sokakları. Bu genç yaşa kimler sığdırabilir bu kuvveti. Aykırı değil midir doğaya. Büyük bir güce karşı sadece ruhla savaşmak… Lawkê Xerib sabrıyla, aylarca süren direnişi zaferle sonuçlandırmak. Kadınlar, erkekler özgürlük tepesine doğru yola çıkmışlar. Yoksa Lawkê Xerib'i duymamış mı zulmeden? Kürtlerin, bir daha kanmayacağını, bir saatlik mesafedeki Sefine'ye yürüyeceğini bilmiyor mu? Özyönetim alanlarında harıl harıl çalışan iş makinaları, direnişin izlerini silmeye çalışan devlet ve sistem bütünlüğü, bilmiyor mu hiçbir şeyi? Gelir gelmez içimde "Lawkê Xerib"in dolanması… Boşuna değildir, efsanelerin halklara benzemesi. Tıpkı efsanede olduğu gibi Sefine'ye, o özgürlük tepesine ulaşmaya çalışan Kürtler'in karşısında yaşlı adam kılığına bürünmüş şeytan durmakta ve Kürtlere gidilecek yolun çok olduğunu söylemekte. Sefine'ye yaklaşmış olan Kürtler ise onu kandırmaya çalışan şeytana inanmamakta ve Sefine'ye doğru yol almakta…