Figen Yüksekdağ'ın Çilem Doğan ziyareti ve yaşananlar…
Kadının Kaleminden
Roza Yaşam
Kendisine şiddet uygulayan ve fuhuşa zorlayan eşini öldüren Çilem Doğan'ın kefaletle serbest bırakılmasının ardından, özgürlüğüne kavuşmasının sevincini yaşayamadan neler oldu? Çilem Doğan'ı bir kadın olarak ziyaret eden HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'a teşekkür etmesiyle, kamuoyunda mağdur ve haklı görülen kadın bir anda nefret odağı oldu. HDP'nin bu insani yaklaşımına 'olay üzerinden siyaset yapılıyor' yorumu getirilerek her fırsatta olduğu üzere HDP karalanmaya çalışıldı. Aynı şekilde ne yazık ki, avukatının baskısı, iktidarın ve bazı güç merkezlerinin baskısıyla Çilem Doğan, henüz davası devam ettiği için, tehdit ve baskılara dayanamayıp HDP'yi karalamaya yönelik basın açıklaması yaptı. Karşımızda özgürlüğüne kavuşan bir kadın değil de, baskıcı avukatının HDP karşıtı sözleri kendisine adeta ezberletilmiş ve daha çok korkutulmuş, tutsak bir kadın gördük. Öz savunmanın haklılığını ve gerekliliğini görmek isterken, olay son derece trajik bir hal aldı.
Çilem Doğan'ın tahliye edilmesine ilişkin karar ve gelişme, iyi biliyoruz ki, iktidarın kadına verdiği değerden veya kadının özgürleştirilmesini amaçlamasından değildir. Çilem Doğan apolitik bir kimliğe sahip olduğundan, hükümetin kendi HDP-PKK ve demokrasi karşıtı politikasını uygulamak ve kirli kadın politikasını temize çıkarmak, kamuoyunda adil(!) görünmesini sağlamak istediği bir zemin olarak ele alındı. Dolayısıyla kullanılmasında bir sakınca yoktu… Zira aynı hükümetin aynı polisine Çilem Doğan gördüğü şiddetten dolayı defalarca şikayette bulunmuş, fakat her seferinde adeta 'kaderiyle başbaşa' bırakılmıştı. Çilem ile benzer kaderi paylaşan sayısız kadın var üstelik. Kadın bedenlerinin cinsiyetçi şiddete maruz kaldığı, cansız bedenlerinin çıplak teşhir edildiği bir ülke ve buna örgütleyen iktidardan ne beklenir ki zaten?
Çilem Doğan davası, birçok yurtsever devrimci-solcu kadınların desteğini almış ve bu etkiyle haklılığı bazında uzun süre gündemde kalabilmiş ve sonuçta kadın dayanışmasının etkisiyle tahliye edilmişti. Bu durum bir kadın olarak hepimizi sevindirdiyse de, bu buruk bir sevinçti. Öldürüldükten sonra alçakça bir şekilde bedeni çırılçıplak teşhir edilen Ekin Wan adına, cesedi sokak ortasında günlerce kasıtlı bekletilen bir kadın, bir anne olan Taybet Ana adına, devrimci tutsak kadınlar ve Cumartesi Anneleri adına, yani genelde öz savunma için mücadele eden, her türlü mağduriyeti ve şiddeti yaşayan sayısız kadın adına buruk bir sevinçti.
Ortada olan bu riyakâr tutum ve Çilem Doğan davası dışındaki belirttiğimiz onca kadın katliamı karşısında dillerin adeta lal oluşu bizi hem öfkelendirmiş hem de üzmüştü. Niçin böylesi bir ayırım olsundu ki? Fark gözetmeden bütün ezilen, sömürülen, köleleştirilen kadınlar adına tek ses olamadığımız sürece ezilmeye, sömürülmeye mahkûm kalacağımız açıktır. İktidarın ve erkek egemen zihniyetin kölesi olmaktan bütün hücrelerimizle vazgeçmeliyiz. Bizi "O terörist, bu ahlaksız" vs. gibi söylemlerle bölmelerine daha ne kadar göz yumabiliriz? Bu, AKP önderlikli en gerici ve kadın karşıtı iktidar zihniyetinin biz kadınları birbirine öteki yapıp, ayrıştırma politikasından başka bir şey değildir. Çünkü, egemen zihniyete göre, onun ahlaksız diye damgaladığını savunursan ahlaksız, terörist ilan ettiklerini savunursan terörist olursun. Yani o her şeyiyle kendi faşist ve gerici zihniyetini biz kadınlar üzerinde hakim kılmaya çalışmaktadır. Bir kadının çocuk doğurmasına, hatta kaç çocuk doğuracağına bile karışan, bunu bile kendi erkek zihniyeti ve adeta talimatları temelinde dizayn etmek isteyen bir iktidar kadar faşist ve köleci zihniyet var mıdır?
Geri çoğunluğun ve iktidarın dayattığı, onlara göre meşru olan şeyi korkusuzca savunmak elbette kolaydır. Mühim olan kendi vicdanının ve gelişmeci toplumsal bilimin doğru diye işaret ettiğini boyun eğmeksizin savunabilmek, muhalefet edebilmek ve bu temelde onurlu bir kadın özgürlük mücadelesini verebilmektir. Bu temelde, Çilem Doğan'a verilen genel desteği haklı görür ve bu temelde HDP Eş Genel Başkanı Sayın Figen Yüksekdağ'ın tutumunu da kadın dayanışması açısından anlamlı, sorumlu ve onurlu bir tutum olarak değerlendirirken, gösterilen bu yönlü kadın desteği ve dayanışmasının en aktif bir şekilde, özgürlüğü ve ülkesinin kurtuluşu için mücadele eden ve bu uğurda en alçakça bir şekilde katledilen, bedenleri en insanlık dışı bir şekilde teşhir edilen,onurlarıyla oynanmak istenen, işkencelerden geçirilen, cezaevlerine doldurularak en ağır baskılara maruz kalan, kayıp evlatlarının peşinde yıllarca gözü yaşlı bir şekilde acı ve cefa çektirilen ve devletin ısrarla geliştirdiği top yekun imha savaşıyla yürekleri evlat acısıyla yakılan tüm kadınlar için gösterilmesi çağrısını yapıyoruz. İktidarın ve mevcut erkek egemen sistemin tuzağına düşülmeden, tüm kadınlar için eşit dayanışma ve desteğin vakit geç olmadan hayata geçmesinin artık bir ölüm kalım sorunu olduğunu yüreğimizin bütün samimiyetiyle haykırmak istiyoruz.
Çilem Doğan'a da şu çağrıyı yapmak istiyoruz: Gittiğin yol, daha doğrusu seni götürmek istedikleri yol, kurnaz ve acımasız erkek egemen zihniyetinin tuzaklarıyla dolu ve kadın onuru ile özgürlüğünün ayaklar altına alındığı bir handikaptır. Tahliye biçiminde de olsa gerçekte seni özgürleştiren onurlu ve özgür zihniyetli kadınların verdiği destek ve mücadeledir. O nedenle, kendi celladının elini bırakarak, sana uzanmış olan ve havada bekleyen binlerce hemcinsinin dostane elini tut ve onlarla birlikte onur ve özgürlük yoluna gir.