KADININ KALEMİNDEN Yazdır Kaydet

Jineoloji kadın bilimi dalı olmaktan daha çok yaşamın kendisidir

Kadının Kaleminden
Temmuz 08 / 2016


 

 
ROZA MUNZUR
 
Yaşamış olduğumuz an ve anın her saniyesinin yegâne temeli olan bunca acı ve katliamların tek sebebidir jineolojiye yoğunlaşmamamız. Jineolojiyi salt okunacak kitaplardan ele almak eksik kalacaktır. Esas alınması gereken tarih ile şimdinin gerçekliğiyle yaşamın ta kendisini kendi cevherinde çözümlemekten geçiyor. 'Yaşa ve yaşat' pratiğiyle atılacak ve atılan her adımın bizleri her zaman için öz olan gerçekliğimize her saniye de daha çok yakın kılacaktır. 'Hazine kaybedildiği yerde aranır' deyimi, tamamıyla bizlere ışık olduğu gibi bizi yanılgıya götüren ise salt batılı kadın tarihiyle yürütmüş olduğumuz çalışmalardır. Yaşamın ta kendisi olan annem sürekli olarak, "Ey annem hiç bir zaman kadın olmak istemezdim. Babamın sana uyguladığı onca zulüm ve dayağa rağmen senin her zaman için 'ne yapayım kocamdır bu da geçer' deyişin aslında senin ne kadar pasif bir kadın olduğunu belirttiği gibi kadın gerçekliğine bir ihanet olduğunu da belirtmişimdir." 
 
'Annemin tavrı beni bir kadın isyanına tabii tuttu'
 
Bir gün beni çağırdı "Bak ben senin annenim, evet belki sen kadın hakkını ve beni düşünüyor olabilirsin ama hiç bir şey beni benden başka anlatamaz. Böyle geldi böyle geçecek diye bir şey yok. Elbette ki değişecek. Belki yarın belki yıllar sonra bunu bilemem. Ama bildiğim bir kadın olarak her zaman için direnmemdir. Her zaman için toparlayıcı olmamdır. Bu saatten sonra ne sen babanı değiştirirsin ne de beni. Yapman gereken bir gün evlendiğin zaman senin eşine çok iyi olmandır." Annem her ne kadar burada bir kadın gerçekliğini ifade etmeye çalışsa da aslında ne kadar pasif bir kişilik olduğunu dile getirdiği gibi, yüreğinde ise aslında var olan asi bir isyanın her zaman için zamanın doğa ananın elbet bir gün intikam alacağı duygusu ile yaşamasıdır. Bütün komşularımız annemin babam tarafından ne kadar acılar çektiğini ve nasıl bir baskı gördüğünü bilirler. Komşularımıza göre annem bir Eyüp misaliydi. Bana göre ise her zaman için dile getirilmeyen bir isyanın en pasif ve cılız sesiydi. Onun bu tavrı her zaman için beni bir arayışa ve kadın isyanına tabii tuttu. 
'Kadının öz olan cevherinin isyanıdır'
 
Kadınların en çok sevdiğim hayat sloganı olan "Kendimizi de sizi de yöneteceğiz" şiarı beni her zaman için mutlu etmiştir. Olması gereken değil olan buydu var olan yaşam budur. İnancıyla varlığını en iyi yaşa ve yaşat olanı olacaktır. Bunun için de her zaman için bekledim "Elbet bir gün kadınlar…" diye. Lakin sonra yanıldığımı fark ettim. Asıl çözümün bekleyiş değil, asıl olanın bir genç olarak kadınlarla hareket etmek olduğu gerçekliğini çok sonraları fark etmiş olsam da hiç bir şey için geç kalınmadığının farkına vardım. Farkına varamadığım ise kadının hala kendi öz cevherinin bir erkeğe mahkum edilmesiydi. Bu bin yıllardır var olan bir gerçeklikti. Beselerin, Claraların, Zilanların, Beritanların, Zarifelerin temel isyanıdır. İsyanı doğuran buydu. İsyana teşvik eden kadın gerçekliği buydu. Kadının öz olan cevherinin isyanıdır. Buna her ne kadar beş bin yıllık bir tahakküm desek de unuttuğumuz bir şey vardı oda anda cevheri sahiplenememektir. Başkan her zaman için dile getirir kavramlara  o kadar çok takılmanın bir anlamı yoktur. sözel olarak asıl olan pratiğin anıydı.