KADININ KALEMİNDEN Yazdır Kaydet

Mülteci kadınlar 'Leşfiroş'lar

Kadının Kaleminden
Temmuz 09 / 2016


 

 
ROJBİN EKİN
 
Süleymaniye'deyiz, akşam saat 21.00. Trafiğin en yoğun olduğu ve şehir merkezi olarak da bilenen kavşaktayız. Yaklaşık 10 kadın kırmızı ışıkta bekleyen arabalara yanaşıyor. Yaşları 14-15-16 arası değişen genç kadınlar, bir kaç tanesi ise 20 üzeri. Erkek sürücülere doğru ilerleyen bu genç kadınların ne istediklerini, ya da ne yaptıklarını merak ediyoruz. Bizim arabaya ve içlerinde kadın bulunan diğer arabalara da yanaşmıyor bu kadınlar. Önümüzden gidip geliyorlar, telefonları ellerinden düşmüyor. Çok geçmeden orada neden durduklarını ve trafikte duran erkeklerin sürdüğü araçlara neden yanaştıklarını anlıyoruz. Kırmızı ışıktan yeşil ışığa geçene kadar onlar konuşmalarını tamamlıyor ve anlaştıkları sürücülerle arabaya atlayıp uzaklaşıyorlar.
 
Her biri birbirinden güzel kadınların başları kapalı, üzerlerinde siyah kaftanlar. Kaftanların önü ilikli, altta renkli elbise giydikleri seçiliyor. Siyahlar giyinen bu kadınlar kim? Süleymaniye'de 'Leşfiroş' diyorlar kadınlara. Kadınların çoğu Rojhêlat ve Rojava'dan Güney Kürdistan'a sığınmak zorunda kalan mülteci kadınlar. 
 
Önümüzden geçtiklerinde kendi aralarında ne konuştuklarını ve hangi dilde konuştuklarını anlamak için arabanın camını sonuna kadar indiriyorum. Arabamızın önünde duran, uzun boylu, esmer, yüz hatları çok biçimli olan 25-30 yaş arası gösteren kadının Kürtçe'nin Soranca lehçesi ile konuştuğunu duyuyorum. Saat gece yarısını bulana kadar o kavşakta beklediklerini öğreniyorum bu kadınların daha sonra. 
 
Onlarla ilk karşılaştığım akşamdan bir sonraki akşam tekrar aynı saatlerde aynı kavşaktayım. Yine trafikteyiz ve aynı kadınlar, aynı pozisyonlar, sürücülerle yapılan 'pazarlıklar…'
Büyük bir dramın içinde gibi hissediyorum kendimi. Aklımdan o an bu kadınların bırakmak zorunda oldukları ülkeleri ve hayatları geliyor. Böyle bir duruma nasıl zorlandıklarını, kimler tarafından teşvik edildiklerini düşünmekten alamıyorum kendimi. Arabanın camını indiriyorum. Kaldırımda duran ve yaşları 14-15 arası değişen üç genç kadın. İkisi kaldırıma oturmuş, biri ayakta. İçlerinden biri neden böyle bir duruma düşürüldüğünü belki söyler umuduyla, tüm cesaretimi toplayarak "Ne yapıyorsunuz burada?" diye soruyorum. Ayakta duranı Soranca hızlıca bir şeyler söylüyor. Anlayamadığım için bir kez daha sordum, kaldırıma oturan ve ellerini yüzüne götüren 15 yaşlarında görünen "Sana soruyor ne yaptığını, neden söylemiyorsun ne yaptığını" diyor. Ayakta duran 14 yaşlarındaki esmer, saçları kıvırcık, kilolu genç kadın, gülerek ve yaşadıklarına ve bize, toplumun içinde bulundukları duruma gösterdiği kayıtsızlığa büyük bir öfkeyle "Seks filmi çekiyoruz" diyor. Olduğum yerde dona kalıyorum.
 
Günde binlerce arabanın önünden geçen ve hatta çoğuna atlayıp karanlıkta kaybolan bu genç kadınlar, nelere zorlandıklarını haykırıyorlar. Bu kadınların daha sonra şebekeler tarafından kullanıldıklarını öğreniyorum. Zaten öyle işlek bir caddede duruyor olmaları, 'Leşfiroş'luğu tüm toplumun gözünün önünde yapıyor olmalarının asayiş güçlerinin bilgisi dışında olması mümkün değil. Son günlerde basında gündem olmasıyla birlikte kadın örgütlerinin ve toplumun gündemine girip tepkisini çekmiş olsa da, bu durumdan önce herkes bu tabloyu kabullenmiş ve bu işe zorlanan, kadınlara 'öteki, kirli, namussuz' muamelesi yapıyordu. 
 
Biri kucağındaki bebeğiyle duruyordu. O kadını daha önce de bir akşam Kerkük'ten Süleymaniye'ye gelirken aynı saatlerde adına '60 metre' dedikleri trafikte görmüştüm… Meğer Süleymaniye'nin merkezi birkaç yerinde sürekli yer değiştiriyorlarmış. 
 
Bindikleri araçlarla yapmış oldukları 'pazarlığı' onlarla karşılaştıktan bir hafta sonra bir televizyon kanalının yayınlamış olduğu haberde görüyorum. TV muhabirinin gizli çekim yaptığı haberde, muhabirin yanına yanaşan kadın kafasını arabadan sokup muhabirle konuşuyor. Muhabir ona ücreti soruyor, 60-70 Irak dinarı arasında değişen fiyatla pazarlık yapan kadın, mekan olarak da bindiği arabayı ve bir başkası ise 
'Leşfiroşluk' için kullandıkları bir evlerinin olduğunu söylüyor. 
Bu kadınların çoğu Ramazan ayı boyunca gündüzün sokaklarda dilencilik yapıyorlar. Her sokak başında yüzüne bile insanın bakmaya kıyamadığı bu güzel genç kadınlar mendil açıyor, el uzatıyordu önlerinden geçen insanlara. 
 
Mülteci kadınların yaşadığı dramın bir diğer ortakları çocuklar. Gündüzün poşet, mendil, sakız, çorap satıcısı ve trafikte bekleyen arabaların cam silicileri. Sabahın erken saatlerinde bulundukları kamplardan bir otobüse bindirilip şehrin belli noktalarına dağıtılan bu çocuklar da şebekelerin ellerinde. Akşam işleri bittiğinde tekrar otobüsler gelip onları alıyor ve kamplarına bırakıyor. Sayıları o kadar çok fazla ki, neredeyse her köşe başında karşılaşırız onlarla. Kürt, Arap ve diğer halktan çocuklar, kadınlar bunlar.
 
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın 2016 yılı raporunu açıkladıktan sonra gündeme girdi Güney Kürdistan'daki mülteci kamplarında bulunan kadınların yaşadıkları. Oysa bu kadınlar ve çocuklar kendi ülkelerinden göç etmek zorunda kaldıktan bu yana insanlık ahlakına sığmayan yığınla muameleye maruz kaldılar. DAİŞ çetelerinin fiziki soykırım ve katliam tehditlerinden kaçıp başka ülkelerin sınırlarına sığınan tüm mülteci kadın ve çocukların yaşadıklarının benzerini yaşıyorlar. Türkiye'de AFAD kamplarında mülteci çocuklara yönelik uygulanan cinsel istismardan tutalım, Lübnan'da Suriyeli mülteci çocukların intihar girişimlerine, kadınların fuhuş şebekelerince kullanılmalarına, çocuk yaşta evlendirilmelere kadar birçok sorunla boğuşuyor bu insanlar.  
 
DAİŞ çetelerinin meşrulaştırdığı tecavüz kültürü ve katliamlar, farklı ama benzer uygulamalarla erkek zihniyetinin hakim olduğu tüm alanlarda maalesef hayat buluyor ve herkes buna sessiz.
Güney Kürdistan'da bulunan mülteci kamplarında yaşayan Suriye ve Iraklı mülteci kadın ve çocuklar da fuhşa, dilenciliğe, ucuz iş gücü olmaya zorlanan en mağdur kesimler. Yaşam hakları başka güçler tarafından ipotek altına alınan bu mülteci insanlar, başkalarının ahlaksızca üzerlerinden para kazandıkları birer meta olarak kullanılıyor maalesef.