PORTRELER Yazdır Kaydet

Berivan, kadınların özgür çığlıklarında haykıracak

Portreler
Eylül 07 / 2016


 

 
JINHA
 
WAN - Minbic’in özgürleştirme hamlesinde yer alan ve “Kalkın ayağa mücadele edin, bu zafer bizim olacak” diyerek sonsuzluğa ulaşan YPJ savaşçısı Berivan Bartu (Hira Solin), kadim kentin kutsallıkla anılan tarihine adını yazarak, kadınların özgür çığlıklarında var olacak.
 
“Şehit Komutan Faysal Ebû Leyla” hamlesiyle IŞİD çetelerinden temizlenen Minbic’ten akıllarda, kara çarşafların altındaki renkli kumaşlı kadınları güneşle buluşturan YPJ’li kadınların mücadeleci ve gülümseyen yüzleri kaldı. Yüreği özgürlük aşkıyla yanan savaşçı kadın Berivan Bartu (Hira Solin) da, Minbic'te karalara tutsaklaştırılan her kadının avuçlarına dokunarak güneşin kucağına emanet edip sonsuzlaştı. 1989 yılında Van’ın Çatak İlçesine bağlı Xumar köyünde dünyaya gelen Berivan’nın mücadeleci duruşunu annesi Leyli Bartu’dan dinledik. Anne Leyli kızını anlatmaya "Bir insanı tanımak istiyorsanız, yaşamdaki duruşuna bakın” diyerek başladı.
 
‘Devlet gittiğimiz her yerde bize zulüm gösterdi’
 
90’lı yıllarda devletin göçertme politikalarından kaynaklı topraklarını bırakıp Çatak’a bağlı Xumar köyünden, Mersin’in Tarsus ilçesine göç eden Berivan ve ailesi, burada da devlet güçlerinin baskı ve işkencelerine maruz kalır. Yapılan baskıyı anlatan Leyli, vücudunun çeşitli yerlerinde hâlâ o dönemden kalma ağrılarının olduğunu söylüyor. Tarsus’ta devlet güçleri tarafından evlerinin basıldığını belirten Leyli, maruz bırakıldıkları işkenceleri şöyle anlattı:
 
“Orada da devlet zulmüyle karşılaştık. Evimize sürekli baskınlar oluyordu. Evde kimi buluyorlarsa işkenceden geçiriyorlardı. Ben o zaman hamileydim. Hamile olduğumu bile bile beni balkondan aşağı attılar. 10 gün boyunca çocuğum aldığım derin darbelerden kaynaklı kımıldamadı. Ben çocuğumun karnımda öldüğünü düşündüm. Büyük sağlık sorunlarıyla karşılaştım. Hâlâ kalp hastasıyım. Vücudumun çeşitli yerlerinde hala derin ağrılarını yaşıyorum. O zaman eşimi gözaltına aldılar. Uzun bir süre eşimden hiçbir haber alamadık.  Eşim bırakıldıktan sonra da gördüğü işkencelerden kaynaklı tırnaklarının ucuna kadar şişmişti. Yapılan baskınlardan dolayı evimizi satarak 1996 da tekrar Van’a göç ettik.”
 
‘Bir erkeğin tahakkümü altına asla girmezdi’
 
Berivan’ın 7 kızından en büyüğü olduğunu söyleyen Leyli, Barivan’ı şu sözlerle anlattı: “Kızım gittiğinde 17 yaşındaydı. Berivan çok kararlı ve dik başlı bir kızdı. Herkes tarafından çok seviliyordu. Yaptığı her işe büyük bir ciddiyetle yaklaşırdı. İşini çok titiz yapardı. Koşullar ne olursa olsun mutlaka işinin sonunu getirmek için büyük çaba sarf ederdi. O hiç kimseye bağlı yaşamazdı. Hele ki bir erkeğin tahakkümü altına asla girmezdi. Kadının kendi haklarını koruyacak güçte olduğuna inanırdı.”
 
‘O gün bir başka güzeldi’
 
Gittiği günü “O gün bir başka güzeldi” sözleriyle anlatan Leyli, “Gittiği gün çok özenli giyinmişti. Gün içinde çarşıya çıkmış, kendine eşofman takımı ve spor ayakkabı almıştı. Giyindikten sonra ‘Anne ben arkadaşıma kadar uğrayacağım’ diye çıktı. Bir daha da dönmedi. Günlerce köyün etrafındaki dağlara tırmandım. Berivan’dan bir haber, bir iz bulabilirim diye ama sonra ben de aramaktan vazgeçtim” şeklinde konuştu.
 
‘DAİŞ’e verdiği yenilgiden dolayı mutluydu’
 
Berivan’ın gittikten bir hafta sonra telefonla evi arayarak ‘Anne ben güvenli bir yerdeyim, beni merak etme’ dediğini dile getiren Leyli, “Hiç olmazsa kızımın emin ellerde olduğuna inandım. Üzerinden 4 yıl geçti hiçbir haber alamadım. DAİŞ’in Kobanê’ye saldırmasıyla birlikte Berivan da orada DAİŞ teröristlerine karşı savaşmak için gitmiş. Bizi sık sık arar, büyük bir zafer coşkusuyla ‘Kürdistan’ın özgürlüğü yakındır’ derdi. Biz de onun verdiği coşkudan ötürü mutluyduk. Berivan’ın onurlu mücadelesinden kaynaklı çevrenin bize yaklaşımı farklılaştı. Herkes bize saygı duymaya, bize değer vermeye başladı. Ben kızımla gurur duyuyorum. Bana onurlu yaşamayı nasip etti”  diyerek, Berivan’la duyduğu gururu anlattı.
 
‘Vicdanım bu zulmü kabul etmiyor’
 
Berivan’la bir arkadaş, aynı zamanda süt kardeş olduğunu söyleyen halası Gülbahar Komi ise, “Onunla arkadaş gibiydik. Berivan benim ablamdan çok etkilendi. Ablam HPG gerillasıydı. 2005 yılında Diyarbakır’a gelen ablam, tutuklanarak cezaevine girmişti. Berivan da ‘Ben halamın silahını yerde bırakmayacağım’ diyordu. O dönemler yine Kürt halkı üzerinde büyük katliam politikaları yürütülüyordu. Yine gençler panzerlerin arkasına bağlanarak sürüklenmişti. Berivan bu olaylardan çok etkilendi. ‘Benim vicdanım bu zulmü kabul etmiyor, ben gideceğim diyordu.’ Tabii ben inanmamıştım. Berivan vicdanının sesisin dinleyip yüzünü dağlara döndü” dedi.
 
‘Dağlar karanlık, ama onu aydınlatan yüzler var’
 
Gitmeden birkaç gün önce de Berivan’ın kendisini çaya davet ettiğini söyleyen Gülbahar, “Çay içtikten sonra bana en sevdiği elbiselerini vererek ‘Al bunları sen giy’ dedi. Ben şaşırdım, ‘Neden bunları bana veriyorsun’ dedim o da ‘Ben yenisini alacağım’ demişti. Bana sürekli ‘Ben gideceğim’ diyordu. Ben onu ciddiye almıyordum. Gittiği gün evimize geldi. Beni öptü sarıldı. Kapıdan çıkarken ise ‘Beni unutmayın’ demişti. Yüzünü dağlara dönerek ‘Dağlar çok karanlık, ama dağları aydınlatan yürekler var’ demişti” diye anlattı.
 
‘DAİŞ zulmüne karşı savaştı’
 
‘Berivan’a helal olsun’ diye anlatmaya başlayan teyzesi ise Nurten Bartu da, “DAİŞ çetelerine karşı büyük mücadele etti. Kadın olması itibariyle de, ben onun cesaretiyle gurur duyuyorum. Devlet DAİŞ’le birlikte hareket etti. Berivan DAİŞ zulmüne karşı yaşamı pahasına mücadele etti. Ama bizim devletimiz DAİŞ’e destek veriyor. Berivan Minbic’in özgürleşmesinde bizi arayıp ‘Kalkın ayağa, mücadele edin diyordu. Bu zafer bizim olacak’ diyordu. En büyük hayali olan Minbic’i özgürleştirip sonsuzluğa ulaştı” diye konuştu.
 
(htk-db/ng/sy)