‘Gözün arkada kalmasın oğul; ben hep senin yolundayım’
Portreler
Ruken Tuncel/JINHA
RIHA - Cizre bodrumunda 23 yaşındaki oğlu DBP PM Üyesi Mehmet Yavuzel’i kaybeden Hanım Yavuzel, “Mehmetler, Pakizeler, Ferideler, bitmez. Bitiremezler, bir tek kişi kalsak bile yine mücadeleye devam edeceğiz. Bir tek küllerimiz kalsa bile bir rüzgâr vurur, o küller alev alır bu devleti yakar ” sözleriyle devlet zulmüne karşı, kendime insanım diyen herkesi mücadele çağırıyor.
“Kalk oğul oradan, o kurşunlar bana geleydi, sana bir şey olmayaydı. Ey Kürtler neredesiniz, kendime Kürdüm diyenler nerede?” bu şekilde feryat etti Hanım Yavuzel, 23 yaşındaki oğlu Mehmet Yavuzel Cizre bodrumunda yaralandığında… “Geleceğim oğul ben çıkaracağım sizi oradan, vurup sırtıma çıkaracağım” demişti, Mehmet ile son konuşmasında… Varamadı oğula, devlet vardı yolunda; askeriyle polisiyle, gazıyla, copuyla… Ne o ulaştı oğula ne de feryadı ulaştı kör sağır olmuş yüreklere… Cennetini çaldırdı Cizre bodrumunda Hanım Yavuzel, gülüşünü verdiği, mücadelesini miras aldığı oğulu…
Nereden başlanır, nasıl anlatılır? Kavgada yiğit oğul, artık yokmuş gibi anlatılır mı? Dünyanın bütün dillerinden en güzel sözcükleri toplasan, yaşatmak için ölüme giden oğulları kızları anlatmaya yeter mi? Yetmezdi elbet, lakin anlatmak gerekiyordu. Mücadeleleri karanlığa ışık olsun diye sözü çoğaltmak gerekiyordu.
Başladı söze Hanım Yavuzel, cemre olup toprağa düşen tüm oğullara ve kızlara “yolunuz yolumuzdur, rahat uyuyun” diyerek…
Selamını yolladıktan sonra, Urfa’nın Eylül sıcağında, yüzünde Cizre’nin kışını taşıyarak devam etti konuşmaya Hanım;
“Mehmet bana mücadelesini, bir de tarifi olmayan acı bıraktı. Gecenin bir yarısı uyanıp olmadığını düşündüğümde, evde duramıyorum. Hep Cizre’ye gitmek istiyorum. Sanki o bodruma gidersem Mehmet’i bulurmuşum gibi geliyor. Acısı çok büyük ama oğlumun onurlu duruşuna saygı duyuyorum. Eğer birazcık gücüm varsa onu da Mehmet’in mücadelesinden alıyorum. Onun mücadelesine olan inancından. Bodrumdayken bana ‘anne kalk Barış Annelerinin yanında mücadele et’ derdi. Mehmet şimdi yok! Ama yolum bundan sonra oğlumu yoludur. Pakize, Mehmet, İslam, Seve bütün hepsi benim çocuklarım. Hepsi için mücadele edeceğim.”
‘Mezarındaki çiçeklerden Mehmet’imin kokusunu alıyorum’
“İnsan bir tavuğu kestiğinde bile yüreği sızlar. Yürekleri sızlamadan evlatlarımıza kıydılar. Çünkü onlar insan değiller, mahlukatlar, insan olan insanı diri diri yakar mı? Yüzlerce insan yaktılar. Bodrumda oğullarımızın kızlarımızın kemiklerini topladık. Keşke hepimiz, kendime insanım diyen herkes ayağa kalksaydı bugün çocuklarımız yaşıyor olurdu. Ben unutmuyorum, unutamayacağım da öldüğümde dahi unutmayacağım. Acım hala ilk gün günkü, ilk saatteki gibi… Her yanımı Mehmet’in fotoğraflarıyla doldurdum bana bakıyor ama ses vermiyor. Mezarına gidiyorum. Çağırıyorum, konuşuyorum cevap vermiyor. Sadece rüzgar vurunca, mezarındaki çiçeklerden Mehmet’imin kokusunu alıyorum.”
‘Ölüme de beraber gittiler’
Ailesinden abilerinden devralmıştı Mehmet mücadeleyi, henüz 15 yaşında, geriden değil, en ön saflarda ipi göğüslemek gerektiği inancıyla liseyi bırakmıştı. Bir yandan yaşamını devam ettirmek için çalışıp, bir yandan halkının özgürlüğü için mücadele ediyordu.
“16 yaşındaydı, kültür merkezine gidiyordu. Müzik ve folklor dersleri alıyordu. Bir gün ‘anne bugün tiyatro ve folklor gösterisi var, gelecek misin?’ dedi. ‘Gelirim oğul’ dedim, gittim. Oynarken, bana bakıp güldü, sonra oyunu karıştırdı. O gün orada yanımdaki arkadaşıma ‘çocuklarımız artık bizim değil, Kürdistan’ın çocukları’ dedim. O gün çok daha iyi anlamıştım, Mehmet’in mücadelesini. Hiç gitmiyor gözümün önünden o sahne. Bazen kültür merkezine gidiyorum, gözümün önüne geliyor. Sanki Mehmet çıkıp oynayacakmış gibime geliyor. Mehmet’in mücadelesi böyle başladı. Sonra birkaç defa gözaltına alındı. Yaşı küçük olduğu için bırakıldı. 18 yaşında tekrar alındı, tutuklandı. 2 sene Mardin Cezaevinde yattı. Mehmet Tunç ile beraber kalıyordu. Çocuğu gibiydi Mehmet Tunç’un öyle çok severdi Mehmet’i. Ayrılmadılar ölüme de beraber gittiler.”
‘Mehmetler, Pakizeler, Ferideler, bitmez…’
Kederi gelip gözlerine oturuyor konuşurken Hanım’ın, her şeye rağmen kararlı, umutlu ve inançlı… Öyle ki, o konuşurken gözlerine bakmaktan utanıyor insan…
“Sonra DBP PM üyeliğine seçildi. Hep onun tekrar tutuklanmasından korkardım. Oğlumun Botan’da bir bodrumda öleceği hiç aklıma gelmezdi. Bayram öncesiydi gittiğinde, kapıdan çıktı. Sokakta giderken arkasından baktım; ‘Mehmet beni yakma’ diye seslendim. Arkasına dönüp baktı. Güldü, zafer işareti yaptı ve gitti. Telefonla konuştuğumda ‘oğlum çık oradan’ dedim. ‘çıkamam anne, yanımızda yaralı arkadaşlarımız var. Bize su getirirken yaralanan 12 yaşında bir çocuk var. Hep çocuklar burada anne, öğrenciler var. Ben arkadaşları bırakıp çıkamam’ dedi. Susuzlardı o bodrumda, yaralılardı. Ama devlet inanmadı yaralı olduklarına, fotoğraflarını çekip yolladıkları halde inanmadı. Zalim bu devlet; Saddam gibi, Kaddafi gibi… Saddam binlerce Kürdü katletmedi mi? Hep biz mazlumlar ölüyoruz, hep biz Kürtler. Ama bu devlet sanmasın bizim gençlerimiz biter, gençlerimiz bitmez. Mehmetler, Pakizeler, Ferideler, bitmez. Bitiremezler, bir tek kişi kalsak bile yine mücadeleye devam edeceğiz. Bir tek küllerimiz kalsa bile bir rüzgar vurur, o küller alev alır bu devleti yakar.”
‘Gülüşünden korktular oğlumun…’
Gülüşünü vermişti oğula, en çok gülüşü benzerdi annesine Mehmet’in… Evin dört bir yanındaki fotoğraflarında sımsıcak gülüşüyle selamlıyordu, Mehmet… O gülmeler aydınlanacaktı, karanlığı… Korkulur muydu gülüşü güzel olandan?
“Düşüncelerinden, iradesinden, gözlüklerinden, kaleminden, gülüşünden korktular oğlumun” dökülürken dilinden bu sözcükler daha bir toklaşıyor sesi Hanım’ın;
“Silahsızlardı. İradelerinden başka hiçbir güvenceleri yoktu. Siyaset yapma hakları devletin kitabında vardı. Onlarda haklarını kullanıyorlardı. Çocuklar ölmesin, hiç kimse ölmesin, diye… Sadece siyaset yapıyorlardı. Dilleri, iradeleri, hakları için mücadele ediyorlardı. Bizim çocuklarımızı sadece devlet değil, onlara oy verenler de öldürdü. O oylar top, bomba oldu; bizim çocuklarımızın üstüne yağdı. Onlarda bu katliamın ortağıdır. Ama gün olur devran döner; herkes sebebi olduğu her şeyin hesabını verir. O yüzden ben hep Mehmet’e ‘gözün arkada kalmasın oğul, ben senin yolundayım’ diyorum.”
“Mücadele” diyor Hanım son olarak, kararlılıkla mücadele…
“Biz Kürtler birlik olup mücadele etmezsek hep bodrumlarda yanacağız. Kayyım atayarak belediyelerimizi alacaklar. Tüm haklarımızı alacaklar. Mücadele edelim, oğullarımız, kızlarımız çocuklarımız için… Mehmetler, Pakizeler, Seveler için… Onlar ölürken kimse ayağa kalkmadı bari bundan sonra ayaklanalım, mücadele edelim."
(fk)