PORTRELER Yazdır Kaydet

Topraklarının Venüs'ü Avrupalıların 'ucubesi': Sarah Baartman

Portreler
Ekim 03 / 2016


 

 
 
JINHA
 
HABER MERKEZİ - Saartjie (Sarah) Baartman, sömürgeci erk sistemin yayılmaya başladığı 1790'lı yıllarda kadınlar ve siyahiler üzerinde yapılan işkence, cinsel saldırı, aşağılama ve teşhirciliğin temsili olarak hafızalara kazındı. Saartije o zamanlar ucube olarak sirklerde ve özel programlarda sergilenen bedeni, ölümünden sonra da müzelerde sergilenerek, eril tahakkümün kadın bedenine yaklaşımını gözler önüne seriyor. 
 
Saartije Baartman, sömürgeci erk sistemin yayıldığı 1789 yıllında, Güney Afrika'da Cape Kolonisi yakınlarındaki Gamtoos nehrinde Khoikhoi kabilesinde dünyaya geldi. Ailesini kaybettikten sonra Pieter Cesars adındaki siyahi bir tüccar onu vesayetine aldı ve Cape Town'daki çiftliğinde hizmetçi olarak çalıştırdı. Sarah 21 yaşındayken sömürgeci Hollandalıların ilgisini çekti. Alexander Dunlop adındaki doktor asker, Saartije'nin İngiltere'de hem eğlence alanında hem de bilimsel çevrelerde ilgi çekeceğini söyler ve Saartije'yi zengin olacağına inandırır. Saartije'nin İngiltere'deki kabusu böylece başlamış olur. 
 
Saartije'nin hikayesi burada başlıyor. Kadın bedeninin teşhiri, siyahilerin aşağılanarak köleleştirilmesi ve sömürgeciliğin bir bedene neler yapabileceği Sarah'nın bedeninde tek tek sergilendi. Eril tahakküm 5 bin yıllık geçmişiyle Sarah'nın bedeninde karşımızda duruyor. 
 
Saartjie, ait olduğu kabilenin genetik özelliklerini taşıyordu; 1.60 boyu, çıkıntılı kalçası ve sarkmış devasa büyüklükte cinsel organı vardı. Kabile kadınları tarlada çalışırken bebeklerini kalçalarında taşıyordu. Bu vücudun eğlence ve bilim analında ilgi göreceği fikrine sahip olan Hollandalı subay, onu ilk olarak Londra'ya götürdü. 
 
Sirklerde sergilendi
 
1800'lerin modası olarak bir ucube gibi müzelerde ve sirklerde sergilenen Saartjie Baartman, kısa sürede çok ilgi çekti. Avrupalıların iştahını kabartan vücudunu teşhir etmek için tüm bedenini kaplayan dar bir kıyafet giydirilir, yüzü boyanır ve tüyler takılır ve Afrika halk şarkıları söylettirilerek dans ettirilir. Para karşılığı yapılan gösterilerde büyük kalçalarını ve cinsel organını izleyenler ona hakaret eder, taciz eder, -kalçasının gerçek olup olmadığını anlamak için- ellerindeki cisimlerle dürter, iğne batırır…
 
Saartije'nin kabilesine Avrupalılar "Hottentot" adını verir; vücudundan dolayı da şehvetin sembolü olan Venüs'e (Afrodit) benzetilir ve Londralı seyirciler için iki mitin bileşimi olur Saartije: "Hottentot Venüsü". Londra'da Saartije efsanesi yayılır. Kendi vatanından kopartılan kimsesiz bir köleden ülkenin en çok konuşulan ünlüsüne dönüşüverir. Posterleri asılır, adına operalar düzenlenir, baladlar yazılır, karikatüristlerin favori malzemesine dönüşüverir.
 
 
Londra'daki gösterilerinin ardından Paris'te bir vahşi hayvan bakıcısına satılan Saartije, burada da bir hayvanmış gibi davranışlara maruz kalır. Paris'te kendisine hakaret eden beyaz adamların karanlık fantezilerinde kullanıldı. Para karşılığı erkeklere satılmaya başlandı. Erkekler tarafından sirklerde kullanılan hayvanlardan da daha aşağılanan Saartjie, Afrikalı ile cinsel ilişki yaşamak isteyen birçok erkeğin sıraya girmesi gerçekliğiyle de yüzleşiyordu. Saartjie için birçok beyaz sıraya girmişti. 
 
Beyazların üstünlüğünü öven bilimsel makalelerde kullanıldı
 
Saartije'ye  yapılanların durdurulmasını isteyen insanlar çıkmaya başlar. Bir devlet meselesi haline de gelir ancak Saartije'nin başına gelen felaketlerin sorumlusunun kendisi olduğu, gönüllü olarak böyle bir hayatı seçtiği, bakıcısıyla anlaşma imzaladığını söylenir. Burjuvazinin gece eğlencelerinin vazgeçilmez unsuruna dönüşen Saartije, Londra'daki dört yılından sonra Paris'e götürülür. Burada gezici bir sirkin vahşi hayvan terbiyecisinin ellerine düşer. Vücudu bilim adamları tarafından incelenir. Onun vücudu üzerinden değerlendirmelerle Avrupa ırklarının üstünlüğünü öven bilimsel makaleler yazılır.
 
Teşhir İnsanlık Müzesi'nde devam etti
 
Aradan geçen onca zaman içinde vatanını özleyen Saartijye, Avrupa'da tıkılıp kalır. Paris'te fahişelik yapmaya başlayan Saartijye, uğradığı aşağılamalar ve tacizlerin üstesinden gelebilmek için sürekli içer. Ve 1816 yılında bir alkolik olarak Paris'te ölür.
 
Ne yazık Saartije'nin ölümüyle yaşadığı işkence, teşhir ve cinsel saldırı bitmedi. Avruplı uygar insanlar bedeninden ölünce de yararlanmak istedi. Ölümünün üzerinden 24 saat geçmeden vücudu -Napolyon'un cerrahlığını da yapan- doğa bilimci ve zoolog George Cuvier tarafından yarılır. Genital bölge ve beyni çıkarılarak Musee de l'Homme'da (İnsanlık Müzesi) sergilenir ve vücudunun içi doldurularak 1974'e dek halka açık bir şekilde sergilenmeye devam eder.
 
Nelson Mandela, Saartijye'yi topraklarına getirdi
 
1994 yılındaki Güney Afrika genel seçiminin ardından başbakan Nelson Mandela, Fransa'dan bir depoya kaldırılan kız kardeşinin vücudunun teslim edilmesini istedi ve ancak 2002 yılında vücudu teslim edildi. Bedeninden geriye kalanlar, doğumundan yıllar sonra doğduğu topraklara kendi halkının gelenekleriyle gömüldü.
 
Saartije'nin yaşadıkları filme çekildi
 
İnsan hakları ve kadın hakları kuruluşlarının önemli bir referansı haline gelen Saartije Baartman'ın yaşamı filmlere konu olmuştur. Bunlardan en ünlüsü, onun öldüğü topraklardan çıkan Venus Noire'dir.
 
(dk)