PORTRELER Yazdır Kaydet

'İnsanlık yerlerde sürükleniyor' diyerek düşmüştü yollara

Portreler
Ekim 09 / 2016


 

                      
JINHA
 
İSTANBUL - Ankara Katliamı'nda yaşamını yitirenlerden Şirin Kılıçalp, "Bu kadar acı yaşanırken, insanlık yerlerde sürüklenirken ben barış mitingine gideceğim" diyerek, yollara düşmüştü. Şirin'i anlatan ablası Selda, "Hacı Lokman Birlik'e yapılanlardan çok etkilenmişti ve bu nedenle gitmeye karar vermişti" diyor. 
 
Nasıl dayanır insan böylesi bir acıya, nasıl gidebilirdi gülüşü güzel kadın. Konuştuğum, dinlediğim herkes güzel gülüşünü anlatıyor Şirin'in. Gülümsemesi dokunmuş, okşamış hayatlarını. Dokunduğu yerde taş, çiçek açmış. Unutmuyorlar, unutmayacaklar… 10 Ekim Ankara Katliamı'nda katledilen Şirin Kılıçalp, 1982 yılında Konya'nın Kulu ilçesine bağlı Karacadağ (Helikan) köyünde, dört çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya gelir. İlk, orta ve liseyi Kulu'da; üniversiteyi Ankara'da bitirir. Gazi Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği bölümünü bitiren Şirin, Ankara'da iki yıl ücretli öğretmenlik yaptıktan sonra İstanbul'da kadrolu öğretmen olarak çalışmaya başlar. Son olarak Hacı Ethem Üktem Ortaokulu'nda Türkçe öğretmenliği yapmaktaydı.
 
'Şiir'i çok severdi'
 
Şirin'in 10 Ekim gününe uzanan hayat hikayesini anlatan ablası Selda Kılıçalp, "En küçüğümüzdü, hepimizin üzerine titrediği Şirin'di, öyle ki hiç üzülsün istemezdik. Çok zor şartlarda okuduk, annem her zaman bize destek oldu. Şimdi yokluğunda biz annemize destek oluyoruz, bizim için ayakta durmaya çalışıyor. Bir kere bile annesine sesini yükseltmeyen Şirin artık yanımızda değil" diye başlıyor sözlerine. Selda, Şirin'in çocukları çok sevdiğini, sürekli öğrencilerini küçük hediyelerle mutlu ettiğini söyleyerek, anlatmaya devam ediyor: "Öğrencilerine hep kitap alırdı, alıp vermeye fırsatı olmadığı kitaplarını saklıyoruz, şiir okuturdu öğrencilerine, Şirin çok severdi şiiri. Tiyatroya da çok meraklıydı küçükken, son olarak Eğitim-Sen'in kadınlar sahnesinde çalışmalarına devam ediyordu ama son bir yıldır kendini çok yorgun hissettiği için sürekli olarak katılamıyordu."
 
'Kürtçe'ye aşıktı'
 
Şirin'in tüm arkadaşları tarafından çok sevildiğini dile getiren Selda, "Tüm arkadaşları tarafından güzel yüreği ile bilinirdi, herkese ayrı bir değer, herkese ayrı bir zaman ayırırdı. Dostum diyebileceği çok fazla insan vardı, sevdikleri ve kendisi için yapamayacağı şey yoktu belki de… Kürtçeyi çok severdi hatta aşıktı. Enstitüde dil kursuna gider öğrenci olmanın ötesinde dil eğitmenliği sınavlarına girerdi. Amacı Kürtçe öğretmeni olmak değildi, aşık olduğu bu dili en iyi şekilde öğrenmek istiyordu. Şirin her şeyi dolu dolu yaşıyordu belki kısa yaşadı ama 70 yaşında insanın yapmak isteyip yapamadığı her şeyi yapmıştı. Bir hayali varsa asla ertelemez, gitmek istediği bir yer varsa mutlaka giderdi. Nerede bir duvar var ise gider o duvara tırmanır otururdu, köydeyken çocukluğundan gelen bir alışkanlıktı" sözleriyle Şirin'in yaşamından kesitlerden bahsetti. 
 
'Hacı Lokman'dan etkilenip gitmeye karar vermişti'
 
Selda, bombalı saldırının yaşandığı 10 Ekim gününü şu sözlerle anlattı: "Ankara'ya gitmeyi düşünmüyordu çünkü çok yorulmuştu, son süreçlerde çok yorgun hissediyordu kendini. Çiğdem'le konuşuyordu, 'çok yorgunum yapmam gereken işlerde var hep gidiyoruz gaz yiyoruz dayanamıyorum gaza gitmeyeceğim' diyordu. Ben gitmeyeceğini düşünüyordum sonra gelip 'bu kadar acı yaşanırken, insanlık yerlerde sürüklenirken ben barış mitingine gideceğim' dedi. Hacı Lokman Birlik'ten etkilenip gitmeye karar vermişti." 
 
'Dokunduğum her şey de onun izi var'
 
Selda, "Belki duvarda oturma sevdalısı olmasaydı, arkadaşlarının yanında otursaydı yaşayacaktı. Şirin, nasıl bırakıp gitti bizi? Ateş düştüğü yeri yakıyor, günler aylar geçiyor acılarımız büyüyor. Şirinimi düşünmediğim bir dakikam yok. Köye gidiyorum dokunduğum her şeyi Şirin almış, elimi attığım her şey onun izi" diyerek sözlerini noktalıyor. 
 
(bk/mg)