PORTRELER Yazdır Kaydet

Gecenin maviliğinde kendi çırpınışlarını anlatan Sylvia Plath

Portreler
Ekim 28 / 2016


 

 
Dilan Karamanoğlu/JINHA 
 
HABER MERKEZİ - Feminist edebiyatçılardan Sylvia Plath'ı anlamak şiirlerini nasıl yazdığını bilmekle başlar. Gecenin maviliğinde ve sessizliğinde şiirlerini kaleme alan Sylvia, çokça bahsedilen intihar girişimlerini şiirlerine mavilikle işliyor ve kendi çırpınışlarından bahsediyor. 
 
Gizgökümcü şiirin en önemli temsilcilerinden feminist edebiyatçılardan şair ve yazar Sylvia Plath'ı anlatan arkadaşı, şiir editörü Al Alvarez, "Sylvia'nın kendisini bir gerçekçi olarak kabul ettiğine inanıyorum: Bayan Lazarus'un ölüp ölüp dirilmeleri, Baba'nın sayıklamaları hep kendi çırpınışlarından bir şeyler taşır. Gece Vardiyası'nda ise şiir korku verici, tehditkar, erkeksi güçlerin varlığını özellikle vurgulayarak biter" diyor.  
 
Yaşamını ölümüyle anlattıran, şiirlerinde bahsettiği ölüm ritüellerine her seferine bir derinlik katan şair ve yazar Sylvia Plath, bundan 84 sene önce bugün dünyaya geldi. Doğum gününde dahi ölümü üzerine daha çok anlatımlara yer verilen Sylvia, yaşamını inceleyen kadınlara ise derinlerdeki karanlığı gösterip kendi "son"una gidiş yolunu gösteriyor. 
 
Gizdökümcü şiirin en büyük temsilcisi
 
Sylvia 27 Ekim 1932'de ABD'nin Massachusetts eyaletinde, Alman bir baba ve Amerikalı bir annenin kızı olarak dünyaya gelir. 10 yaşındayken kaybettiği babasının acısını son anına kadar yaşayan Sylvia, bundan dolayı yaşadığı seneler boyunca manik depresif bozukluğu ile boğuşur. Sylvia'nın şiirle buluşması ise babasını kaybettiği yıl başlar, daha 8 yaşındayken yazdığı ilk şiiri yayınlanır. 1950'de burs ile Smith College'e gider. Ve bu okulda eğitimine devam ederken ilk intihar girişimini gerçekleştirir. Sylvia, daha sonraki yıllarda kazandığı Fulbright Bursu ile Cambridge Üniversitesi'nde eğitimini sürdürür. Başarılı öğrencilik yıllarında şiirleri okul gazetesi Varsity'de yayımlanır. Gizdökümcü şiirin en büyük temsilcilerinden biri olan Sylvia, "Sırça Fanus" isimli eseriyle bilinir. 
 
Gece Vardiyası'nın anlattıkları
 
1956 yılında Sylvia'nın yaşamına Ted Hughes isimli ünlü İngiliz şair, yazar girer. Ted, Sylvia için hem bir kaçış ve sığınma noktası hem de çıldırtıcı bir deneyim olarak anlatılır. O dönem Sylvia ve Ted ile tanışan ikisinin de yayıncısı şiir editörü ve eleştirmen Al Alvarez, İntihar isimli kitabında Sylvia'dan bahsediyor. 1960 yılında tanıştıklarını anlatan Al, Sylvia'nın evlendiği Ted'le olan ilişkisine de değiniyor kitabında. Ted'le aralarında ilk başlarda olumlu bir ilişki içinde olduklarından bahseden Al, ilişkinin devamında ise iki şairinde birbirlerinden etkilendiklerini ancak, Sylvia'nın daha çok evle ilgilenen bir yapıya dönüştüğüne de değiniyor. Sylvia'nın süreç içerisinde evrilmelerinden ve şiirlerinden bahseden Al, onun şiirlerini ise şu şekilde yorumluyor: "Şiirlerin hepsinde belli bir yetenek ve incelik kendini hissettiriyordu ama o günlerde bu çok rastlanan bir şeydi. Ellilerin sonrası Amerikan şiirinin özellikle yüksek bir düzeye eriştiği dönemdi; her okul kendini överken 'pırıl pırıl' birer şiir ustasını da beraberinde getirmişti. Ama bu şiirlerden en azından biri, retorik bir çarpıcılıktan öteye geçebilmişti. Adı yoktu daha sonra The Colsus'da Gece Vardiyası (Night Shift) adıyla geçti. Oldukça güçlü bir şekilde ne hakkında olmadığını söyleyerek işe başlayan ama buna sizi ikna edemeyen şiirlerden biriydi." 
 
Sylvia'nın Gece Vardiyası şiiri için "Korkuyu anlatan bir şiirdi ve korku durumundayken bilen yaşantı rasyonelleştiriliyor, nedenleri açıklanıyordu. Şiir korku verici, tehditkar, erkeksi güçlerin varlığını özellikle vurgulayarak biter" diyen Al, her sabah mektup kutusuna isteği dışında atılan yığınla şiir arasında bu şiirin, tümüyle umulmadık ve dahiyane bir parça olduğunu belirtiyor. 
 
'Her on yılda bir'
 
Al, Sylvia'nın yaptığı araba kazasının gerçekleştirdikleri konuşma sonrası bir intihar olduğunu öğrendiğini anlatarak o durumdan şöyle bahsediyor: "Hiçbir şekilde kaza değildi: soğukkanlılıkla yoldan çıkmış, içtenlikle ölümü istemişti. Ama olmadı… Tüm bunlar artık geride kalmıştı. Bu yüzden bu sefer intihar etmeyi düşünmediğine kendimi inandırmıştım. Aksine olayı özgürce yazabilirdi, çünkü intihar zaten ardındaydı. Araba kazası atlattığı bir ölümdü; her 10 yılda bir uğradığı alaya aldığı ölüm."
 
Sylvia'nın o araba kazası olarak bilinen ancak intihar girişimi ardından yazdığı şiirinden bir parça: 
 
"Bak, gene yaptım işte
Her on yılda bir
Nasılsa buluyorum yolunu
Yalnızca otuzundayım 
Ve kedi gibi dokuz canlı."
 
Bu üçüncüsü şimdilik…
 
Sylvia'nın intihardan da tehlikeli sınavlardan da herhangi bir şeymiş gibi bahsettiğini anlatan Al, "Kısacası intihar ölüme uzanmak değil, 'acı çekmeden geceyi durdurmak'tı. Sinir uçlarında hissedilmeli ve savaşılmalıydı, Sylvia'yı sadece onun olan bir yaşama götüren bir ayine girişti" diyor. 
 
Şiirlerin ortaklığı gecenin maviliğinde yazılması 
 
Sylvia'yı daha iyi tanımak için onun şiirlerini yazdığı zamanı bilmek gerektiğini söyleyen Al, yazısına devamla şunları ekliyor: "İki yaşında bir kızı birkaç aylık oğlu olan Sylvia bir evi olan ve işi başından aşkın bir anneydi. Akşamları çocukları yatağa girince öyle yorgun oluyordu ki müzik, brendi ve sudan başka bir şeyi kaldıracak gücü kalmıyordu. Sabahları çok erkenden kalkıyor, çocuklar uyanana kadar çalışıyordu. Sylvia, bu sürecini BBC'ye bir şiir programı için hazırladığı ama hiç yayınlanmayan bir yazısında, 'bu şiirlerin tek ortak yanı hepsinin de sabahın 4'ünde, bebeğin çığlıklarından, şişesine kurulan küçük sütçünün çınlamalarından önceki sessiz mavilikte neredeyse bitimsiz saatlerde yazılmasıdır' diyordu. Günün geri kalan kısmını çocuklarla ev işleriyle, alışverişlerle geçiriyor, her ev kadını gibi o da harıl harıl işlerin peşinde koşturup duruyordu." 
 
Fanusun içinde nefessiz kalmak
 
Sylvia'nın Sırça Fanus isimli kitabı ise yarı otobiyografik bir roman olma özelliği taşır. Sylvia, 1963 yılında yayınladığı kitabında Victoria Lucas ismini kullanır. Ancak ölümünden sonra bu kitap Sylvia'nın kendi ismiyle anılır. Kitapta anlattığı karakter ve karakterin ölüm girişimleri Sylvia'nınkiyle benzerdir. Kitabında kendi hayat hikayesini de anlatan Sylvia, elektroşok tedavilerinden ve kendi yaşamında eşi Ted'in kendisini aldatması, evlilik hayatının zorlukları gibi pek çok sebepten dolayı yaşadıklarını, fanusun içinde nefessiz kalmış olarak anlatır. 
 
Gerçeklerini üzerine bastıra bastıra yineledi
 
Bir kadın ve özgür bir birey olarak intiharın hakkı olduğuna inanan Sylvia, aklın toplama kamplarından sağ kurtulan imgesel bir Yahudi olarak tasarladığı yetişkin kavramsallaştırmasından hareketle intiharın gelişimi için zorunlu duraklardan biri olduğunu hissediyor. Al, buna ilişkinse şunları söylüyor: "Burada güdülerin yeri yoktur. Tıpkı bir sanatçının bildiğinden şaşmaması gibi, bir şeyi yaptığın için yapıyorsundur. Belki bunun için babasını alaya alır, ancak onun ölüm fantezileri çok açık ve derin bir biçimde onunla ilişkilidir. Sırça Fanus'un otobiyografik kahramanı bir kilere saklanıp elli tane uyku hapı içmeden önce babasının mezarı başında ağlar. Baba adlı şiirinde de aynı olayı tanımlayarak gerçeklerini üzerine bastıra bastıra yineler: 
 
Yirmisinde kararlıydım ölmeye
Ve döndüm geri, geri, geri sana
Kemiklerim aynı işi görür sanmıştım." 
 
'Şiirleri özerkti ve acıma değil, olumlanma istiyordu'
 
Sylvia'nın şiirlerinde yer alan intihar imgelerinden bahseden Al, çok açık bir biçimde Sylvia'nın kendisine acınmasını istemediğini de belirtiyor. Al, "Kendisine duyduğu güvenle ona gösterilecek her türlü anlayışı kestirip atıyordu. Her şeyi tümüyle reddedeceği bir tartışma başlatmaksa tamam, şiirlerinin yalnızca şiir olduğunda ısrar ediyordu; özerktiler. Bazı psikiyatrların söylediği gibi, eğer intihar girişimi bir yardım çığlığı ise Sylvia'nın bu sefer intihar etmeye yönelik bir eğilimi olduğu söylenemez. Onun istediği yardım değil, olumlanmaydı. Çocuklar, çişli bezler, alışveriş ve şiir arasında gelip giden tekdüze yaşamıyla mükemmel bir şekilde başa çıktığını birilerine anlatmak gereğini duymuştu. Şiirlerinin başarılı iyi şeyler olduğunu bilmek istiyordu" diyor. 
 
Ölümün yanında yardım notuyla Sylvia'nın son intiharı 
 
11 Şubat 1963'te Sylvia, şiirlerinde ve yazılarında bahsettiği intiharını gerçekleştirir. Çocuklarının yanına kurabiye koyduktan sonra kapı aralıklarını ve delikleri battaniyelerle kapattıktan sonra mutfağa iner ve hava gazlı fırının içine başını sokarak gazdan ölür. Sylvia'nın bedeninin yanında bir not vardır: "Lütfen Dr. ……. çağırın." Yanında telefon numarasıyla bıraktığı not, Sylvia'nın son yardım çığlığıydı belki de.
 
(sy)