PORTRELER Yazdır Kaydet

Deniz hala Maxmur sokaklarında haber peşinde...

Portreler
Ağustos 08 / 2015


 
Newroz Dijwar/JINHA
 
SILEMANÎ - DAİŞ çetelerinin Mahmur Mülteci Kampı'na saldırılarını dünyaya duyuran gazeteci Deniz Fırat'ın (Leyla Yıldıztan) kardeşi Cuma Yıldıztan, Deniz'in halen Maxmur sokaklarında haber peşinde koştuğunu, kadınların ve çocukların dili olduğunu söyledi. 
 
Gazeteci Deniz Fırat 8 Ağustos 2014'te DAİŞ çetelerinin Maxmur'a saldırısını takip ederken vücuduna isabet eden şarapnel parçaları nedeniyle hayatını kaybetti. DAİŞ çetelerinin Maxmur Mülteci Kampı'na saldırılarını dünyaya ilk duyuran gazeteci Deniz Fırat'ı "ablam ve arkadaşım" dediği Kardeşi Cuma Yıldıztan anlattı. Deniz'in ardından yüzlerce Deniz'in doğduğunu, onun bayrağı devralan yüzlerce kadın gazetecinin olduğunu dile getiren Cuma, Deniz'in halen Maxmur sokaklarında kadınların ve çocukların dili olmaya devam ettiğini söyledi. 
 
'Deniz kardeşten ziyade arkadaşımdı'
 
Deniz'in halk içerisinde ve arkadaşları arasında çok sevildiğini belirten Cuma,  Denizi şöyle anlatıyor: "Deniz kardeşten öte, arkadaşımdı, yoldaşımdı, sırdaşımdı. Bazen kavga ederdik ama kavgamız çok kısa sürerdi. O kadar temiz bir kalbi vardı ki kimseyi kırmaz, üzmezdi. Samimiydi, hayat doluydu. Sürekli güler, insanlarla ilgilenirdi. Onlara yardımcı olmaya çalışırdı. Maxmur'da herkes Deniz'i tanırdı. Deniz hem halk hem de arkadaşları içerisinde çok seviliyordu."
 
'Onunla çocukluğumu yaşayamadım' 
 
Küçük yaşlarda ablası Deniz'in özgürlük mücadelesine katıldığını dile getiren Cuma, kendisinin de Deniz'i ilk 2007 yılında gördüğünü söyledi. Uzun yıllardan sonra ablası Deniz'i ilk gördüğünde çok duygulandığını anlatan Cuma sözlerini şöyle sürdürdü: "Daha ben çok küçükken Deniz özgürlük saflarına katılmış. Ben onunla çocukluğumu hiç yaşamadım. Ta ki Deniz 2007 yılında ilk Maxmur'a geldiğinde onu gördüm. Bu bizim ilk karşılaşmamızdı. Çok heyecanlanmış ve duygulanmıştım o zaman. Deniz o zaman iki ay kalmıştı Maxmur'da. Ben de o 2 ay boyunca sürekli yanına gider, ablama olan özlemimi gidermeye çalışırdım. Bana sürekli yardımcı olurdu. Beni dinlerdi, derdimi onunla paylaşırdım. Maxmur'da kaldığı süre boyunca beni hiç yalnız bırakmadı. Ve benim için her türlü fedakarlıkta bulunuyordu işleri olmasına rağmen."
 
'Kördür kurşun kimin gideceği belli olmaz abla…'
 
DAİŞ'in ilk saldırılarında kendisinin de Maxmur'da olduğunu belirten Cuma, halkın büyük bir disiplinle kampı boşalttığını söyleyerek o anları şöyle anlattı: "Deniz'e ablama daha doyamadan, DAİŞ denilen tecavüz ordusu gittikçe Maxmur'a yani bize yaklaşıyordu. Evdeydim, DAİŞ'in Maxmur'a saldıracağı söylentileri yayılıyordu. Zaten 6 Ağustos'ta saldırdılar. Ben o an ilk Deniz'in yanına gittim. Deniz'le vedalaşmak için gittiğimde o ve arkadaşları çalışma yerlerindeydiler. Onlar da hazırlıklarını yapıyorlardı. Savaş alanına gideceklerdi. Deniz'e yavaşça yaklaşarak elini tuttum, 'vedalaşmaya geldim,  savaştır, kör kurşun seni mi beni mi bulur bilinmez' dedim. Deniz gülerek 'benim erkek kardeşlerim niye bu kadar korkaklar bilemiyorum' dedi. Oysaki benim korktuğum ölüm değildi. Onun bizi bırakmasıydı ve bıraktı da… O an orada ona sımsıkı sarıldım. Bana hatıra olarak yanında bulunan rozetleri verdi  ve cepheye gitti. Ertesi gün biz askeri güçler geri çekildik.  Onu çok aradım ama ulaşamadım. Bizler de ailecek Ranya'ya gittik."
 
 
'Güler yüzünü son defa öptüm'
 
"Deniz'in şehit düştüğünü ilk duyduğumda dünyam yıkıldı. Ama şahadeti bizi ne kadar üzdüyse de bir o kadar da güç verdi. Deniz halkı için şehit düştü. Dünyaya DAİŞ barbarlarının vahşetini duyuruyordu" diyen Cuma, Deniz'in ardıllarının halen Rojava'da, Şengal'de, Kerkük'te Deniz'in kamerasını yerde bırakmayarak mücadele ettiğini ifade etti. Deniz'i son görüşünü anlatırken duygulanan Cuma, "Deniz'i en son Kandil'de tabutta yatarken gördüm. Onun o güzel yüzünü, son defa öptüm" dedi. Cuma, son olarak sözlerine şöyle sürdürdü: "Deniz gitti ama yüzlerce  Deniz yetişti. Onun kamerasını, kalemini yüzlerce kadın kaldırdı, kaldırmaya devam ediyor. Bizler de ancak şehitlerimize ve Önder Apo'ya olan sözümüzü  yineleyip, onların çizgisinde olduğumuzu, sonuna kadar mücadele edeceğimizi belirtiyoruz."
 
(gc)