Derik tarihini bilmeyenlere Abide Çeviren'i anlatmak gerek
Portreler
Zehra Doğan-Şehriban Aslan/JINHA
MÊRDÎN - Derik'in bugün direnin yüzünü tarihten sormak gerek. 1993 yılında Xırarê köyünü basan askerlerin köyü ataşe vererek, 7 kişiyi katlederek, ve köy meydanında 14 yaşındaki Abide Çeviren'e askerlerce tecavüz edilmesiyle başlayan bir direniş öyküsüne sahip, bugünün direngen ilçesi Derik.
Mardin'in Derik ilçesinde öz yönetim ilanına dönük 8 günlük sokağa çıkma yasağıyla birlikte gerçekleşen saldırılar halk direnişiyle kırıldı. Cizre'den sonra adını direnişiyle duyuran Nusaybin'in hemen ardından Mardin'in coğrafi konum olarak öbür ucunda dağların ardından bir halk direniş sesi daha yükseldi. Derik aslında bir anlamıyla Nusaybin'i selamlamak adına bir direniş sergilemiş ve bunun bedeli olan 8 günlük sokağa çıkma yasağını göğüslemişti. Peki nedir Derik'i bu kadar direngen yapan? Dağlı bir kabile halkının küçük bir dağ kenti şeklinde konumlanan ilçe yüzyıllık acı bir tarihe sahip. Derik aslında tam anlamıyla Dêrik, adının açılımı olan Dêr (kilise), Dêrik (kilisenin bulunduğu yer) anlamına geliyor. Bu anlam okuyucularımızın da anladığı üzere dönemin önemli kiliselerinin bulunduğu kutsal bir kentti. Bugün yaşlı bir Ermeni çiftinin dışında kimsenin kalmadığı ilçede geçmişte Ermeni, Asuri, Süryani, Keldani ve Ortodoks'lara ait 5 ayrı kilise ve bu kiliselerin cemaatleri bulunuyordu. Ermeni soykırımında özellikle genç kadınların satılıp, erkekler ve yaşlıların kırımdan geçirildiği acı bir tarihe sahip olan Derik'te peki yakın tarihte ne oldu?
Turcel direnişi gibi önemli tarihe sahip olan Derik'te okuyucularımız için şimdiye kadar pek bilinmeyen ve her defasında üstü kapatılıp gizlenen Derik'e bağlı Xırarê köyünde nelerin yaşandığını araştırdık. Hendek ve brandalarla çevrili ilçenin tarihi merdivenlerinden eski yerleşim yerlerine ilerliyoruz. Abara sokaklarda közde pişirilen gügümde kaçak çay kokuları mekânın derinliğine Kürdi bir anlam katıyor. Hangi kapıyı çalsak, "Xırarê'yi en iyi Heci Zeyno anlatır" cevabıyla karşılaşıyoruz. İşlemeli mavi yeşil kapıları tek tek çalıyoruz yine aynı cevap...
'Dêr'i dêrlikten çıkartan dirençsizliği, dêr yapan da direnişiydi'
Günlerdir evinde kaldığımız Leyla bizi nihayet 90 yaşındaki Zeyno Kaputa'nın evine ulaştırıyor. Saldırılarda eşeğini kaybeden gözü yaşlı 90 yaşındaki Heci Zeyno'yla taş tarihi taş evinin güneşe bakan dış duvarına sırtımızı dayıyoruz. Zeyno başlıyor anlatmaya, "Derik'i, Derik'likten çıkaran onun İttihat ve Teraki'ye boyun eğmesiydi, Derik'i Derik yapan ise bunu ders bilip direnmesi oldu. Her şeyin vardır elbet bir hikayesi, benim bu yaşlı halimle dahi evimden çıkmayıp direnişte olmamın da vardır bir tarihi. Şimdi sırtınızı şu taşlara dayayın da anlatayım size başıma gelenleri" diye başlıyor anlatmaya: "Yıl 1993, PKK hareketi o dönemlerde baş göstermeye daha çok yayılmaya başlamıştı. En büyük sempatizanları olan bu ilçede yine en önemi kadroları da bu ilçeden çıktı. E tabi vardır her şeyin bir bedeli, ama yavrum bizim bedel biraz daha ağır oldu...
'Köy meydanında çırılçıplaktık'
Xırarê'de soğuk karlı bir kış akşamıydı, ansızın onlarca zırhlı araç köyün etrafını sardı. Çeviren ailesinin evini sardı ve evi taradı, ev halkı saldırıya karşı direndi. Uzun bir çatışmanın ardından bir evden 5 erkek ve 2 gerilla yaşamını yitirdi. O olay sadece o an olanlarla kalmadı, köydeki herkes evlerinden çıkartılıp köy meydanına getirildi. Kadın ve çocuklar bir tarafa, erkekler de bir diğer tarafa olmak şekilde iki gruba ayrıldı. Kıştı ve haliyle çok soğuktu. Hepimizi o meydanda çırılçıplak soyup saatlerce küfrettiler.
'Abide'ye gözlerimizin önünde tecavüz ettiler'
Keşke sadece bunlar olsa, asıl acı 14 yaşındaki Abide Çeviren'i ahırda süt sağarken yakaladıkları gibi kolundan tutup köy meydanına atılmasıyla başladı. Küçük kız 'ben gerilla değilim' diyip ağlıyordu. Bizden tepki gösterenler ise ağır işkenceden geçirildi. Abide'yi çırılçıplak soydular ve ona her şeyi anlatmasının söylediler, ama zaten küçük kız hiçbir şey bilmiyordu. Babasını ve ağabeylerini de Abide'nin karşısına getirdiler ve babasına 'eğer konuşmazsan kızını öldürürüz' diye tehdit ettiler. Baba her şeye rağmen konuşmadı, Abide'ye askerler, bizim, çocukların ve ailesinin gözü önünde öldüresiye tecavüz ettiler. Abide dayanamadı öldü, o andan sonra askerlerde insanlık öldü, bizde ise kardeşlik inancı...
'Dağlara sığındık'
Gece defolup gittiler, katlettikleri 7 kişiyi köy camisinin avlusuna attılar ve başına asker diktiler. Evlerimizi ise yaktılar. Abide'nin cansız bedeninden akan ince kanın kar tanelerine sızmasını saatlerce izledik. Tüm köy halkı şoktaydı. Sabaha kadar çoluk çocuk uyumadık, herkes Abide'nin tecavüzle bize kirli göstermeye çalışılan Abide'nin onurlu benine sarılıp ağladık. Şafak söktüğünde ise kalan askerler de gitti. Köy halkı olarak ölülerimizi defin ettikten sonra yakılmış evlerimize son defa yaşlı gözlerle bakıp dağlara doğru yola çıktık. Günlerce mağaralarda kaldık, gençler ise tek tek son vedadan sonra farklı bir yola koyuldu. O günlerde 40 yaşında bile olsaydım, ben de o onurlu yolun yolcusu olurdum.
'Bebekler yolda doğdu'
Hiç unutmam komşum Henê hamileydi ve yolda doğum yaptı, hiç bir şey yoktu bebeği incecik bir beze sarıp yolumuza devam ettik. Ben ve bazı aileler Derik'e yetiştiğimizde gruptan ayrıldık. Buraya yerleştik, onlar ise askerlerin onları burada da rahat bırakmayacağını düşünerek batıya doğru ilerledi nasırlaşmış çıplak ayaklarıyla. Kimisi Diyarbakır'da, kimi Adana kimi ise İstanbul ve İzmir'e yerleşti. Kurumuş bir deste çiçek gibi, her çırpınışta yapraklar dökülüverdi her bir kentin varoş mahallelerine. Bu sadece Xırarê'nin hikâyesi, her taşın altında yeni bir hikayenin sessiz çığlıklarını duyabilirsiniz. Kiminde Ermeni, kiminde Süryani, Keldani, Kürt. İşte bu yüzdendir, Derik'in bu kadar direnişçi olması. Yürekli kalpleri asıl yürekli yapan, sessizliğin verdiği mağduriyetten alınan derslerdir..."
(fk)
HABER/PORTRE....MANŞET
Derik tarihini bilmeyenlere Abide Çeviren'i anlatmak gerek
Zehra Doğan-Şehriban Aslan/JINHA
MÊRDÎN - Derik'in bugün direnin yüzünü tarihten sormak gerek. 1993 yılında Xırarê köyünü basan askerlerin köyü ataşe vererek, 7 kişiyi katlederek, ve köy meydanında 14 yaşındaki Abide Çeviren'e askerlerce tecavüz edilmesiyle başlayan bir direniş öyküsüne sahip, bugünün direngen ilçesi Derik.
Mardin'in Derik ilçesinde öz yönetim ilanına dönük 8 günlük sokağa çıkma yasağıyla birlikte gerçekleşen saldırılar halk direnişiyle kırıldı. Cizre'den sonra adını direnişiyle duyuran Nusaybin'in hemen ardından Mardin'in coğrafi konum olarak öbür ucunda dağların ardından bir halk direniş sesi daha yükseldi. Derik aslında bir anlamıyla Nusaybin'i selamlamak adına bir direniş sergilemiş ve bunun bedeli olan 8 günlük sokağa çıkma yasağını göğüslemişti. Peki nedir Derik'i bu kadar direngen yapan? Dağlı bir kabile halkının küçük bir dağ kenti şeklinde konumlanan ilçe yüzyıllık acı bir tarihe sahip. Derik aslında tam anlamıyla Dêrik, adının açılımı olan Dêr (kilise), Dêrik (kilisenin bulunduğu yer) anlamına geliyor. Bu anlam okuyucularımızın da anladığı üzere dönemin önemli kiliselerinin bulunduğu kutsal bir kentti. Bugün yaşlı bir Ermeni çiftinin dışında kimsenin kalmadığı ilçede geçmişte Ermeni, Asuri, Süryani, Keldani ve Ortodoks'lara ait 5 ayrı kilise ve bu kiliselerin cemaatleri bulunuyordu. Ermeni soykırımında özellikle genç kadınların satılıp, erkekler ve yaşlıların kırımdan geçirildiği acı bir tarihe sahip olan Derik'te peki yakın tarihte ne oldu?
Turcel direnişi gibi önemli tarihe sahip olan Derik'te okuyucularımız için şimdiye kadar pek bilinmeyen ve her defasında üstü kapatılıp gizlenen Derik'e bağlı Xırarê köyünde nelerin yaşandığını araştırdık. Hendek ve brandalarla çevrili ilçenin tarihi merdivenlerinden eski yerleşim yerlerine ilerliyoruz. Abara sokaklarda közde pişirilen gügümde kaçak çay kokuları mekânın derinliğine Kürdi bir anlam katıyor. Hangi kapıyı çalsak, "Xırarê'yi en iyi Heci Zeyno anlatır" cevabıyla karşılaşıyoruz. İşlemeli mavi yeşil kapıları tek tek çalıyoruz yine aynı cevap...
'Dêr'i dêrlikten çıkartan dirençsizliği, dêr yapan da direnişiydi'
Günlerdir evinde kaldığımız Leyla bizi nihayet 90 yaşındaki Zeyno Kaputa'nın evine ulaştırıyor. Saldırılarda eşeğini kaybeden gözü yaşlı 90 yaşındaki Heci Zeyno'yla taş tarihi taş evinin güneşe bakan dış duvarına sırtımızı dayıyoruz. Zeyno başlıyor anlatmaya, "Derik'i, Derik'likten çıkaran onun İttihat ve Teraki'ye boyun eğmesiydi, Derik'i Derik yapan ise bunu ders bilip direnmesi oldu. Her şeyin vardır elbet bir hikayesi, benim bu yaşlı halimle dahi evimden çıkmayıp direnişte olmamın da vardır bir tarihi. Şimdi sırtınızı şu taşlara dayayın da anlatayım size başıma gelenleri" diye başlıyor anlatmaya: "Yıl 1993, PKK hareketi o dönemlerde baş göstermeye daha çok yayılmaya başlamıştı. En büyük sempatizanları olan bu ilçede yine en önemi kadroları da bu ilçeden çıktı. E tabi vardır her şeyin bir bedeli, ama yavrum bizim bedel biraz daha ağır oldu...
'Köy meydanında çırılçıplaktık'
Xırarê'de soğuk karlı bir kış akşamıydı, ansızın onlarca zırhlı araç köyün etrafını sardı. Çeviren ailesinin evini sardı ve evi taradı, ev halkı saldırıya karşı direndi. Uzun bir çatışmanın ardından bir evden 5 erkek ve 2 gerilla yaşamını yitirdi. O olay sadece o an olanlarla kalmadı, köydeki herkes evlerinden çıkartılıp köy meydanına getirildi. Kadın ve çocuklar bir tarafa, erkekler de bir diğer tarafa olmak şekilde iki gruba ayrıldı. Kıştı ve haliyle çok soğuktu. Hepimizi o meydanda çırılçıplak soyup saatlerce küfrettiler.
'Abide'ye gözlerimizin önünde tecavüz ettiler'
Keşke sadece bunlar olsa, asıl acı 14 yaşındaki Abide Çeviren'i ahırda süt sağarken yakaladıkları gibi kolundan tutup köy meydanına atılmasıyla başladı. Küçük kız 'ben gerilla değilim' diyip ağlıyordu. Bizden tepki gösterenler ise ağır işkenceden geçirildi. Abide'yi çırılçıplak soydular ve ona her şeyi anlatmasının söylediler, ama zaten küçük kız hiçbir şey bilmiyordu. Babasını ve ağabeylerini de Abide'nin karşısına getirdiler ve babasına 'eğer konuşmazsan kızını öldürürüz' diye tehdit ettiler. Baba her şeye rağmen konuşmadı, Abide'ye askerler, bizim, çocukların ve ailesinin gözü önünde öldüresiye tecavüz ettiler. Abide dayanamadı öldü, o andan sonra askerlerde insanlık öldü, bizde ise kardeşlik inancı...
'Dağlara sığındık'
Gece defolup gittiler, katlettikleri 7 kişiyi köy camisinin avlusuna attılar ve başına asker diktiler. Evlerimizi ise yaktılar. Abide'nin cansız bedeninden akan ince kanın kar tanelerine sızmasını saatlerce izledik. Tüm köy halkı şoktaydı. Sabaha kadar çoluk çocuk uyumadık, herkes Abide'nin tecavüzle bize kirli göstermeye çalışılan Abide'nin onurlu benine sarılıp ağladık. Şafak söktüğünde ise kalan askerler de gitti. Köy halkı olarak ölülerimizi defin ettikten sonra yakılmış evlerimize son defa yaşlı gözlerle bakıp dağlara doğru yola çıktık. Günlerce mağaralarda kaldık, gençler ise tek tek son vedadan sonra farklı bir yola koyuldu. O günlerde 40 yaşında bile olsaydım, ben de o onurlu yolun yolcusu olurdum.
'Bebekler yolda doğdu'
Hiç unutmam komşum Henê hamileydi ve yolda doğum yaptı, hiç bir şey yoktu bebeği incecik bir beze sarıp yolumuza devam ettik. Ben ve bazı aileler Derik'e yetiştiğimizde gruptan ayrıldık. Buraya yerleştik, onlar ise askerlerin onları burada da rahat bırakmayacağını düşünerek batıya doğru ilerledi nasırlaşmış çıplak ayaklarıyla. Kimisi Diyarbakır'da, kimi Adana kimi ise İstanbul ve İzmir'e yerleşti. Kurumuş bir deste çiçek gibi, her çırpınışta yapraklar dökülüverdi her bir kentin varoş mahallelerine. Bu sadece Xırarê'nin hikâyesi, her taşın altında yeni bir hikayenin sessiz çığlıklarını duyabilirsiniz. Kiminde Ermeni, kiminde Süryani, Keldani, Kürt. İşte bu yüzdendir, Derik'in bu kadar direnişçi olması. Yürekli kalpleri asıl yürekli yapan, sessizliğin verdiği mağduriyetten alınan derslerdir..."
(fk)