PORTRELER Yazdır Kaydet

Dağların koçer kadınını özgürlük kokan yüreğinden vurdular

Portreler
Şubat 27 / 2016


 

 
Zehra Doğan/JINHA
 
MÊRDİN -  Nusaybin'de 7 Aralık tarihinde özel harekat timleri tarafından katledilen Fehima Akti'yi anlatan oğlu Ali Yüce, "Dağlara hasret koçer anamı, özgürlük kokan sol göğsünden vurdular. Biz çocuklarına düşen ise onun anısına yaraşır bir şekilde miras bıraktığı direniş; mahallemizi terk etmemektir" dedi.
 
Halk direnişine kalkan Kürdistan'ın her karışında bir kadın direnişi saklıdır. Suya fısıldayan kadınların tarihin her sihirli cümlesinde ayrı bir öykü saklı. Koçer Fehima Akti'nin öyküsü de bu direniş cümlelerinde saklı. Direniş kentlerinden Mardin'in Nusaybin ilçesinde 5'inci 'sokağa çıkma yasağı'nın konulduğu 7 Aralık 2015 tarihinde evinin kapısında zırhlı araçlardan açılan ateşle katledilen 56 yaşındaki Fehima'nın vurulduğu Dicle Mahallesi'nde çocuklarının direnişi kaldığı yerden devam ediyor. Duvarlarında Fehima'nın hatıraları kokan, vurulduğu evin bulunduğu sokakta direnişe kalkan çocukların barikat seslerine karışıyor tüm hatıralar. Her sokak başında Fehima'nın bir akrabasıyla karşılaşıyoruz. "Asla terk etmeyiz" diyor tüm görüştüğümüz mahalle sakinleri. 1990'ların zorunlu göç mağdurlarının gettosu olarak inşa edilen Dicle Mahallesi'nde herkesin bir kalma nedeni var muhakkak. Fehima'nın da çocuklarının kalma nedeni ise annelerinin, "ölsem de terk etmem" diyerek uğruna canını verdiği vasiyetini yerine getirmek olmuş.
 
'Devlet yakamızdan düşmedi'
 
Fehima'nın katledildiği gün kendisi özel harekat timleri tarafından ağır yaralanarak hastanede tedavi altında olan oğlu Ali Yüce (36), ailelerine dönük devlet zulmünün ilk olmadığını söylüyor. 1992 yılında Şırnak'ın İdil ilçesine bağlı Zerguz (Aşağı Yavşan) köyünde yaşadıkları sırada dayısı Abdulkerim Akti ve Fehima'nın amcası Ramazan Akti'nin devlet tarafından katledildiğini söyleyen Ali, "Faili belli kişilerce katledilen bir aileye sahipti annem. Hayatının her anı acı dolu günlerle geçti annemin. Korucular yüzünden başımız sürekli dertteydi. Dayımı 1992'de Midyat'ın bir köyünde 22 gün işkenceyle katlettiler. Anlatmakla bitmez yaşadıklarımız" diye anlattı.
 
'Annem dağlara sevdalıydı'
 
Fehima'nın dağlara sevdalı bir kadın olduğunu söyleyen Ali, yaz aylarını geçirdikleri yaylalarda yıldızların altında geçen gecelerin, annesinden dinledikleri direniş efsaneleriyle sabaha vardığını söylüyor. Ali, "Yazları yaylada, kışları ilçede geçen bir koçer kadının tüm özgürlük umutlarını heybesinde taşıyan, yüreği dağlarda bir kadındı. Ona da tahammülleri olmadı. Yaylalarımızı da yasaklı bölge ilan ettiler. Sonra köy yakmalar, hep bilindik sürgün hikayelerinden bizimkisi de. Nusaybin'e yerleştik, oradan buradan aldığımız taşlarla başımızı sokacak küçük bir ev yaptık. Burada da doksanların en amansız zulmüne tanıklık ettik. Hiç bitmedi acı, hiç bitmedi acıya karşı direniş. Dağların koçer kadınını özgürlük kokan sol göğsünden vurdular" dedi.
 
Fehima'nın kaldığı yerden…
 
Yeni bir yasağa karşı tüm hazırlıklarını yaptıklarını söyleyen Ali, evlerinin bodrum katını şimdiden döşediklerini söylüyor. Ali, "Annem, kardeşi ve amcasının hatırasını hep yaşattı. Onların anısına hep saygı duymamızı gerektiğini söylerdi. Ömrünün yarısını koçerlikle geçiren annem, saldırıların başlamasıyla birlikte bu yaz yaylaya da gitmedi. Evini terk etmedi, sokağından çıkmak istemedi. Biz çocuklarına düşen ise onun anısına yaraşır bir şekilde miras bıraktığı direniş; mahallemizi terk etmemektir" dedi.
 
(mg)