Cizre Katliamı'ndan Nursel'in son sözü: Bu mücadele için şehit olmak istiyorum
Portreler
Handan Tufan / JINHA
ŞIRNEX - Geride çoğu gençlere ait olan yüzlerce hikayenin ve muazzam direnişin bırakıldığı 'Cizre Katliamı'nda 18 yaşındaki Nursel'in son sözleri ise bütün direnişin bir özeti olarak yer alıyor. Küçük yaşına büyük direnişler sığdıran Nursel, arkasında gülen yüzü, devrim marşları ve her fırsatta dile getirdiği "Ben şehit olarak ölmek istiyorum. Bu mücadele için şehit olmak istiyorum" sözlerini bıraktı.
Tarihin en kirli sayfalarında yer alacak olan 'Cizre Katliamı'nda katledilenlerin kimlik tespitleri hala tamamlanamadı. Ortak coğrafyada ortak acılar yaşayan, Cizre'de bir bodrumda yolları kesişenlerin direnişi ağızdan ağza yüzyıllarca anlatılacak. Geride çoğu gençlere ait olan yüzlerce hikayenin ve muazzam direnişin bırakıldığı 'Cizre Katliamı'nda 18 yaşındaki Nursel'in son sözleri ise Cizre direnişine özet geçiyor. Nursel'de omuz omuza direndiği yoldaşları gibi direniş içinde büyümüş. Küçük yaşına büyük direnişler sığdıran Nursel, arkasında gülen yüzü, devrim marşları ve her fırsatta dile getirdiği "Ben şehit olarak ölmek istiyorum. Bu mücadele için şehit olmak istiyorum" sözlerini bıraktı. Nursel'i arkadaşı aynı zamanda yeğeni Zin Dalmış ve Annesi Sultan Dalmış anlattı.
'90'larda zulüm vardı ama şimdi daha şiddetli saldırıyorlar'
Anne Sultan Dalmış, Nursel'in 10 çocuğunun en küçüğü olduğunu ifade ederek, "90'lı yıllardan bu yana Türk devleti bize zulüm uyguluyor. 90'lı yıllarda insanlar evlerinden çıktıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamıyordu. Bizim onlarca akrabamız, tanıdıklarımız, köylülerimiz faili meçhul cinayetlerle kaybedildi. 90'lı yıllarda zulüm yapıyorlardı ama şimdi daha şiddetli saldırıyor. O kadar insan bodrum katlarında katledildi, çoğunluğu öğrenciydi" diye ifade etti.
'vücudu parçalanmıştı kızımı tanıyamadım'
Nursel'in sokağa çıkma yasağı ilan edildiğinde evde kalacağını söylediğini aktaran Sultan, "Mahalleye saldırılar arttığında evden çıkmak zorunda kaldılar. Mahalleye saldırdıklarında evlerinden çıkarak hepsi bir yerde toplanmak zorunda kaldı ve o katliamdan geçirildiler. Bir ay boyunca telefonla kendisiyle konuşuyorduk, ondan sonra kendisinden hiç haber alamadık. Kızımın cenazesini Habur'dan aldık, vücudu parçalanmıştı, her yerinde mermi izleri vardı, girdikleri evlerde gördükleri insanları infaz etmişlerdi. İlk teşhise gittiğimizde bana gösterdiklerinde oğlum 'Bu Nursel' dedi. Ben tanıyamadım, bu benim kızım değil dedim. DNA testinde ortaya çıktı" dedi.
'Bu zulmü görecek kimse yok mu?'
Bütün hak ve hukuk savunan insanlara seslenen Sultan, "Binlerce insanı aylardır evlerinden çıkarmışlar. Ne hakları var bunu yaşatmaya, askerlerinden utansınlar hepsi benim gibi annelerin evlatları. Türkiye'de bu zülmü görecek hiç mi iyi bir insan kalmadı? Sabancı kadar zengin kimse yoktu çoraplarını bile götüremedi, sen ne götüreceksin. Ne götürecek ki bu zulmü yapıyor. O bize bu zulmü allah'ta ona aynısını yapsın" şeklinde konuştu.
'Arkasından kimsenin ağlamasını istemiyordu'
Nursel'in ağabeyinin 4 yıl önce özgürlük mücadelesine katıldığını ifade eden Zin ise, "Onun etkisinde çok kaldı. Nursel sürekli 'zulmün altında yaşamaktansa şehit düşmek daha iyidir. Şehit olmak kimseye nasip olmaz' diyordu. İçine kapanık birisiydi. Yaşadıklarını kimseyle paylaşmazdı, yaşamını içinde yaşıyordu. Kendisiyle konuştuğumda sürekli şehit olacağını söylüyordu. Arkasından kimsenin ağlamasını istemiyordu. Hayali şehit olmaktı, hayaline kavuştu. Okul okuyordu, resim yapmayı çok seviyordu. Sokağa çıkma yasağı ilan edildiği zaman evdeydi. Onunla sarıldık birbirimize ve ondan sonra Nursel'i hiç görmedim. En son bana para verdi kendisine bir ayakkabı almamı istedi" diye belirtti.
"Hayali şehit düşmekti, şehit düştü" diyen Zin, "AKP devleti onu öldürdü yüz kişi onun yerine geçecek. Kanı yerde mi kalacak? Arkadaşlarının tutuklanmasına hiç tahammül edemiyordu. Sürekli 'bunlar bizim topraklarımızda bu zulmü neden yapıyor. Ve Kürt olduğum için çok mutluyum' diyordu" şeklinde ifade etti.
(dk)