PORTRELER Yazdır Kaydet

Annesinin hazırlayıp direnişe kattığı Mizgin'in adı mezarda Güler'di

Portreler
Mart 10 / 2016


 

 
Bêrîtan Elyakut/JINHA
 
AMED - Tarihi Sur direnişinde yer alan YPS-JIN savaşçılarından Mizgin Koçyiğit, ilk Güler Eroğlu olarak gösterildi. Güler, Mizgin'in yerini Cizre'de direniş sokaklarında alırken bir mezar açıldı, Mizgin, Güler denilerek içine konuldu.  Mezar kapanmadan yerine Güler'i getirdiler. Mizgin, direniş kalesi Sur'da nefesini verirken Güler ise Cizre'de katledilen kadınlara ses olmak için direniş saflarına katıldı. Annesi ise Mizgin'i hazırlayıp gönderdi direniş saflarına…  
 
Özyönetim ilanlarıyla birlikte Kürdistan'ın birçok yerinde devlet kuşatması ve saldırılar gerçekleşti. Saldırılara karşı YPS ve YPJ-JIN saflarına birçok alanda katılım gerçekleşti. Topraklarını ve halkı savunma adına YPS-JIN saflarına katılanlardan biri de Mizgin Koçyiğit (Ruken Amed) oldu. Sur'da direnenler arasında yer alan Mizgin, 2 Aralık 2015 tarihinde Dağkapı Meydanında devlet güçlerince katledildi. İlk olarak kim olduğu anlaşılmayan Mizgin, Cizre'de bodrum katında katledilen Güler Eroğlu olarak tanıtıldı. YPS saflarına katılmayan ve Ankara'da üniversite okuyan Güler, yaşananların ardından Cizre'de direnişe katıldı. Güler'in ailesi kızları olduğunu düşündükleri Mizgin'i Batman'a defin etti ancak verilen DNA örneklerinin ardından katledilenin Mizgin olduğu anlaşıldı ve ailesi tarafından Silvan'a defin edildi. Bu olayların yaşandığı anlarda ise Güler, Cizre'de devlet saldırılarına karşı direnişe geçmiş ve bodrum katlarının birinde vahşice katledilmişti. 
 
Mizgin'in Güler olarak konulduğu ve çıkarıldığı mezar kapanmadan yerine tekrar Güler defnedildi. Ailelerin yaşadığı acı ise her isim açıklanışında 2 kat artarak devam etti. 
 
'Her fırsatta köye dönmeye çalışır'
 
Mizgin Koçyiğit, 1992 yılında Silvan'ın Şer Êlî (Daracık) köyünde dünyaya gözlerini açar. Mizgin, henüz 2 yaşındayken devlet güçleri tarafından köyleri yakılır ve aile İzmir'e göç eder. Mizgin, çocuk yaşında olmasına rağmen yaşadıkları travmayı atlatamaz. Mizgin'in köylerine olan özlemi büyüdükçe artar ve ailesine dönme isteğini anlatır. Annesi Hatun Koçyiğit, köylerinin devlet tarafından yakıldığını ve dönecek bir evlerinin olmadığını Mizgin'e bir şekilde anlatır. Okul yıllarını başarıyla sürdüren Mizgin, bir türlü şehir yaşamına ayak uyduramaz. Lise 2'nci sınıfta siyaset ve gençlik çalışmalarında yer alan Mizgin, her fırsatta arkadaşlarına Kürdistan'a gidip köy çalışmalarına katılmalarını önerir. Mizgin'in önerisi kabul edilir ve birkaç arkadaşıyla birlikte ilk iş olarak devlet tarafından yakılan köylerini ziyaret etmek olur. Sırasıyla Kürdistan'da yakılan köyleri ziyaret edeceklerini planlayarak köyden ayrılırlar. 
 
'Batı bizim evlerimizin yakıldığını, göçe zorlandığımızı anlamalıdır'
 
Mizgin'in köyden dönmesinin ardından yaşamında değişimler meydana gelir. Mizgin, çalışmalarına hız kazandırmak için Kürdistan'ın yakılan köylerinin isimlerinin olduğu bir liste hazırlar. Anne Hatun listeyi görür, okul ödevi zannedip üzerinde pek durmaz ancak kızına sormadan da geçemez. Anne Hatun o diyalogu şöyle anlatıyor: "Köylerin isimlerinin yer aldığı ve hangi tarihte yakıldığı yazıyordu. Ben başta ödev sandım ancak nasıl bir ödev diye sormak istedim. Kızımı karşıma alıp bu liste de Kürdistan'da yakılan köyler var ve en başta da bizim köyün adı yer alıyor. Batı'da hangi öğretmen bunları merak edip istedi ki sizden dedim. Mizgin bana gülerek, 'Bunu onlar merak etmedi ama ben merak etsinler diye hazırladım. Batı bizim evlerimizin yakıldığını ve göçe zorlandığımızı anlamalıdır. Eğer bunları biz anlatamazsak kimse anlatmayacak. Merak etme tehlikeli bir şey yapmıyorum. Sadece yok diyenlere buraları göstermek istiyorum. Buralara gidip gözleriyle görmeleri gerekiyor' dedi. Bende kızımla gurur duydum ve bizim köyün hikayesini ona anlattım. Sanırım Mizgin benim anlattıklarımdan sonra doğaya daha çok özlem duydu." 
 
'Bende doğa aşkını yeniden uyandıran kızım oldu'
 
Siyaset alanında çalışmalar yürüten Mizgin, 18 yaşında PKK saflarına katılır. 3 yıl PKK saflarında kalan Mizgin ardından Kobanê direnişinde öncülük misyonu üstenir. Son olarak 2015 yılında Kürdistan'da başlatılan direnişe öncülük etmek için Diyarbakır'a gelir. Sur ilçesinde YPS-JIN ilanında yer alan Mizgin Tahir Elçi katliamında uygulanan yasakta dışarı çıkmaya çalıştığı esnada katledildi. 
 
Mizgin'in bıraktığı yerden Güler direnişe geçer
 
Mizgin'in katledilmesiyle birlikte kendisinin yerine ismi açıklanan Güler, Mizgin'in direnişine kaldığı yerde devam etme sözü verir ve Cizre'ye gider. 2 kadın'da aynı mücadele yolunda yaşamlarını yitirdi. Annesi Hatun Mizgin'i şu sözlerle anlatıyor: "Mizgin'im hep güler yüzlüydü. Bu yüzden kendisine Ruken demişlerdi. Doğaya olan aşkını bir türlü anlamıyordum ve bu nedenle çatışmalarımız oluyordu. Mizgin'in gidişiyle birlikte şehirde bende yapamadım ve köyde evimizi yeniden onarıp geldik. Kızım koparıldığı topraklardan sonra doğa aşkına tutulmuştu. Bense kızım benden koparıldığında doğa aşkına tutuldum. İnsan en çok koparıldığı şeylere özlem duyar. Bende doğa aşkını yeniden uyandıran kızım oldu."
 
'Kadın kitaplarını bitirdikten sonra beraber tarışırdık'
 
Mizgin'in kadınlara ve doğaya farklı yaklaştığını ifade eden Hatun, Mizgin'in sokakta kalan hayvanlar için sürekli yiyecek ve su bıraktığını belirtti. Mizgin'in kadına dair birçok kitap okuduğunu söyleyen Hatun, kitapları bitirdikten sonra kendisiyle uzun uzun tartışma yürüttüklerini kaydetti. Kendisini feodal bir anne olarak tanımlayan Hatun, "Ben çok sert bir kadınım ve bunu evlatlarıma da çok yansıtırdım. Mizgin gelip benimle tartışma yürüttüğünde hep çatıştığımız noktalar olurdu. Zamanla kızımın bana ne anlatmak istediğini anladım. Bize öğretilen 'kadın şunu yapamaz, edemez' algısını kızımla aştık" dedi. 
 
'Kızımı kendi ellerimle yolculadım'
 
Mizgin'i kendi elleriyle hazırladığını ve yolculadığını anlatan Hatun, Mizgin'in gitmek istediği yerin özgürlük alanı olduğunu ve kendisinin de gençlik yıllarında ki hayali olduğunu söyledi. Hatun, Mizgin'in PKK saflarına katıldığı günü şu cümlelerle anlatıyor: "Mizgin bana gideceğini söyledi. Bende hazırlık yapmaya başladım. Evimiz kalabalıktı ama benden başka kimse gideceğini bilmiyordu. Kızım gibi bende çok heyecanlıydım. İçimde ondan ayrılacak olmanın hüznü yatıyordu ancak orada mutlu olacağını biliyordum. Kuzeni kızıma dönüp evlenmeyi düşünmüyor musun diye sordu. Mizgin'in aniden gözleri parladı ve şu cevabı verdi: 'Ben Kürdistan ile evliyim artık.' Herkes şok oldu, ben gözlerim dolmuş vaziyette gülümseyerek kızıma baktım. Gece boyunca birbirimize sarıldık. Sabahı gitti ve Diyarbakır'a gelene kadar görmedim."
 
'Kızım halkı katledilirken oturup izlemek istemedi'
 
Diyarbakır'ın Sur ilçesinde başlayan özsavunma hamlesiyle birlikte Mizgin'i görme umuduyla Sur'a gittiğini dile getiren Hatun, Sur'u gezdiği anda Mizgin'le karşılaştığını söyledi. Mizgin'i ilk arkadan gördüğünü ve hemen tanıdığını aktaran Hatun, kızının her zaman ki gibi güler yüzle çevresindekilere bir şeyler anlattığını ve kendisini gördüğünde şaşırdığını belirtti. Hatun, "Kızım beni görünce hem şaşırdı hem de gülümsemesine devam etti. Bana toprağı olan Diyarbakır'da insanlar katledilirken oturup izleyemediğini ve kendi isteğiyle geldiğini söyledi. Ben orada kalmak istedim ancak kızım çıkmam gerektiğini söyledi. Ben çıktıktan 2 gün sonra Tahir Elçi katledildi. Kızımın katledileceğini bilseydim oradan asla çıkmazdım" diye konuştu. 
 
'Bir anne kızını her şeyiyle tanır'
 
Kızının katledildiği anın televizyonlara yansıdığı andan itibaren tanıdığının altını çizen Hatun, "Ben kızım olduğunu hemen anladım. Bir anne kızını her şeyiyle tanır. Hazırlık yapıp Diyarbakır'a gelecektim ancak gelen haberde Güler, olduğu söylendi. Onlar Güler'i defin ederken bile ben onun olmadığını söylüyordum. Bana inanmadılar ve biz annelerin 2 kez ruhu tekrar bedenlerinden çıkarıldı. Şimdi Mizgin'in çıkarıldığı mezara Güler defin edildi. Bunun kadar acı bir duygu olamaz" dedi.
 
(dk)